Perşembe, 16 Şevval 1445 | 2024/04/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Erdoğan, Türkiye’de İktidar Üzerindeki Hakimiyetini Güçlendirme Sürecini Başlatıyor

-Esad Mansur’un Kaleminden-

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 03/11/2019 tarihinde yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin önümüzdeki Haziran ayının 24’ünde yapılacağını açıkladı. Zira çok kısa bir sürede hakim olan belirsizlik durumunun üstesinden gelmek için ülkenin fiili olarak başkanlık sistemine dönüşümünün gerekli olduğunu iddia ederken Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Bahçeli de onu destekledi. 

Erdoğan, Afrin operasyonu sayesinde popülaritesinin artmasından ardından bu fırsatı değerlendirmek istiyor. Zira Erdoğan’ın, ülkenin birliğini tehdit eden ayrılıkçı Kürt hareketlerine bir darbe olarak kabul ettiği bu aldatıcı operasyonu insanlar yüzeysel olarak değerlendirirken Milliyetçi Hareket Partisi de onun milliyetçi eğilimlerini ve Amerika ile olan bağlantılarını destekliyor.  Maalesef insanların geneli, Erdoğan’ın Amerika, Rusya, İran ve Suriye rejimi gibi mücrimlere en büyük hizmeti ettiğini fark edemiyorlar. Nitekim bu mücrimler, Fırat Kalkanı operasyonu sayesinde Halep’te olduğu gibi önce Güney İdlib’e, daha sonra da Guta’ya girmek amacıyla dikkatleri Erdoğan’ın operasyonuna çekmelerinin yanı sıra devrimcileri de operasyon yönüne çekmek ve rejimi de Rusya ile İran’ın yardımına terk etmek için Suriye devrimine büyük bir darbe vurmak üzere anlaşmışlardır. Zira devrimciler buradan çıkarılmış ve mücrimler de buranın kontrolünü sağlama imkanı elde etmişlerdir.  Dolayısıyla bu, aldatılanlar kendisini alkışlayıp dursalar da Erdoğan’ın birbiri ardına işlemiş olduğu ihanetlerden birisidir! 

Erdoğan, özellikle daha da kötüye giden ekonomik şartlar olmak üzere koşulları değiştirip ona bir darbe indirmeyi hesap ederek seçim tarihi vermiştir. Zira Lira, 2014 yılından beri değer kaybediyor ve ülkenin biriken borçlarını ödemeye dönük tedavüldeki para sıkıntısı nedeniyle yapılan umutsuz girişimlere rağmen lira bu durumdan kurtarılamıyor. Nitekim Hazine Müsteşarlığı, Eylül 2017 itibariyle Türkiye’nin dış borcunun yaklaşık 438 milyar dolar olduğunu açıklamıştır. Dolayısıyla Türkiye, borçlarını ödemek için piyasadan ciddi para toplamak zorunda kalmış ve Hazine Müsteşarlığı, 31/10/2017 tarihinde şu açıklamayı yapmıştır: “2018 yılındaki borç servisi için yaklaşık 43.1 milyar dolara ulaşan miktarın bir parçası olarak 10.92 milyar dolar ödeme yapılması planlanıyor.” Açıklamasında şunu da söylemiştir: “Toplam borç servisindeki artış ve 2017 yılındaki borç alınmayan kaynaklardaki gelişmeler nedeniyle toplam borçlanma ilk duyurulara göre daha da artış göstermiş” ve enflasyon oranları %10’un üzerine çıkmıştır. Hatta bu durum son zamanlarda daha da kötüleşmiştir.  Zira “Moody’s”, 14/04/2018 yılında bir uyarıda bulunarak şöyle demiştir: “Türk parasındaki kronik zayıflığın, ülke borcunun ödenmesi üzerinde olumsuz etkisi ve ekonomi için bir sorun olmuştur.” Şuna da dikkat çekmiştir: “Türkiye’nin döviz rezervleri düşüktür.” Dolayısıyla ihracat ve ithalat arasında açık vardır. Zira Türkiye Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın açıklamalarında görüldüğü üzere %37.5 artışla 77.06 milyar dolara ulaşmış olup ithalatlar tedavüldeki parayla ödenmektedir.  

Faiz oranlarının yükselmesinden dolayı Liranın zayıflamasına karşı Türkiye’nin bir takım girişimleri olsa da bu hususta başarılı olamamıştır. Nitekim Moody’s, 12/03/2018 tarihinde bazı Türk kurumlarının notunu düşürmesine sert tepki gösteren Erdoğan şöyle demiştir: “Moody’s şirketinin tek derdi, Türkiye’yi köşeye sıkıştırarak bu durumdan nemalanacaklara yol açmaktır.” Ayrıca Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de uyarıda bulunarak şöyle demiştir: “Hükümet, seçimlerden hemen sonra ekonomik reformlara başvuracak ve böylece tekrar bir tedavi reçetesi olacaktır.” Bu açıklamadan dolayı Erdoğan onu azarlayarak 21/04/2018 tarihinde şu açıklamayı yapmak zorunda kalmıştır: “Seçim tarihinin verilmesiyle birlikte yıkıcı bir ekonomik depremin etkilerine hazırlanacağız. Ancak bu dönemden kayıplara maruz kalmaksızın çıkabileceğiz.” Ama Erdoğan’ı takip edenler ve onun seçimi için hazırlananlar, yüzeysel düşünceye sahip olmalarından ve kendilerini Hizb-ut Tahrir gibi İslami Ekonomik Sistemi uygulamaya davet ederek doğru yola yönlendirenlere aldırış etmemelerinden dolayı Erdoğan’ın kendileri için çok daha sıkıntılı bir yaşam hazırladığını fark edemiyorlar.

Böylece iç koşullar kötüye giderken Erdoğan ise cezaevlerini dolduruyor. Zira İçişleri Bakanı Soylu’nun 10/01/2018 tarihinde yaptığı açıklamaya göre tutuklu sayısı 48.3 bin kişiye ulaşmış olup kendilerine kurulan komplo sayesinde 120 binden fazla kişi de görevinden edilmiştir. Bununla yetinmemiş, bilakis Hizb-ut Tahrir gençlerini takip ettirip yıllar önce verilen cezalarını onaylayarak siyasi eğilimlerini eleştirenleri ve İslam’a davet edenleri de tutuklamıştır. Bu gençlerin tek suçları ise insanlara ve yöneticilere nasihat etmeleri, ihanetlerinden dolayı yöneticileri muhasebe etmeleri, insanları yöneticilerini değiştirmeye ve kendilerini mutlu edecek Raşidi Hilafeti kurmaya davet etmeleridir.

Milliyetçi Hareket Partisi lideri Bahçeli’nin desteğine gelince; Amerikan ajanı olmasından kaynaklanıyor. Politikalarında her daim Erdoğan’ı desteklemiştir. Bahçeli, 03 Kasım 2002 yılındaki genel seçimlerde AKP’nin zaferine ortam hazırlamak için İngiliz yanlısı Ecevit hükümetinden çekilmiştir. Bahçeli ve Erdoğan, Bahçeliyi devirip yerine geçmeye çalışan Meral Akşener’e fırsat vermek istemiyordu. Onun için Erdoğan ve mahkemeleri, Akşener karşıtı bir karar verdi. Böylece Amerikan ajanı Bahçeli’nin koltuğunu korumak için Akşener’e fırsat vermemiş oldular. Bunun üzerine o, 15/12/2016 yılında partisinden ihraç edildi ve partiden ayrılan diğer milletvekilleri ile birlikte 25/10/2017 yılında “İyi” Parti’yi kurdu. Böylece partisinin seçimlere katılması karşısında engeller oluşturdu ve ulusalcı merkezden destek almaya başladı. Nitekim 1996-19997 yıllarında Erbakan hükümetinde İçişleri Bakanı olarak çalışmış, 2007, 2011 ve 2015 Haziran seçimlerinde MHP’den meclis koltuğu kazanmış ve bunun üzerine 2015 Kasım seçimlerinde partisi tarafından aday gösterilmemişti. Akşener, ayrıca 2001 yılında Erdoğan’ın partisinin kuruluşunda yer aldı, ancak daha sonra ayrıldı. Erdoğan’ın Amerikancı eğilimleri ve parti içinde onunla rekabet edemeyeceğini anladığı için ayrılmış olabilir. Bunun üzerine Akşener, İngilizci köklere sahip Milliyetçi Hareket Partisi’nin Amerikan yanlısı Genel Başkanı ile rekabet etmek için MHP’ye yöneldi. Zira Akşener İngilizci eğilimlere sahiptir.

Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nauert’in, “olağanüstü halin olduğu bir durumda Türkiye’nin erken seçime gitmesi endişe vericidir” şeklindeki ifadesiyle Amerika’nın seçimlerin öne alınmasını eleştirmesine gelince; bu, Erdoğan’ın gerçek yüzünü örtmek ve kamuoyunu aldatmak içindir. Aynen Amerika’nın Mısır’da Sisi seçimlerinde yapmış olduğu gibi. Zira o zamanda adayların dışarıda tutulmasından ve seçimlerin şeffaflığından endişe duyduğunu ifade etmişti ama Sisi kazandığında onu ilk tebrik eden Amerikan Başkanı olmuştu. Aynen kendisine geniş yetkiler veren ve parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi sağlayan 16/04/2017 yılındaki anayasa değişikliği referandumunu kazandığında Erdoğan’ı ilk tebrik eden Amerikan Başkanı olduğu gibi. İşte bu seçimler, bunun semeresidir. Ayrıca Amerika’ya olan bağlılığını teyit etmek için Suriye’deki son darbelerinde Amerika’yı ilk tebrik edenin de Erdoğan olduğu bilinmelidir.  

Amerika bu seçimlerde Erdoğan’ı desteklemekte olup muhtemelen de seçimleri kazanacaktır. Böylece içeride ve dışarıda Amerikan politikasını rahat bir şekilde uygulamak için Türkiye’deki tüm dizginleri eline geçirmiş olacağı gibi Amerika’ya olan sadakatinin boyutunu ve ona yapmış olduğu büyük hizmetleri kanıtlamış olacaktır.  Nitekim Amerika ve Rusya’nın doğrudan yapmaya güç yetiremediği devrimi, devrimcileri aldatmak yoluyla ona ciddi darbeler vurulmasını sağladığı gibi ümmetin Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Devleti projesini engellemek için tüm İslam bölgelerinde ciddi ve etkin bir rol oynayacaktır. Zaten 16 yıl boyunca laikliği uygulayarak, onun propagandası yapıp ona çağrıda bulunarak ve Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışanlara savaş açarak bunu teyit etmiştir. Ancak Erdoğan, efendisi Amerika, tüm kafir ve münafıkların çabalarına rağmen Hilafet kurulacaktır. Çünkü Hilafet, asla sözünden dönmeyecek olan Allah’ın vaadi ve asla hayal kırıklığına uğratmayacak olan Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in müjdesidir. 

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَŞüphesiz ki Allah, emrine galiptir, muktedirdir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler![Yusuf-21] 

Kaynak: 25/04/2018 tarihinde yayınlanan Raye Gazetesi’nin (179.) sayısı.

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER