Çarşamba, 22 Şevval 1445 | 2024/05/01
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Amerika’nın Kürtler ve Türklerle Dansı

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Amerika’nın Kürtler ve Türklerle Dansı

Haber:

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, ABD askerlerinin Suriye’den çekileceği haberinin ardından Suriye konusunu görüşmek üzere beraberindeki heyetle birlikte Ankara’ya gitti.

https://www.dw.com/tr/bolton-ve-heyeti-suriye-i%C3%A7in-ankarada/a-46990156

Yorum:

Amerika’nın bu devasa askeri, siyasi ve ekonomik gücü onu, bugün dünyamızdaki mevcut devletlerin hepsine müdahale eder hale getirmiş ve dünyadaki devletlerin hepsinin yerel politikasının bir parçası yapmıştır. Dolayısıyla Amerika, gelişmiş veya geri kalmış devlet ayrımı olmaksızın istisnasız tüm devletlere hegemonya politikası uygulama girişiminde bulunmaktadır.

Dünyadaki mevcut sorunların hepsinde Amerika’nın parmağı vardır ve alev alev yanan bölgelerdeki gerilim odağını tutuşturan da bizzat Amerika’dır.

Mesela şer ekseni ülkeler, teröre sponsorluk yapan ülkeler veya müttefik ya da kendisine tabi olan devletlerin bile zararından kurtulamadığı benzeri tasnifler yaparak bu hegemonyasını devam ettirmeye çalışmaktadır. Hatta Amerika, dünyaya ya bizimlesiniz ya da teröristlerle söylemini dayatmıştır! Amerika, krizler üretmekte, sorunları tahrik etmekte ve gerilimler çıkarmakta, ardından da bu krizleri idare etmekte ve bunlara çözümler aramaktadır. Tüm bunları da dünyaya hegemonya kurma stratejisinin bir parçası olarak yapmaktadır. Öyle ki, nüfuzunu genellikle klasik sömürgeci devletlerin durumunda olduğu gibi ekonomik ve ticari yönle sınırlandırmayıp eğitim, medya, toplum, düşünce, kültür ve güvenlikte nüfuzu olacak şekilde sivil hayatın tüm yönlerine yaymıştır.

Bunu yaparken de bir dönem idealist politikalar benimsemiş, yalnızlık siyasetinden vazgeçmesiyle birlikte de realist siyasete dönmüştür. Günümüzde ise idealist ve realist söylemlerin iç içe geçtiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle O’nu bazen Türkiye’nin stratejik ortağı, bazen ise Türkiye’nin “terör” dediği gruplara destek verirken bulabilirsiniz. Yine onu bazen PKK-YPG’nin hamisi, bazen de bir anda yüzüstü bırakırken bulabilirsiniz. Yine bazen Suriyeli muhalif grupların destekçisi, aynı zamanda Esed rejiminin de destekçisi olarak görürsünüz. Sonra bu kararından vazgeçince de söz konusu devlet ya da örgütlerin yörüngesinden koptuğunu da göremezsiniz. İşte bunu Amerika, her zaman yapmakta ve her zaman da çıkarları doğrultusunda bu örgüt ve devletleri kullanabilmektedir. Türk halkı ve Kürt halkıyla birlikte tüm İslam ümmeti, işlerini Amerikan çıkarlarına endeksleyen başlarındaki bu idarecilerin durumunu artık anlamalıdır.

Bolton ve Heyetinin Türkiye Ziyareti

ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekilme kararını duyurduğu 19 Aralık’tan bu yana Türk ve Amerikan yönetimleri arasındaki en üst düzey yüz yüze görüşmeler bugün Ankara’da yapıldı. Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, IŞİD’le Mücadele Koordinatörü James Jeffrey ve ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’dan oluşan Amerikan heyeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanı İbrahim Kalın liderliğindeki Türk heyetiyle görüştü. ABD heyetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da kabul edilmesi bekleniyordu. Ancak Erdoğan ile görüşme olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Randevu vermedi iddiaları dolaştı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın Danışmanı Bolton’a randevu vermediği iddialarına karşılık, “Bolton’un muhatabı İbrahim Kalın’dır. Gerekli olsa görüşecektik ama gerekli olmadı, bir tepki olarak değerlendirmemek gerekir” dedi. Oysa daha yarım saat önce partisinin grup toplantısında; “Bolton’un İsrail’den verdiği mesajı yutmamız mümkün değildir” diyerek tepki vermişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yurt içine farklı, yurt dışına farklı bu tutumu artık bir klasik haline geldi.

Amerikan Heyeti İle Türkiye Hangi Konuları Görüştü

ABD Ulusal Güvenlik Kurulu sözcüsü, Başkan Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un Ankara’da Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’la Suriye’den çekilme konusunda çok “verimli” bir görüşme yaptığını, Kalın ve Bolton’un diyalog için daha fazla konu belirlediğini ve Türkiye ile askeri alanda fikir alışverişine devam edileceğini belirtti.

Ancak son günlerde Washington’dan yapılan açıklamalar, çekilme kararının duyurulduğu 19 Aralık’taki o havanın bugün dağıldığını gösteriyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Suriyeli Kürtlerin Türkiye tarafından “katledilmesini” istemediklerini söylemesi, Bolton’un da Suriyeli Kürtlerin korunacağına ilişkin garantiler gelmeden çekilmenin gerçekleşmeyeceğini söylemesi, bu pozisyon değişikliğinin en önemli işaretleri olarak duruyor.

Diğer taraftan Türkiye ise “Kürtler’e saldıracaklar” ifadesi üzerinde durarak bilinen PKK-PYD söylemlerini dillendirmekle kalmıştır. Amerika bu zaman diliminde kendisinden sonra oluşacak boşluğun Türkiye tarafından doldurulamayacağını test etmiştir. Bugünkü bu ziyarette de bu açıkça ifade edilmiş olması muhtemeldir.

Tampon Bölge’den Özerk Bölge’ye Geçişin İşaret Fişekleri

Türkiye’nin temel önceliği ulusal güvenlik konusu olarak gördüğü Suriye’de yerleşik YPG’den kaynaklanabilecek bir “terör tehdidinin” önüne geçilmesiydi. Çekilme kararı olmasaydı Aralık ayı sonunda Fırat’ın doğusuna yeni bir operasyon yapmayı planlayan Ankara, bu kararı askıya aldığını ancak ileride IŞİD’i de kapsayacak şekilde daha geniş bir harekât gerçekleştireceğini duyurmuştu.

Bolton, Ankara’ya gelmeden hemen önce yaptığı açıklamada, olası bir Türk askeri operasyonuna sıcak bakmadıkları mesajını verdi. Aynı zamanda Suriyeli Kürtlerin “korunması” gerektiğinin altını çizdi.

Bu “korumanın”, ABD tarafından, Türkiye-Suriye sınırına bir “tampon bölge” oluşturularak mı yoksa Amerikan Wall Street Journal gazetesinde geçtiği gibi YPG’ye Fırat’ın doğusunda “özerk bir bölge” verilerek mi sağlanacağı tartışılmaktadır. Bugün Ankara’da (08 Ocak 2019) yapılan bu görüşmenin belki de en sert konusu buydu. Hali hazırda ekonomik krizin yaşandığı ve yerel seçimlerin yaklaştığı bir dönemde Ak Parti hükumeti ne yapacak? Amerika, yıllardır Suriye’de yumuşak güç olarak kullandığı Türkiye’yi bu konuda yumuşatacak mı? İlerde göreceğiz. Türkiye’nin dış siyasette Amerikan siyasetine göre gelgitlerinin çok olduğu da bilinen bir gerçek.

Türkiye Amerika’dan Ne Talep Etti?

Bunların başında 2015 senesinden itibaren ABD-YPG işbirliği kapsamında bu örgüte verilen ağır silahların toplanması ve ortak kullanımda olan askeri tesislerin ortadan kaldırılması. Her ne kadar silahların toplanması konusunda ümitli olmasa da, Türkiye bu konuyu masaya getirerek ABD’ye sadece kamuoyu baskısı oluşturmaktadır.

İkinci önemli talep, 4 Haziran 2018’de üzerinde uzlaşılan Menbic yol haritasının tamamen uygulanması ve YPG’nin bu bölgeyi terk ederek Fırat’ın doğusuna geçmesi. Türkiye, bu konuda atılacak olumlu bir adımın bundan sonraki süreci de olumlu etkileyeceği düşüncesinde ama ABD’nin kısa bir zaman diliminde buna uyacağı ise şüpheli.

Üçüncü önemli konu, IŞİD’le mücadele için ABD askerinin desteği. Wall Street Journal’da geçen hafta çıkan bir haber, Türkiye’nin IŞİD’le mücadele için dile getirdiği taleplerin, ABD askerinin daha uzun süre Suriye’de kalmasına yol açacağı değerlendirmesini yapıyordu. Türkiye ise sınırlarına yaklaşık 400 kilometre uzaklıkta bulunan IŞİD pozisyonlarına karşı harekete geçebilmek için ABD’den hava desteği istiyor. Aynı zamanda, lojistik amaçlar için Suriye içindeki ABD üslerini ve tesislerini kullanmayı talep ediyor. Bu konuda bir anlaşma olup olmadığı Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın’a soruldu. Ancak Kalın bu soruya net cevap vermekten kaçındı.

Sonuç olarak:

Bu konularda nasıl adımlar atılacağı ise bundan sonraki süreçte ortaya çıkacak gibi görünüyor. Yukarıdaki demeçler, Bolton’ın bugün Ankara’da yapacağı görüşmelerin de rengini belirlemiş gibi görünüyor. Türkiye’nin “IŞİD’le mücadele” misyonuyla bölgeye girmesine izin verilecek, Erdoğan’a sembolik de olsa iç politikada kullanabileceği bir “zafer” (Membiç) hediye edilecek. Ancak PYD ile sıcak bir çatışma olmamasının garantisi alınacak. Diğer taraftan Amerika, PYD ve Türkiye’yi kullanmaya devam edecek; ta ki siyasi çözümünü sahada gerçekleştirene kadar. Türkiye ise daha önce birçok dış politika da olduğu gibi bu konuda da Amerikan çizgisine gelecektir. Esedsiz geçişten, “Esadlı” geçişe geçtiği gibi tampon bölge ve Fırat’ın doğusuna operasyon gibi politikalardan özerklik konusunu kabullenecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Osman Ebu Erva

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER