Bangladeş halkı, zorba Hasina yönetiminden kurtulmanın tek yolunun, Hizb-ut Tahrir önderliğinde Hilafeti kurmak ve bu hedefe ulaşmak için samimi subaylardan nusret talep etmek olduğunu biliyor. Bunu gören korkak Hasina hükümeti, yakında kurulacak olan Hilafet ve savunucularına karşı şuan çeşitli şeytani entrikalara başvuruyor. Tutuklama, zulüm, baskı ve sahte propaganda araçlarını kullandıktan sonra şimdi de mahkemeler yoluyla Hizb-ut Tahrir aktivistlerini haksız cezalara çarptırıyor. 21 Ocak 2019 Pazartesi günü tiran Hasina hükümeti, Chapainobabgonj Bölge Mahkemesine Hizb-ut Tahrir’in samimi bir aktivisti ve saygın bir diş hekimi olan Dr. Ömer Faruk’a 10 yıl hapis cezası vermesini emretti. Dr. Faruk, sırf insanları İslami sisteme, Hilafete, evrenin Rabbi olan Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın bizim için seçip beğendiği tek ideolojiye çağırdığı için üç yıldır haksız yere tutuklu bulunuyordu. Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ “Ben şüphesiz Müslümanlardanım deyip dürüstlükle çalışarak Allah’a davet eden kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” ^{[Fussilet 33]} İslam ve Hilafet hakkında birkaç bildiri ve kitap bulundurmak, elbette ki suç veya terör eylemi sayılamaz. Ayrıca Hizb-ut Tahrir’in şiddet içermeyen bir örgüt olduğu sabittir. Ancak mahkeme, terörle mücadele yasasının “karanlık yasası” uyarınca hükümetin önceden belirlediği karar doğrultusunda bu hükmü vermiştir. Hizb-ut Tahrir, bu haksız sahte yargılamayı ve verilen cezayı şiddetle kınar ve Allah’ın bu masum ve dindar kulunun derhal serbest bırakılmasını talep eder.

Kâfir emperyalistlerinin desteklediği ve ilham verdiği tiran Hasina, yaklaşmakta olan Hilafet ve savunucularına karşı tiranlık deneyiminin sadece 10 yıllık olduğunu bilmelidir. Zira Hizb-ut Tahrir, 1953’teki kuruluşundan bu yana 60 yılı aşkın bir süredir yaptığı siyasi mücadele sırasında kâfir emperyalistler ve onların ajan yöneticileri tarafından açıklanamaz zulüm, baskı, tutuklama, hapis ve kara propagandaya maruz kalmıştır. Tüm bu engellerin aşılmasından sonra Hizb, şimdi Müslüman dünyasının en büyük ideolojik partisi haline gelmiştir. Ve Raşidi Hilafetin yeniden kuruluş bekleyişin sonuna yaklaşmıştır inşallah. Hizb-ut Tahrir aktivistleri, Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in metodundan esinlenmektedir. Şiddetli tiranlık sadece Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve sahabenin kararlılığını değil, aynı zamanda imanlarını da artırmıştır ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın zafer vaadinden emindiler. Dolayısıyla tiran Hasina, tiranlığının sadece Hizb-ut Tahrir aktivistlerinin iman ve kararlılığını arttıracağını anlamalıdır ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesine ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın vaadine tamamen güveniyorlar: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” ^[Ahmed]

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar.” ^{[Nur 55]}