Pazartesi, 21 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Afganistan
Medya Bürosu

No: AF-BA-2024-MB-TR-26 H. 29 Muharrem 1446
M. Perşembe, 01 Ağustos 2024

Afganistan, Doha Anlaşması’na Sarsılmaz Bir Şekilde Bağlı Kaldığı Sürece Filistin ile Ortak Sınırı Paylaşsaydı Bile Yine de Hiçbir Şey Yapamazdı

İran Öğrenci Haber Ajansı (ISNA), Afganistan’ın siyasi başbakan yardımcısının İran’ın yeni cumhurbaşkanının yemin törenine katılmak üzere Tahran’a gittiğini bildirdi. İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi ile yaptığı görüşmede Filistin konusuna da değinen Başbakan Yardımcısı, “Afganistan, İran İslam Cumhuriyeti ile birlikte mazlum Gazze halkını desteklemektedir. İşgalci rejimle ortak sınırımız olsaydı, mazlum Gazze halkını savunmak için Siyonistlerle savaşırdık.” dedi.

Siyasi başbakan yardımcısı bu sözleri Doha Anlaşması’nın yanı sıra bazı gayrimeşru siyasi fikirlerin Afgan hükümetinin elini kolunu bağladığı bir dönemde sarf etti. Afganistan, coğrafi olarak Filistin’de bulunsaydı bile Yahudi varlığına karşı harekete geçemezdi. Doha Anlaşması’nda ABD, iktidardaki rejimden “Afganistan topraklarının ABD ve müttefiklerinin güvenliğine karşı tehdit oluşturacak el Kaide dahil hiçbir unsura izin verilmemesi” yönünde kesin taahhütler aldı. Amerika bu anlaşmayla müttefiklerini de saldırı riskinden koruyor. Yahudi varlığı da Amerika’nın en büyük müttefiki olarak görülüyor.

Dolayısıyla bu anlaşmaya bağlı kaldığı sürece Afganistan, Filistin’in ile ortak sınırı paylaşması durumunda bile Afgan yöneticilerinin gerekçeleri Mısır ve Ürdün’ün gerekçelerinden pek farklı olmayacaktı. Bu ülkeler Afganistan’dan daha güçlü askeri yeteneklere ve silahlı kuvvetlere sahip olmalarına rağmen Filistin halkına destek vermemek için ekonomik çıkarlarını ve siyasi anlaşmalarını bir gerekçe olarak ileri sürüyorlar. Mısır, Yahudi varlığıyla 1978’de Camp David Barış Anlaşması’nı, Ürdün ise 1994’te Vadi Araba Anlaşması’nı imzaladı. Bu anlaşma uyarınca Mısır ve Ürdün, Yahudi varlığını tehdit etmeyeceği ve çeşitli şekillerde ilişki kuracağı sözü verdiler.

Afgan hükümetini, İslam’ı kapsamlı bir şekilde uygulamaktan ve mazlumlara yardım etmekten alıkoyan bir diğer unsur da ekonomiye dayalı pragmatik dış politikasıdır. Bu politika uyarınca, ekonomik çıkarlara öncelik verilirken çoğu değer bir kenara itilmektedir. Hiç şüphe yok ki, Filistin’e komşu ülkeleri, Gazze’deki Müslümanlara ihanet etmeye zorlayan unsur, ekonomik odaklı politikaların yanı sıra kişisel ve milli çıkarlarıdır. ABD, Yahudi varlığının güvenliğini sağlamak için Ürdün ve Mısır’a mali yardım sağlıyor. Lübnan ve Suriye, ulusal çıkarlar ve ekonomi odaklı politikalar temelinde ihanet etmeye devam ediyor. Oysa İslam, dış politikasını İslam’a davet ve cihat üzerine oturtmuştur.

İslam ülkelerindeki yöneticileri, mazlum Filistin halkına yardım elini uzatmaktan alıkoyan hiçbir unsur yoktur. İleri sürdükleri mazeretleri geçersizdir. Madem ki Filistin ile ortak sınırı paylaşmamak Filistin halkını desteklememek için bir bahanedir, o halde Afganistan’ın Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile ortak sınırı olduğu unutulmamalıdır. Bu ülkelerde İslami değerler ve ritüeller ayaklar altına alınıyor yasaklanıyor. Müslümanlar sırf İslam’a bağlı kaldıkları için hapse atılıyorlar, işkence görüyorlar. Afganistan yöneticileri, Tacikistan hükümetinin başörtüsünü yasaklamasının ardından Tacikistan’daki Müslüman kızların “Yetiş ya Mutasım!” diye bağırdıklarını duymamış olamazlar. Doğu Türkistan ile de ortak sınırımız var. Doğu Türkistan, Komünist Çin hükümetinin işgali altında. Doğu Türkistanlılar, Gazze halkı gibi işkence ve baskı görüyor. Ancak Afgan hükümeti “Tek Çin” politikasına bağlı olduğunu söylüyor ve Çinli heyetleri sıcak bir şekilde karşılıyor!

Bu nedenle Afganistan yöneticileri, dindarlıklarının gereğini yerine getirip diplomatik ve yüzeysel açıklamalar yapmaktan vazgeçmezlerse, yakında Müslümanların diğer yöneticilerinin kervanına katılacaklardır. Afganistan yöneticiler, kendi halklarına komplo kuran Müslümanların diğer yöneticileri gibi, gayri İslami gerekçeler ileri sürmekten vazgeçmelidir. Allah’ın tuzağından korkmalıdırlar, çünkü Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Mazlumları desteklemek iktidar sahiplerine nasıl farz ise Hilafetin kurulması da farzdır. Çünkü Hilafet, Allah’ın kutsallarını ve Müslümanların topraklarını sarsılmaz bir kale gibi koruyacaktır. Dolayısıyla böylesi anlaşmaları iptal etmek güç ehlinin İslami sorumluluğudur. Çünkü bu anlaşmalar, Allah Subhânehu ve Teâlâ ile yapılan anlaşmaya açıkça aykırıdır. Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet kurduğunuzda Cenâb-ı Hak size zafer bahşedecek ve ayaklarınızı sabit kılacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ“Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.” [Muhammed 7]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Afganistan
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: 
http://hizb-afghanistan.org/
E-Mail: info@hizb-afghanistan.org

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER