“Kalıcı barış, dayanışma ve kalkınma uğruna İslami değerlerin desteklenmesi” konulu İslam İşbirliği Teşkilatı 45. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı, 5-6 Mayıs 2018 tarihinde Dakka’da gerçekleşti. Konferans, yayımlanan sonuç bildirgesi ile sona erdi. Bildirgede “Kudüs’e özgürlük” konusuna güçlü bir vurgu yapıldı, Rohingyalılara karşı uygulanan etnik temizlikten duyulan endişe dile getirildi.

İşe yaramaz madde ve sözcüklerle dolu bildirgede, utanmadan Filistin ve Rohingya sorununun çözümünde (!) BM kararlarına atıf yapılıyor. Gerçek şu ki İİT’nin tüm “liderleri”, sömürgeci efendileri kâfirlerin sadık hizmetkârıdır. Ve bu “liderler”, efendilerini inandırmak için her zaman ümmeti hilekârlık yaparlar. Bu liderlerin görevi, dünyada masum Müslümanları katleden BM kararlarını uygulamak ve Batılı güçlerin ümmetin zenginliğini yağmalamasını kolaylaştırmaktır.

İİT, Arakan ve Filistin’deki mazlum Müslümanların hayatını ve kutsallarını korumak için yeterli güce sahiptir. Ancak ümmete ihanet etmekten hiçbir zaman geri kalmamıştır. İİT, ABD ve diğer İslam düşmanlarının siyasi emellerini yürüten BM’nin bir şubesidir. 40 yıllık faaliyeti incelendiğinde, akıllı hiçbir insan Filistin’i kurtarmak ya da Rohingya’nın sefaletini sona erdirmek için İİT’ye güvenilmeyeceğini görür.

Ne paradokstur ki İİT liderleri, Dakka zirvesinde yasadışı Yahudi işgalini eleştirdiler, fakat illegal kuruluşundan bu yana “İsrail” devletini koruyan BM kararlarına sadık kalmak suretiyle de “İsrail” devletini tanıdılar. Kuruluşundan bu yana BM’nin Müslümanları umursamadığı açıkça görülse de İİT, Müslümanları ısrarla BM’ye güvenmeye çağırıyor.

Üye ülkelere de sürekli BM sistemine katılım çağrısı yapıyor. Oysa BM’nin, Arakanlı Müslümanların varlığını korumak için hiçbir ciddi müdahalesini görmedik. Dolayısıyla BM-İİT işbirliğinin öneminin altını çizen İİT liderlerinin bu çağrısı, İslam ülkelerinde Batı sömürgeciliğinin çirkin yüzünü kamufle eden maskeyi korumaya yöneliktir. Dakka Zirvesi’nde Şeyh Hasina hükümeti, örgütün yapısında bazı düzenlemeler yaparak Hindistan’ın İİT’ye gözlemci olarak katılmasını önerdi. Bu, müşrik Hindistan’ın Müslümanlar üzerindeki hâkimiyetini genişletme çabasına izin veren açık bir komplodur.

Tıpkı ABD gibi Hindistan’la da işbirliğini güçlendirmek, Afganistan ve Orta Doğu’da çıkarlarını gerçekleştirmesine izin verir. ABD’nin Afganistan’daki egemenliğine kolaylık sağlayan ve Hindistan’ın oradaki çıkarlarını güvence altına alan ABD ajanı Pakistan hükümetinin protestosuna aldanmamalıyız.

Uyanık ve basiretli olun ey Müslümanlar! Hizb-ut Tahrir olarak biz, bir kez daha hatırlatmak isteriz ki İİT, her zaman ümmeti oyalama görevi görecek, birleşik siyasi bir liderliğe duyulan ihtiyacı fark etmemelerini sağlayacaktır. Müslümanların birden fazla yöneticisi olması veya birden çok millete ayrılması caiz değildir. Bu konuda Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِذَا بُويِعَ لِخَلِيفَتَيْنِ فَاقْتُلُوا الآخَرَ مِنْهُمَا  “İki Halifeye biat edildiğinde, sonuncusunu öldürün.”^[Müslim] Bu hadis, Müslümanlara bir lider ve bir devlet altında birleşmelerini emreder.

Dakka zirvesinin sloganı “Kalıcı barış, Dayanışma ve Kalkınma Uğruna İslami Değerlerin Desteklenmesi” olsa da, ancak biz biliyoruz ki, kapsamlı şekilde İslami sistem uygulanmadığı sürece İslami değerler korunamaz. Hem İslami değerleri tartışmak hem de kapitalizm ve demokratik sistemin şeytani fikirlerini kabul edip sadık kalmak, ümmeti açıkça aldatmaktır.

Bugünkü Müslümanların mevcut sorunlarının temel nedeni, üniter İslami Hilafet sisteminin yokluğudur. Hilafet, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan ümmeti koruyabilecek her türlü yeteneğe sahip olacaktır. Hâlbuki İİT’nin tek amacı, Batının uyguladığı ve ümmetin farklı ulus devlet bayrağı altında bölünük kalmasını sağlayan statükoyu korumaktır. Dolayısıyla Batı, her zaman İİT’yi siyasal İslam’ın yükselişini baltalamak ve Müslümanları Allah’ın Halifesinin gölgesi altında birleşmelerini önlemek için kullanacaktır. Gerçek şu ki İslam adı altında Batı gündemine teşvik eden bir grup ajan, “kalıcı barış ve kalkınma” sağlayamaz. İslami hükümlere göre ümmetin işlerini güden samimi ve cesur İkinci Raşidi Halife, ancak bunu sağlayabilir.

السُّلْطَانُ ظِلُّ اللهِ فِي الأَرْضِ، فَمَنْ أَكْرَمَهُ أَكْرَمَهُ اللهُ، وَمَنْ أَهَانَهُ أَهَانَهُ اللهُ  “Sultan, yeryüzünde Allah’ın gölgesidir. Ona ikram eden ikram görür, ona ihanet eden de ihanete maruz kalır.”^{[ Beyhaki]}