Cumartesi, 11 Şevval 1445 | 2024/04/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye’de “Amerikan Doları Oyunu”

بسم الله الرحمن الرحيم

Türkiye’de “Amerikan Doları Oyunu”

Haber:

Amerika Türkiye’ye karşı ekonomik savaş açtı.

Yorum:

Başkan Trump iktidara geldiği günden beri Amerika, kârlarını, kazançlarını ve gücünü gerçekleştirmek amacıyla hegemonyasında daha açık sözlü, tamahkârlık ve açgözlülükte ise daha belirgin bir hale geldi. Trump’ın sloganı ise “Önce Amerika’dır.” Bu ise öylesine bir slogan değildir. Dahası dış politikasının temelini oluşturan bir slogandır. Bu, daha önceleri böyle değildi. Ancak şimdi tamamen yeni bir boyut kazandı. Çünkü küstahlık, diplomasisinin standardı haline geldi.   

Açık bir dille söylemek gerekirse Amerika, tüm ulusal ülkeler ve uluslararası kurumlardan kendisinin sorumlu olduğu ve bunların kendi iradesine boyun eğmesi gerektiğine dair dünyaya açık bir mesaj veriyor. Hatta İngiltere, Kanada, Avustralya ve Avrupa Birliği gibi “müttefikleri” bile bu politikanın dışında değillerdir. İran ve Türkiye gibi ülkeleri zikretmeye dahi gerek yok.

Amerika, 2008 yılında gerçekleşen yıkıcı ekonomik krizlerin ardından ekonomik gücünü ve dolarlarını geri elde etmek için maksimum önlemler benimsiyor. Zira FED (Federal Rezerv Sistemi) diğer merkez bankalarıyla birlikte, dünya çapındaki finansal piyasaları dolarlara ve devasa Amerikan kredilerine boğmak ve gelişmekte olan ekonomilere Amerikan dolarından %0-0.25 oranında kolay kredi alma imkanı sağlamak yoluyla küresel krizi istikrara kavuşturmada baskın bir rol oynadı. Nitekim 2014 yılından bu yana bütçe hacmi dört katına çıkarak 4.5 trilyon dolara ulaştı. 2017 yılında ise finansal piyasalardan Amerikan dolarını çekerek ve faiz oranlarını artırarak bilançosunu “normalleştirmeye” başladı. Bunun da yerel para birimlerinin değerinin düşmesi ve şimdi iki katına çıkan doların üzerinde doğrudan etkisi oldu. Böylece bir yandan para biriminin değerinin düşmesi, diğer yandan da dolar kıtlığı nedeniyle yerel para birimlerindeki geri ödemeler neredeyse imkansız hale geldi. Şuan Türkiye’de ve yerel Türk parasında olduğu gibi. 

Bu nedenle Türkiye’nin ekonomik krizle karşı karşıya kalması bir zaman meselesiydi. Çünkü Amerika’nın egemen olduğu kapitalist finansal ağı manipüle ediliyordu. Dolayısıyla Trump’ın, Türk çelik ve alüminyum ithalatındaki gümrük vergisini iki katına çıkardığına dair bir tweet atması, Türk Lirasının saniyeler içerisinde değer kaybetmesi için yeterli oldu. 

Tabi bunun, Rahip Brunson hakkında Amerika ile Türkiye arasındaki anlaşmazlıkla bir ilgisi yoktur. Bu, sadece Amerika’nın Türkiye’de gündem oluşturmak için belirlediği bir sis perdesinden ibarettir. Nitekim Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders şöyle bir açıklamada bulunmuştur: “Türkiye’ye uygulanan demir çelik tarifelerinin Rahip Brunson’un serbest bırakılmasıyla bir ilgisi yoktur. Bu tarifeler, güvenlik gerekçesiyle alınmıştır.” Bu nedenle Trump, Hristiyan seçmenleri ve sağcı milliyetçileri sakinleştirebilmek için şöyle demiştir: “Amerika’lı iyi bir beyefendi ve Hrtıstiyan bir lider olan Rahip Andrew Brunson, Trükiye’de yok yere yargılanıyor ve zulme uğruyor.” Erdoğan ise “yabancı” güçleri suçlamak ve sahte İslami duyguları kışkırtmak için şöyle dedi: “Onların dolarları varsa bizim de Allah’ımız var.” Geçtiğimiz on yıl içerisindeki bu feci ekonomik politika gereğince Türkiye, büyük yabancı trendlerin içerisinde boğuldu ve kapitalist ekonomik model büyük ölçekte yayıldı.

Türkiye, bu planlanmış ekonomik krizin geleceğini çok öncesinden biliyordu. Zaten Erdoğan’ı ekonomik bir darbenin geleceğini tahmin ederek seçimleri 18 ay öne almaya sevk eden nedenlerden birisi de buydu. Sonuçta Türk Lirası yeni bir çöküşe maruz kalmadan önce zaman kendi lehine işlemiş oldu. Zira seçimlerin ardından, yeni seçilen başkanlık sistemi güvence altına alınmış, Türkiye Suriye’deki rolüne geri dönmüş, Amerika hegemonyasını ve nüfuzunu güvence altına alarak hedeflerini gerçekleştirmiş, sonra da Türkiye’ye karşı ekonomik savaş açmıştır.  

Amerika’nın diğer ülkelerle ilişkisi kazanç ve faydaya dayalıdır. Dolayısıyla fayda şüpheli ve sorgulanabilir olduğunda veya hedefler gerçekleştiğinde ittifak da sorgulanır bir hale gelmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin, kafir ülkelerin asla Müslümanların dostu veya müttefiki olmayacaklarını, onların İslam’ın ve Müslümanların düşmanı olduklarını bilmesi gerekir. Türkiye’deki Müslümanlara eski bir Osmanlının sözünü hatırlatmak istiyorum: “Domuzdan post gavurdan dost olmaz.”

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَEy iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” [Maide-51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Okay Pala

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER