Salı, 13 Zilkâde 1445 | 2024/05/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Kızıldeniz’deki Seyrüsefer Tamamen İslami Olup Uluslararası Değildir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Kızıldeniz’deki Seyrüsefer Tamamen İslami Olup Uluslararası Değildir!

Haber:

Sanaa’da yayınlanan günlük el-Sevra Gazetesi 21 Aralık Perşembe günü şu başlık altında bir haber yayınladı: “Denizdeki operasyonlarımız, uluslararası seyrüseferi değil kendilerine malzeme tedariki için giden “İsrail” gemilerini hedef almaktadır.” Haberde şöyle geçti: “Amerika’nın bazı ülkelerle birlikte Kızıldeniz’deki ticareti koruma kılıfı altında çok uluslu bir güç oluşturma yönünde bir adım atmasını, “İsrail’i” korumayı, Kızıldeniz'i ve Aden Körfezi'ni askerileştirmeyi ve uluslararası seyrüsefer güvenliğine zarar vermeyi amaçlayan düşmanca bir adım olarak değerlendiriyoruz; bu yüzden bundan doğacak her şeyin tüm sorumluluğu Amerika’ya aittir.”

Yorum:

Söz ve eylemler, propaganda ve medya için değil, gerçek bir savaş için olmalıdır! Kızıldeniz, Osmanlı Hilafetine kadar tamamen İslami deniz olarak kalmış ve dünya ticaretine açılmamıştır. Dünyanın her bir köşesini kontrol eden Müslümanlar, Kızıldeniz de dahil olmak üzere birçok deniz üzerinde tam kontrole sahiplerdi. Uluslararası ticaret ve uluslararası seyrüsefer sözüne gelince; aslında onlar, kendi ülkelerinde Müslümanlara karşı savaşan açgözlü sömürgeci Batılı ülkelerden başkası değildir; yoksa neden Müslümanların sularını ve sıcak denizleri geçsinler ki?! Oysa Allah, Müslümanlara muharip kâfirlerle anlaşma yapmalarını ve onları savaşlarına çağırmalarını haram kılmıştır; bu yüzden uluslararası seyrüsefer veya uluslararası seyrüseferin güvenliği hakkında hiçbir konuşma yapılmamalıdır.

Sömürgeci Batılı ülkeler, 1648 yılında Hıristiyan Milletler Cemiyeti, 1919 yılında Milletler Cemiyeti, ardından da 1945 yılından itibaren Birleşmiş Milletler’in kurulmasından bu yana uluslararası toplum ve uluslararası hukuk fikrine göre hareket etmiştir. Müslümanlar olarak bizim yapmamız gereken tek şey; uluslararası ticaret ve seyrüsefer fikrinden uzaklaşmak, onu gayrimüslimlerle olan uluslararası ilişkilerden silmek ve onlarla ilişkileri, Daru’l İslam (Daru’s Selam) ve Daru’l Küfür (Daru’l Harb)’e göre sınırlamaktır.

Yeter artık 1924 yılından günümüze kadar yaşananlar; zira o günden beri Hilafet Devleti’nin küresel siyaset sahnesinde yeri olmadığı gibi yeryüzünde İslami yönetim kaybolmuş ve akabinde 1948’de Filistin ve diğer Müslüman ülkeler kaybedilmiştir. Bu yüzden Müslümanlar olarak bizim, yeniden İslam’a göre hükmetmeli, Müslümanların merkezini düşmanlardan korumalı ve Müslüman ülkelerden çalınanları geri almalıyız; bu da ancak Ukab râyesini taşıyıp göklerde dalgalandıracak ve gölgesinde Müslümanların kafirlerle savaşacağı Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet sayesinde olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Şefik Hamis – Yemen

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER