Cuma, 10 Şevval 1445 | 2024/04/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Kader Anı Fakat Kimin İçin?

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Kader Anı Fakat Kimin İçin?

Haber

BM Suriye Özel Temsilcisi Mistura, Türkiye, Rusya ve İran heyetleriyle İsviçre’nin Cenevre kentinde 10-11 Eylül’de gerçekleştireceği görüşmelerin Suriye’deki siyasi sürece ilişkin “Kader Anı” olacağını belirtti. De Mistura “Türkiye ile Rusya arasındaki görüşmeler İdlib’deki sorunu kan dökülmeden çözebilir.” 10-11 Eylül’de Türkiye, Rusya ve İran heyetleriyle ve 14 Eylül’de Mısır, Fransa, Almanya, Ürdün, Suudi Arabistan, İngiltere ve ABD heyetlerinden oluşan “küçük grupla” yapacağı ortak istişarelere ayıran Mistura, “Benim görüşüme göre, oldukça önemli birkaç haftanın eşiğindeyiz.” değerlendirmesinde bulundu. (04.09.2018- AA)

Yorum:

Suriye devriminin başladığı günden bugüne dek, rejimin devrilmesini engelleyip, gücünü tahkim ettirme adına Cenevre görüşme silsileleriyle 8, Astana görüşme silsileleriyle 7, Soçi görüşmeleriyle 2, son olarak 7 Eylül’deki Tahran zirvesi ile onlarca Suriye konulu görüşme icra edilmek suretiyle rejimin adeta tekrar hayata dönmesi sağlanmıştır. 30 Haziran 2012’deki I. Cenevre görüşmelerinde dillendirilen siyasi geçiş, seçimler, anayasa ve yargıda revizyon hususları, aradan geçen 7 yıl boyunca ABD ve Batılı ülkelerin üzerinde durdukları en önemli meselelerdir. Bu hususlar, aynı şekilde rejimin varlığını ve laik yapısını da garantiye almaktadır ki BMGK’de çıkarılan 2254 sayılı Suriye kararı, bu sürecin tüm ülkeler nazarında da resmi hale getirilmesidir. ABD, Rusya, Türkiye, İran arasında Suriye-İdlib konulu “Mekik Diplomasisi”nin artması onlar nazarında sürecin sonuna gelindiğine işaret etmektedir. ABD için Suriye’de, ayak bağı olarak kalan tek yerin İdlib olması ivedilikle buranın hal edilmesi için tüm piyonlar seferber edilmektedir. Sahada, rejim ile birlikte hareket eden Rusya ve İran, gerek askeri gerekse de siyasi olarak ABD adına vekâlet savaşını yürütürken, Türkiye ise rejimin “karşısında” muhaliflerin yanında ABD namına vekâlet savaşını ve siyasetini icra etmektedir. Tabii ki bunu halkın gözünden uzak tutma hokkabazlığıyla. Son Tahran zirvesinde 12 maddelik bildiride mutabık kalınmasına rağmen, mutabakatın dışında bir şey eklenmeyeceğini bilmesine rağmen Erdoğan, “ateşkes” hususunu dillendirmesi, İdlib’de yaşanacak katliamlardan temize çıkma kurnazlığının ifadesi olarak görülebilir. Böylece, hem Müslümanların kendisine itimat etmesini sürdürmeyi, hem de zalimlerle basit menfaatler karşılığında ilişkilerinin sürmesini sağlamış oldu. Yani hem nalına hem mıhına…

Rusya ve İran’ın, rejimle birlikte sahada kuduz köpek gibi hedef gözetmeksizin her tarafa, her türlü silahlarla saldırarak yüzbinlerce masumu katlederek tarihin en iğrenç, en ahlaksız soykırımına imza atarlarken, Türkiye ise savunma hatlarında olan grupları peşine takarak onları arazide deli danalar gibi gezdirerek kalelerin düşmesine sebep oluyordu. Şimdi hedefte son kale İdlib var. Siyasi süreç için son hamle yeri. Günlerdir gerek ABD, gerekse de Batılı ülkelerin basınında İdlib’de katliam, kan banyosu, kimyasal saldırı tehditleriyle yapılacak katliamın kamuoyu hazırlanmakta. Daha önce bu katliamları farklı vilayetlerde yüzlerce defa yapan rejim ve koltuk değnekleri, yeni bir katliam yapacaklarını dünyanın gözü önünde İdlib halkına tehdit olarak göstermekte. Gerçekte mesaj, burada boyun bükmeye yanaşmayan gruplara, halkın baskı yaparak kendilerini feshetmesinin sağlaması veya tüm halkın hedef yapılması. Son Tahran zirvesi öncesinde ve sonrasında gerçekleştirilen hava saldırıları bunun teyidi yönündedir. Tahran zirvesinde, terör bahanesiyle İdlib’e yapılacak operasyon ve Cenevre sürecine yapılacak hazırlıklar netleştirilmiş oldu ki, 12 maddelik mutabakat bildirisi tüm dünyaya canlı yayında deklare edilerek efendilerine güven, İdlib halkına ise korku verilmek istendi. Bu zirveden çıkan sonuçlar gerçekte diğer zirve ve görüşmelerin devamı niteliğindeydi.

Ortaya çıkan 12 maddelik bildiriye siyasi basiret ile bakan herkes, bu maddelerin, zirveyi gerçekleştiren ülkelerin boyunu katbekat aşacak sonuçlar olduğunu görebilir. Yani zirve Tahran’da, fakat zirveden çıkan kararların uygulanma ve onay yeri Cenevre (aslında ABD). Zaten 10-11 Eylül’de Mistura’nın, Cenevre’de, Tahran Zirvesi’nin temsilcileriyle yapacağı görüşme İdlib operasyonu ile alakalı olması beklenirken 14 Eylül’de “küçük grup” Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Fransa, İngiltere, Almanya ve ABD ile yapılacak görüşme, Suriye için yeni anayasa ve siyasi süreç ile alakalı olacaktır. Yine İdlib’de ortaya çıkacak tabloya göre de, ileriki süreçte işbirlikçi muhalefet ve rejim, aynı paydada buluşturulacak.

En üst perdeden yapılan tehditler, kuzu postuna bürünen hain liderler, hazırlanan siyasi süreç, elbette İdlib halkı adına “kader anı” olacaktır. Tabii bu, kâfir ve hainlerin, bir son olma adına olan planları. Eğer, buradaki gruplar, ilk günkü “Eş şaab yurid ıskat’en nizam” sloganını dillendirip süreci Hilafet Nizamıyla taçlandırma cehdine girerek her defasında Müslümanları aldatan Suud, Katar, Türkiye yöneticilerinden beri olur, rejim ve koltuk değneklerine karşı sonuna kadar cehdederlerse hiç şüphesiz o zaman “kader anı” ABD ve avaneleri için olacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz. (Muhammed 7)

Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Ahmet Sapa

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER