Logo
Bu sayfayı yazdır

بسم الله الرحمن الرحيم

Karanlıklarda Yaşamak Allah'ın Hükümlerini Kapsamlı Uygulamamanın Sonucudur

(Tercüme)

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:﴿أَوَمَنْ كَانَ مَيْتاً فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُوراً يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُون Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.” [En'am 122]

Bu Ayet-i Kerime ile Allah Subhanehu ve Teala Mü'min için çok güzel bir örnek vererek insanoğlunun Rabbinin hidayeti olmadan hayatta olmadığını açıklamıştır. İnsanoğlu Allah'tan başkasına yönelir ve kendisine Allah'ın vahyettiğinden başka bir yol çizecek olursa, aslında ölüdür. Mü'min kişi kurtuluşun yolundan bihaber yolunu kaybetmiş ve şaşkın iken, Allah onun kalbini imana iletmiş, kurtuluşun yolunu göstermiş ve hidayet üzere başarılı kılmıştır.

El-Begavî; "Meʿâlimü’t-tenzîl" isimli tefsirinde şöyle demiştir: ﴿فَأَحْيَيْنَاهُ“dirilttiğimiz”: karanlıklar içinde kalmıştı biz hidayet ettik, küfürden dolayı ölüydü Biz dirilttik. Burada "nur"dan kasıt, İslam'dır. Zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: ﴿يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُماتِ إِلَى النُّورِ(Allah) onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.”[Bakara 257]).

Allah'ın Nuru'nu ve hidayetini takip etmek ve ondan ayrılmamak hiç şüphesiz cehaletin karanlıklarında ve Allah'ın hükmünden uzak olmakla bir değildir. ﴿قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الأَعْمَى وَالْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُDe ki: «Körle gören bir olur mu hiç? Ya da karanlıklarla aydınlık eşit olur mu?»” [Ra'd 16]

Katâde tefsirinde şöyle diyor: "Kör ile gören kişi; kafir ile Mü'min gibidir. Karanlık ve Nur ise yanlış yolda olmak ile hidayet gibidir."

İnsan; Allah'ın Nur'u ve hidayeti olmadan doğru ve düz giden yolda ilerleyemez ﴿فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى“Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.[Ta-Ha: 123]

İbn Âşur tefsirinde şöyle demiştir: Allah'ın Peygamberleri'nin diliyle göndermiş olduğu hidayete uyan kişi her türlü sapıklıktan kurtulmuş olur. Fakat bu nur olmadığında o kişinin hayatı karanlık ve sefil bir hayata döner. ﴿وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكاً“Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak... [Ta-Ha: 124]

Yaratıcısının hidayetinden uzak kaldığı müddetçe insanın göğsü huzur, emniyet, sükûnet, ferahlık tatmayacaktır. Bugün insanlık içinde gördüğümüz göğüslerdeki darlık, korku, huzursuzluk ve kaybolmuşluk, Yaratıcının hükümlerinden uzak olmanın neticesidir... Yerin ve göklerin Rabbi'nin hükümlerini terk edip de nasıl sefalete düşmesinler ki? İnsanların üzerinde sayısız nimetler olduğu halde (giyim, gıda, zevkler...) mutsuzlar, göğüslerinde sıkıntı var, korku, uykusuzluk ve acı içinde yaşıyorlar çünkü hak ve hidayet yolunu bulamamışlardır. İşte sefil bir hayat buna denir!

Bugün insanların çok çeşit ve çok fazla çözemedikleri sorunları var. İçinde bulundukları durumdan kurtulmak için çok kapıdan geçtiler ama hepsi nafile! Seçim sandıklarına gittiler, bir onu bir bunu seçtiler, her seferinde gerçeği değiştireceklerini ümit ettiler ama her gün daha da artan sefalet, yoksulluk ve karanlıktan başka bir şey elde edemediler!

Ümmetin ve genel olarak insanlığın çektiği acılar İslam'ın hayatta tatbik edilmeyişinin ve İslami hükümlerin ve fikirlerin doğru anlaşılmamasının kaçınılmaz sonucudur. Tüm bu sefalet; Batı medeniyetin yükselmesinin ve sahip olduğu yanlış, aldatıcı fikirlerinin dayatılıp yüceltilmesinin neticesidir. Bir taraftan İslam'ın zamana ayak uyduramadığı yalanını yayarken, bir taraftan kendisi insanoğlunun hiçbir sorununa çözüm bulamayan kapitalist sistemi ve hükümlerini dünyayı idare edebilecek tek sistem olarak tanıtılmasının neticesidir.

Batı; İslam'ın din, dil, ırk, millet, renk gözetmeden her insanın sorunlarını çözebilecek bir sistem olduğunu çok iyi biliyor. Dolayısıyla Hilafet'in yeniden ikame edilmesi İslam ideolojisinin yeniden bir hayat ve medeniyet nizamı olarak ortaya çıkması ve tüm diğer medeniyetlerin karşısında bir rakip olarak duracaktır. Batı medeniyeti; iflas ettiğinin ve çok yakında çöküp yok olacağının farkındadır. Hilafet'in ikame edilmesinin, tüm kontrol ve etkisini kaybetmesi anlamına geldiğini biliyor. Bundan dolayı İslam'a karşı ve köklü bir değişimle sömürgecilerinden kurtulmak için mücadele eden Ümmetin iradesini kırmak için savaşıyor. Başındaki ajan yöneticilere karşı ayaklanıp kontrol ve tahakkümünü elinden almasın diye Ümmetin beldelerine savaş açtı. Ayrıca Batı; Sykes-Picot anlaşmasına uygun olarak İslam beldelerini bölüp parçaladı, halklarını birbirine düşman edip tekrar tek devlet altında yöneten Raşidi Hilafet'in yeniden ikame edilmesini engellemek için tek Ümmet olma fikrini yok etme planları da yapıyor.

Allah insanı ahsen-i takvîm olarak yarattı, ona akıl vererek şereflendirdi ve sadece Kendisine ibadet edip Kendisine hiçbir şeyi eş koşmamasını tercih etti. ﴿وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنْسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.[Zariyat: 56]

Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Muaz bin Cebel Radıyallahu anh'a, “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, ona ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi ona ortak koşmamalarıdır” diye tavsiyede bulunmuştur. Kul; Allah'ın helal ve haramlarına uymalı, tavırlarını, davranış ve amellerini Allah'ın hükümlerine göre şekillendirmeli, heva ve heveslerini bir kenara bırakmalıdır. Bu açıdan hem fertler hem topluluklar, kadın ve erkek, Allah katında eşittir. (İbn Teymiye)

Şeriat'ın ihtişamı ve güzelliği hiçbir şeyini eksiltmeden veya azaltmadan tamamıyla tatbik edilince ortaya çıkar ki zincirinin birbirini izleyen ve birbirine bağlı olan halkaları gibidir. Bir yerinden kırılırsa tamamı dağılır ve kaybolur. İslam'ın hükümlerinin başarısı; uyum içinde ve tüm yapıyı tamamlamak üzere sağlam bir şekilde birbirine bağlı olmasındadır. Böylece kendisine tabi olan herkes Allah'ın rızasını kazanır ve selamete ulaşır. Her kim de terk ederse, küfür ve şirk'in karanlıklarında kaybolmaya mahkûmdur. ﴿يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ“Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.[Maide 16]

İslam bütüncül, ahenkli bir nizamdır. Hikmet ve İlim Sahibi olan Allah tarafından tüm zamanlarda insanın sorunlarını çözmek için indirmiştir.

Allah; Müslümana İslam'ı bir bütün olarak, hiçbir istisna yapmadan, almasını emretmiştir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:﴿وما آتاكم الرسول فخذوه وما نهاكم عنه فانتهوا واتقوا الله إن الله شديد العقابPeygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah´tan korkun. Çünkü Allah´ın azabı çetindir.” [Haşr 7].

İslam'ı bir bütün olarak tatbik etmemek; insanoğlunu sefalete sürüklemektedir. Ve Şer'i hükümlerden herhangi birisinden uzaklaşılması, insanlık Allah'ın, insanlığın saadeti için göndermiş olduğu büyük hayırları kaybetmesine yol açmaktadır. ﴿يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.[Yunus: 57].

Müslümanlar yeniden Rabblerinin hükümlerine müraacat etmek ve hükümlerinden hiçbirini terk etmeden bir bütün olarak almak zorundalar. Bunun için Şer'i hükümlerin benimsenmesinde tedriciliği reddetmeliler. Zira tedricilik, hükümlerin tatbik edilmemesine yol açmaktadır. Bu şer fikirden dolayı Müslümanlar başlarındaki yönetim şeklinin iyi olduğuna inandılar, vakıayı değiştirmediği halde ondan razı oldular. Bir müddet sonra bu fikrin bozukluğunun ve bu "ılımlı İslam" anlayışının Batı'nın işi olduğu ve onun ekseninde dönüp onun planlarını tatbik ettiğini fark ettiler. Müslümanlar bu küfür sistemini bazı meşru hükümleriyle süslemekten vazgeçmeliler ki artık bu yozlaşmış rejimlerin ömrünü uzatamasın.

Allah'tan başka ilah olmadığına, hiçbir eş ve ortağı olmadığına ve Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in onun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet etmek sadece Allah'a kulluk etmek demektir. Yarattığı insanların Rabbi O'dur. Ve onlara emir ve nehiyleri emreden O'dur. Onlara can veren ve can alan O'dur. Onları hesaba çeken ve ödüllendiren O'dur. O'ndan başkasına kulluk edilmez. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmaktadır: ﴿أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ“Yaratmak da, emretmek de yalnız Ona mahsustur.[A’raf: 54]

Her kim Allah'ın indirmediğiyle hükmeder ve Allah'ın hükümlerini terk ederse, Allah'ın gazabına ve cezasına muhatap olacaktır ﴿وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُصِيبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيراً مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ“Aralarında, Allahın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allahın sana indirdiğinin bir kısmından (Kuranın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.” 49]

Yaratmak da emretmek de Allah'a mahsustur, O el-Alîm olandır.

Müslümanlar ve insanlık başlarındaki düşmanlarının musibetlerinden ve tahakkümünden ancak tekrar Rabblerine yöneldiklerinde ve Kitâbı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Sünnetine bağlandıklarında ve Allah'ın kendilerine seçmiş olduğu ve uymalarını emrettiği doğru yola uyduklarında kurtulabilirler. ﴿الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَـئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ“İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.” [En’am: 82]

Allah'ın hükümleriyle hükmedilmeye davet etmek ve Allah'ın hükümlerinin yeryüzünde tatbik edilmesi için çalışmak her Müslümanın üzerine farzdır.

İslam; hükümlerin en hayırlısı ve en mükemmelidir. Allah Subhanehu ve Teala İslam'ı en son din olarak gönderdi ve her yerde ve her zamanda her insan için uygun kıldı, onu değiştirilmeye karşı korudu. İslam her durumda tatbik edilebilirdir ve her şeyi açıklayandır. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: ﴿الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِيناً“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı seçtim.[Maide 3]

Büyük âlim İbn Teymiye; "el-Fetava" kitabında şöyle demiştir: "İster Müslümanlar, ister kâfirler, ister fütuvvet ehli kimseler, ister atıcılar, ister ordu, ister fakirler ve ister başka kimseler olsunlar, Allah’ın mahlukatının hiçbiri arasında, kimse Allah ve Resulünün hükmü dışında kalan bir hükümle hükmedemez. Kim bundan başka bir yol arayacak olursa, yüce Allah’ın şu buyruklarının kapsamına girer:

﴿أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْماً لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ

Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? İyi anlayan bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?” [Maide 50].

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına

Zinet Es-Samit

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.