Yahudi varlığı bu akşam hain ve zalimane bir operasyonla Beyrut’un güney banliyösünde Şeyh Salih El Aruri ve bazı arkadaşlarına insansız hava aracı ile suikast düzenledi. Allah’tan onlara rahmet ve mağfiret etmesini ve onları şehitler mertebesine yükseltmesini niyaz ediyoruz.

Yeryüzünde bozgunculuk çıkaran saldırgan Yahudi varlığı, özgür ve serbestçe sadece Mübarek Toprak’ta değil, başkent Beyrut’ta da bir grup şehide suikast düzenledi. Bu suikastla mutant mücrim varlık, yalnızca Filistin halkına saldırmakla ya da onların mücahitlerine zulmetmekle kalmadı, aynı zamanda rejimlerin ve yöneticilerinin “sahte onur” ve “sözde egemenliklerini” de yerle bir etti, topraklarına sığınan mücahitlere gaddarca davrandı, başkentlerinde onlara suikast düzenledi. Yöneticiler ise, düşmanları tarafından küçümsenmeleri nedeniyle başkentlerinin ve topraklarının ihlali karşısında korkaklar ve alçaklar gibi sessiz kalmayı yeğlediler. Sabah akşam onların haysiyetini ayaklar altına alan düşmana karşı aptal korkaklar gibi hala yanıt verme haklarını saklı tutuyorlar!

Bu yöneticiler, Mübarek Toprak’ta soykırıma uğrayan, şehit ve yaralıların sayısının seksen bini geçtiği Filistin halkını yardımsız bırakmışlardır. Mücahitlere de komplo kurmuşlar, onları da yüz üstü bırakmışlardır. Bu yöneticilerin bunca utanç ve ihanetleri yetmemiş olmalı ki başkentlerinde bazı mücahitlerin suikasta uğramasına da göz yummaktadırlar.

Yahudi varlığı, savaş ve suçlarını genişletiyor, günahkâr eli komşu başkentlere uzanıyor, mücahitleri ve onlarla ilişkili olan herkesi hedef alıyor. Elini kesecek, belini kıracak, kökünü kazıyacak kimse olmadığı için zalimliği çılgınlık noktasına varmıştır. Bu korkak yöneticiler tahtlarında ve koltuklarında kaldıkları sürece Yahudi varlığının günahkâr eli ortalığı kasıp kavurmaya devam edecektir. Bozgunculuğunun ve suçlularının yapay sınırlarla sınırlı kalacağını düşünen herkes yanılgı içindedir ve onun bozgunculuk doğasını bilmemektedir. Kim yöneticilerin Filistin halkını yalnız bırakmanın ülkelerini Yahudi varlığının kötülüğünden koruyacağı anlatısını doğrularsa, cahil demektir. Zira Yahudi varlığı, başkentlerinde suikast düzenlemiştir.

Ey Müslümanlar! Özellikle güç ve kuvvet ehli! Ey subay ve askerler! Bu düşman, yöneticilerinizin alçaklığı, ihaneti ve hatta komploları nedeniyle sizi küçümsemiş, Filistin halkının çocuklarına ve mücahitlerine sizin başkentinizde gözleriniz önünde suikast düzenlemiştir. Nitekim Filistin ve Gazze topraklarında yaklaşık 90 gündür Filistin halkını katletmektedir. Şehitlerinizin ve yaralılarınızın sayısı yüz bine yaklaşmıştır, peki siz yapıyorsunuz? Bu şehitlerin ve o kanların sizin üzerinde hiç hakkı yok mu? Yardım edecek kadar bir kutsallığı yok mu? Bu kanlar kritik noktaya ulaşmadı mı? Öfkeniz, kurusuyla yeşiliyle bu varlığı yakan eylem ve harekete dönüşmelidir. Başkente düzenlenen saldırı, uğruna orduların seferber edilmesi gereken haysiyete bir dokunuş değil mi? Yöneticilerinizin size karşı olan cesaretinden sonra bu varlığın size karşı olan cesaretinin duracağını mı sanıyorsunuz?

Ey Müslümanlar! Ey iktidar dizginlerini ellerinde tutanlar! Olaylar, artık sessiz kalanlara hiçbir mazeret bırakmıyor. Olaylar kana dönüşmüş, Allah düşmanı ve sizin düşmanınız Yahudi varlığı, sizin topraklarınızda kan dökmüştür. Akan kanlar her sabah ve akşam size çağrıda bulunuyor, dininize, kardeşlerinize ve ailenize destek olmanız için seferber olmanızı istiyor. Hadi hatanızı telafi edin ve kardeşlerinizi yöneticilerinizin felaketlerinden kurtarın. Onları, yöneticilerinizin sürüklediği zillet, zafiyet ve düşmanın küstahlığından kurtarın. Bunun yolu da onları devirmek, tahtlarını yerle bir etmek ve samimi ve uyanık Hizb-ut Tahrir’e nusret vermektir. Hizb-ut Tahrir, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti ilan edecek, cihat ve zafer meydanlarında size liderlik edecektir. Akan temiz kanların yardımına koşmak ve Allah’ın seferberlik çağrısına yanıt vermek için ilerleyecektir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُواْ فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ قَلِيلٌ“Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.” ^{[Tevbe 38]}