Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşmada Devlet Başkanı Eşref Gani, "Bizim, Afgan Ulusal Ordusunu destekleyen din adamı 4000 âlimimiz var. Bunlar, ABD ile İkili Güvenlik Anlaşması'nı ve NATO ile de Kuvvetler Statüsü Anlaşması'nı onayladılar. Baylar ve bayanlar biz, gerçek İslam'dan bahsediyoruz!" dedi. Ayrıca Gani "IŞİD, El-Kaide ve diğer örgütler, anomali gruplardır. Biz, mutlak çoğunluk adına konuşabilmeliyiz." ifadelerini kullandı. "Terörist" örgütler hakkında sıkıntılarını dile getiren Gani, "Bu ekolojik tehdit küreseldir, ama Afganistan, bu küresel ekolojinin buluşma noktasıdır. Bunu unutalım ve başka yerlere odaklaşalım yine aynı sonuçlar alınacaktır." diye konuştu.

Diğer İslam ülkeleri iktidarlarının hain ortakları gibi Eşref Gani de mücahit âlimlere ve Afganistan halkına karşı yalan söyledi. Çünkü Haçlılar ile yapılan güvenlik paktını ve diğer anlaşmaları onaylayan ve Haçlıların "âlimler" olarak adlandırdıkları insanlar, gerçekten de bugünün dünyasının cahilane hainleri ve hükümet kuklalarıdır. Kuran'ın net ve açık ayetlerini bilen İslam'ın bir tek Rabbani âlimi bile bu utanç verici uşaklığı asla kabul etmez. Aksine Rabbani âlim, kendisinden beklendiği gibi tüm bu anlaşmaları haklı olarak reddeder ve Allah'ın hükümlerine karşı gelme cesaretini gösteremez.

Buna ek olarak Eşref Gani, sahadaki gerçekleri çarpıtmaya da çalıştı. Afganistan, diğer sömürgeci ülkelerin savaş alanı haline geldi ve onlar, Afganistan'da vekâlet savaşları yürütüyorlar demesi gerekirken "Afganistan'ın bu küresel ekolojinin buluşma noktası" olduğunu söyledi. Diğer kukla yöneticiler gibi o da küresel siyasi gündem tarafından İslam'a atılan iftira ve İslam'ı tekrar ihya etmek için çalışanlara karşı yürütülen mücadele gerçeğini görmezden geldi. Bu siyaset yıllarca Mısır'ın Firavunlarının İhvan [Müslüman Kardeşler] ve diğer Müslümanlara karşı, Beşşar Esed, Ruhani ve Nasrullah'ın Suriye mücahitlerine, Irak hükümetinin Iraklı Müslümanlara, Rahil-Navaz rejiminin Pakistan Müslümanlarına, Bangladeş hükümetinin Bangladeşli Müslümanlara, zorba Kerimov yönetiminin Özbekistan Müslümanlarına karşı yürütülen siyasetle birebir örtüşüyor. Tüm bu hain yöneticiler, aldıkları tam destekle Müslümanlara karşı bir savaş yürütüyor ve Batıdaki efendilerine her yönüyle yardımcı oluyorlar.

Ayrıca bölgedeki şeytani amaçlarına ulaşmak için İŞID de sömürgeciler tarafından kullanılan yeni bir senaryodur. IŞİD bahanesiyle İslam'a karşı yürütülen savaşta Müslümanların hain hükümdarlarına yardım ediyorlar. Sömürgecilerin zulmüne karşı duranlara ve Raşidi Hilafet Devletini yeniden kurmak isteyenlere baskı yapıyorlar. Hepimiz biliyoruz ki Afganistan ve Pakistan'da yapılan sözde "Terör saldırıları" Black Water, Raymond Davis ve Michal Sample gibi ABD ve NATO'nun özel güvenlik şirketleri tarafından icra ediliyor. Hain rejimlerin yardımıyla aynı özel güvenlik şirketlerinin personelinin, İslam dünyasının istihbarat kurumlarında belli bir etki ve nüfuzları var.

Burada sorulması gereken soru şudur: Neden Gani tüm bunları dile getiriyor? Bunun yanıtı basittir, İslam dünyasındaki diğer hain yöneticiler gibi onun da ciddi meşruiyet sorunu var. O nedenle Batıdaki efendilerine her yönü ve şekliyle hizmet etmeye hazır olduğunu göstererek onlardan meşruiyet almaya çalışıyor. Bu amaçla "Güvenlik Paktı'nı" onaylayarak sömürgeciler ile ittifaka giren Afganistan âlimlerini bile gözünü kırpmadan suçladı. Oysa işgalciler ile böyle bir anlaşma imzalanmasının kesinlikle yasak olduğunu, insan yapımı yasaların haram ve Eşref Gani hükümetinin uyguladığını demokrasinin de küfür sistemi olduğunu insanlara öğreten aynı âlimlerdir. Kaldı ki gerçek İslam âlimleri, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinin yeniden kurulmasına çağrıda bulunurlar. Böylece İslami farzı yerine getirirler ve bir yaşam biçimi olarak İslam'ı tekrar canlandırmak için yorulmadan, usanmadan ümmetin diğer âlimleri ile omuz omuza mücadele ederler.