Savaş, yoksulluk, kıtlık, kolera, sağlık hizmetleri yetersizliği ve bir neslin yok olması gibi nedenlerden ötürü Yemen’de insani felaket yaşanıyor. Göreceli de olsa savaş lordları, bu felaketleri insanlara iç çatışma, kriz, müdahale ve sansür olarak lanse etmeyi başardılar. Bu, Yemen sorununun ne derece marjinalleştiğini ve göz ardı edildiğini açıklar. Yemen’deki “çıkarlar savaşı” dördüncü yılına girdi. Bunun bedeli kanlarla, canlarla ödendi. Milyonlarca insan ve hasta yerlerinden edildi. Uçurumun eşiğine gelindi.

Ey Müslümanlar! Hamilelik ve doğumlar nedeniyle Yemen’de her iki saatte bir anne ve altı bebek ölüyor. Çünkü sağlık hizmetleri ve sanitasyon yetersizliği var. Salgınlar, hastalıklar kol geziyor, yoksulluk ve kıtlık diz boyu. Öyle ki Yemen Ortadoğu’nun en yoksul ülkesi haline gelmiştir!

Ey Müslümanlar! Yemen, Körfez devletçiklerine komşu bir ülkedir. Ama Körfez İşbirliği Konseyi üyesi değildir. Suudi Krallığı ve Umman Sultanlığı ile sınırları olan ve sınır anlaşmazlıkları yaşayan bir ülkedir. Ancak kâfir Batı ajanı olan Suudi Arabistan, Amerika’nın talimatıyla BAE, Umman ve koalisyondan kovulmadan önce Katar’la birlikte Yemen’e karşı askeri operasyon yürütmektedir! Yemen halkının başına gelen tüm suçlardan Körfez ülkeleri, İran, kuzey ve güneydeki Yemen yöneticileri sorumludur, suç ortaklarıdır.

Ey Müslümanlar! Yemen, aynı inanca, kana, onura ve kutsalları sahip tek bir ümmetin bir parçasıdır. Unutulmuş ya da ihmal edilmiş bir parçası değil ki görmezden gelinsin. Krizi ve halkı unutmuş gibi yapılsın. Çocukların, kadınların ve yaşlıların hayatı yok sayılsın!

Dünyada kediler ve köpekler için bakım evleri açılırken Yemen’de her iki saatte bir anne ve altı bebek açlıktan ve hastalıktan ölüyor. Kararlılıkları bilemek, seferber olmak, ümmetin sorunlarını benimsemek, sorunları etrafında kenetlenmek ve çözümler üretmek için tek başına bu yeterli değil mi?

UNICEF, hayır kurumları ve Birleşmiş Milletler’in finansal ve uluslararası yardımlar Yemen sorunu için çözüm değil. Bu kuruluşların kâfir Batı ajandasını uyguladıkları aşikâr. Avrupa ve Beyaz Saray’a krizi durdurmak için müdahale çağrısı yapmak veya felaketin önlenmesinde yavaş hareket etmekle suçlamak utanç verici, ayıp ve rezalettir.

Ümmet, Yemen, Filistin, Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Myanmar ve diğer bütün sorunlarını çözebilecek yeterli ordulara sahipken böyle bir yakarışta bulunmak gerçekten utanç verici ve yüz kızartıcıdır!

Biz, ordusu ve zenginlikleri olmayan bir ümmet değiliz ki Batının güçlü paylama ve mali yardımlarına gereksinim duyalım. İslam’da gereksiz yere para biriktirmek haramdır. Peki ihtiyacımız varken niye teçhizat, ordu ve ekipman birikimi yapıyorsunuz? Ordular, askeri güç açısından küresel rütbelerin öncüleridir. Yiğitçe ve zekice savaşırlar, ancak Yemen’de işlenen suça ortak olmaları utanç vericidir.

Anne ve bebeklerin ölüm felaketi ile savaş, yoksulluk, kıtlık, kolera, yurtsuz ve kaçak yaşam arasında hiçbir fark yoktur. Yemenlilerin yaşadığı felaketin çözümü, onları koruyup kollayan ve kötülükleri def eden askeri güçtür. Görkemli bir ordu, kanların, onurların, kutsalların korunmasının, görkemli bir devlet içinde barış, huzur ve güvenliğin sağlanmasının sigortasıdır! İşte bu görkemli devlet, Hizb-ut Tahrir’in kurmak için çalıştığı Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletidir.

Ey Müslümanlar! Yemen sorunu ümmetin sorunudur. Etrafımızdaki felaketlerin çokluğu bahanesiyle onu görmezden gelemeyiz veya görmemezlik yapamayız. Çünkü Müslümanlar diğer insanlara nazaran tek bir ümmettir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِذَا مَرَّ بِكُمْ أَهْلُ الْيَمَنِ يَسُوقُونَ نِسَاءَهُمْ، وَيَحْمِلُونَ أَبْنَاءَهُمْ عَلَى عَوَاتِقِهِمْ، فَإِنَّهُمْ مِنِّي، وَأَنَا مِنْهُمْ “Yemen halkı geldiğinde, kadınlarına su verenler, çocuklarını omuzlarına alanlar bendendir ben de onlardanım.”