Washington Post, ABD’nin 18 yıllık Afganistan savaşını ifşa eden 2000 sayfalık çok gizli belgelere eriştiğini iddia etti. Daha da önemlisi, ABD Başkanları, senatörler, diplomatlar ve generaller, Afganistan’daki savaş gerçekliğini örtbas ettiler ve Afganistan’daki başarısızlıklarını başarı olarak lanse etmek için ABD halkına yalan söylediler.

Buna ek olarak aslında bu, ABD kurumları içinde anlaşmazlık yaşandığını ve Taliban ile barış müzakerelerine tutuşmak için ABD güçleri üzerinde gittikçe artan bir baskının olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda bu rapor, yalanların, aldatmaların ve gerçeği örtbas etmenin kapitalist ideolojide yerleşik olduğunu anlamanın önemini de ortaya koyuyor. Kapitalist ideolojinin bayraktarlığını yapan ABD, bu rolü diğerlerinden çok daha iyi yerine getiriyor. Nitekim kapitalizmin babası “bir yalanı gizlemek, bin yalana gerek duyar.”der.

Demokrasi namı diğer kapitalizm, siyasi platformu yüzme havuzu gibi görür. Bu havuza atlamadan önce değerlerden, görgü kurallarından ve dürüstlükten arınmayı talep eder. Tutulacak tek şey pragmatizmdir. Evet, ABD siyasetini şekillendiren Makyavelizm’dir. Bu nedenle aldatma, vahşet, suçlar ve kamuoyu ile oynamayı büyük bir beceri olarak kabul eder.

Afganistan savaşının başlaması bile büyük yalanlar üzerine kuruludur. Diğerlerinin yanı sıra terörizmle mücadele, narkotik, yolsuzluğun ortadan kaldırılması ve ulusun inşası, Afganistan işgalini gerekçe gösterilen bu büyük yalanlar için en iyi örneklerdir. Aslında kısa bir süre sonra kontrolsüz dilleri, bu ikiyüzlü ve suçlu sömürgeci varlığın çok yüzlü kimliğini deşifre etmiştir.

ABD’nin eski Afganistan ve Pakistan özel elçisi James Dobbins’in sözleri, Afganistan işgalinin arkasında yatan gerçek niyetlerine en iyi örneklerden biridir. Dobbins, “Yoksul ülkeleri zengin yapmak, otoriter ülkeleri demokratikleştirmek için işgal etmiyoruz. Zorba ülkeleri barışçıl hale getirmek için işgal ediyoruz. Afganistan’da açıkça başarısız olduk.”dedi.

Sonuç olarak Afganistan Müslümanları, Afganistan ile olan ilişkisinin temelini yalan, aldatma ve suçlar üzerine inşa eden bir ülkeyi stratejik dost değil, düşman olarak tanıyacaklarını çoktan fark etmişlerdir. Son 18 yıldaki tüm vaatleri ve anlaşmaları, yalan ve aldatmadan başka bir şey değildi. Örneğin geçmişte yolsuzluk ve narkotiklerin ortadan kaldırılmasına yönelik aldatıcı vaatlerinin, barış getirme ve savaşları sona erdirme vaatleriyle hiçbir farkı yoktur.

Dolayısıyla Afganistan Müslümanları, demokrasi olarak bilinen sahte sistem ve yardakçılarına başkaldırmalı, Amerika’nın başlattığı süreçlere katılım sağlamaktan uzak durmalıdır. Yalanları, Sovyetler gibi kendilerinin yıkımına yol açacak, bize de sadece kutlamak düşecektir. Afganistan’daki Müslümanlar ve mücahitlerin kendi akıbetlerini kendileri belirlemeleri ve İslami değerlere dayalı devletlerini kurmaları durumunda ancak bu mümkündür.