حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Almanca Konuşulan Ülkeler
Medya Bürosu
No: DEu2013BAu20132010u2013MBu2013TRu20130003 |
H. 12 Zilka’de 1431 M. Çarşamba, 20 Ekim 2010 |
-Basın Açıklaması- Nihayet Almanya, Çok Kültürlülüğün Öldüğünü İlan Etti
Hizb-ut Tahrir / Avrupa'nın 2002 yılında çıkarttığı "Batı Diyarına Göç" kitabında şöyle demiştik:
- Batının açıkladığı ve uğrunda çalıştığı şey, entegrasyon olmasına rağmen peşinden koştuğu gizli hakikat ve amaç asimilasyondur.
- Kolektif kültür mefhumuna dayalı ve tek kültürlülük bakışı üzerine kurulu olan entegrasyon politikası, hatalı bir politikadır ve kendisiyle çelişmektedir.
- "Ya entegre ol yada çek git" söylemi, doksanlı yıllarda ortaya çıktı ve 11.09.2001'deki New York-Washington saldırılarından sonra meşhur oldu. Görünen o ki bu söylem, Batının Müslümanlara olan muamelesinde gelecekteki politikasını temsil edecektir.
Hizb-ut Tahrir / Avrupa'nın 2009 yılında çıkarttığı "İslami Kimlik" kitabında ise şöyle demiştik:
Çok kültürlülük fikri, bazı Batılı ülkelerde aydınlardan ve politikacılardan destekçisi olan popüler bir fikirdir. Bu fikir, bireylerin ve cemaatlerin kimliklerini korumak için hoşgörüye izin vermekte, cebir ve zorlama olmadan gerçekleşen doğal bir süreç olarak gördüğü kısmî entegrasyona çağrıda bulunmaktadır. Ancak -Jurgen Habermas'ın ifade ettiği üzere-: "Bu fikirle fırtına koptu. Mesele akademisyenlerin ötesine geçerek politikacıların yanı sıra güvenilir gazete yazarlarına da dayandı; zira hepsi de 'aydınlanmanın' İslami radikalizme karşı korunması ve savunulması gereken bir kale olduğunu düşünmektedir." Pascal Bruckner ise kendince toplumun parçalanmasına ve farklı değerlere tabi olan birbirinden izole olmuş birden çok gurubun oluşmasına yol açmasını, çok kültürlülük fikrinin hatasına gerekçe olarak gösterdi. Bu nedenle de bu fikri, "ırkçılık karşıtlarının ırkçılığı" olarak isimlendirdi.
Böylece Batı hadaratını savunmak, aydınlanma ve modernite değerlerini korumak amacıyla aydınlanma köktenciliği denilen şey ortaya çıktı. Ardından da laikliği savunma gerekçesiyle Fransa'da başörtüsü yasaklandı, Alman Şansölyesi Angale Merkel, Avrupalıları Radikal İslamcılara ve demokrasi düşmanlarına karşı Nasranilik değerlerini savunmaya çağırdı, Papanın Özel Sekreteri George Chaynsfein, "Batının Müslümanlaşması" olarak nitelendirdiği olguya karşı uyarıda bulunarak Avrupa kimliği için bir tehdit olarak görmesinden dolayı İslami değerlere direnç gösterilmesini, İtalya'daki Kuzey Ligi Partisi, Müslümanların ülkeden kovulmasını ve Hollandalı Vekil Wilders, İslam'ı terk etmedikleri sürece milyonlarca Müslümanın gönderilmesini talep etti. Bunun üzerine bugün güçlü bir şekilde İslam'ı terk et kal, İslam'a sarıl çek git anlamında "Ya entegre ol yada çek git" sloganıyla sembolize olan zorunlu entegrasyon fikri ve asimilasyon politikası ortaya çıktı. Dolayısıyla öteki, yani Müslüman için hadaratsal ve kültürel özelliklerini, yani İslam'ı terk etmekten, Batının kendi standartlarına ve kanaatlerine göre şekillendirdiği diğer kimliğin yerini alması için kendi kimliğini terk etmekten başka bir seçeneği kalmamaktadır. Zira Batı, Müslümanların sadece kendi sistemine boyun bükmesiyle yetinmemektedir. Bilakis onlardan kendi değerlerini ve mefhumlarını benimsemelerini ve İslam'ı terk etmelerini istemektedir. Bu nedenle Batı, dinimizle bağlantısı olan herkese: akideye, şeriata, Hilafete, Kur'an'a, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e, ibadete, Arapça diline, peçeye, başörtüsüne, yüzüğe, kurbana, mescitlere, imamlara, medreselere, bayramlara, evliliğe ve benzeri şeylere... karşı azgın bir kampanya yürütmektedir.
Bugün Alman Şansölyesi Merkel, çok kültürlülük politikasının ve çok kültürlü toplum modelinin başarısız olduğunu ilan ederek sözümüzü teyit etmektedir. Bu da zorunlu entegrasyon ve asimilasyon döneminin başlaması demektir.
Bir bütün olarak Avrupa'daki Müslümanların yaşadığı trajik vakıa, geçmişte ve 17.09.2007 tarihli basın açıklamasında sorduğumuz şu soruyu tekrar sormamıza neden olmaktadır: Endülüs trajedisi tekerrür mü ediyor?
Bu sorumuzun cevabını, öngörülerinin geneli doğru çıkan Amerikalı ünlü araştırmacı Gerald Celente, 2010 yılında "Avrupa'daki Müslümanlara karşı etnik temizliğin 2012 ila 2016 yılları arasında başlayacağını" teyit eden ifadeleriyle verdi. İşte o zaman Müslümanlar, giyotine vurulan Maximilien Robespierre'nin "Yaşasın özgürlük! Yaşasın demokrasi" kanaatini dillendireceklerdir.
Mühendis Şâkir Âsım
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Temsilcisi
Almanya ve Alman Bölgeleri
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Almanca Konuşulan Ülkeler Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: |