Pazartesi günü Suriye Sağlık Bakanlığı, birçok bölgede kolera salgınının meydana geldiğini, salgın nedeniyle 29 kişinin öldüğünü duyurdu. Ölümlerin ve bulaşın büyük kısmı, Halep’in kuzeyinde meydana geldi, 25 kişinin öldüğü tespit edildi. Suriye Sağlık Bakanlığı ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Sağlık Komitesi verilerine göre, 19 Eylül itibariyle ülke genelinde birkaç bin şüpheli vakanın kaydedildiği bildirildi. Birleşmiş Milletler, bu ay yaptığı açıklamada, salgının Fırat Nehri’nden kontamine su kullanımı ve güvenli olmayan su içiminden kaynaklandığını duyurdu.

Suriye’deki savaşın yol açtığı trajedi ve ıstırabın boyutu çok büyük. Savaş, sağlık tesislerinin neredeyse yarısını yok etti, altyapıya ciddi şekilde hasar verdi. Bu durum, afet bölgesinin çoğunda su kıtlığına neden oldu. Birçok insan, su elde etmek için güvenli olmayan kaynaklara yöneldi. Bu yüzden hastalıklar ve salgınlar baş gösterdi. Bunun en iyi kanıtı kolera salgınıdır. Özellikle rejim muhaliflerinin en büyük kalesi olan Halep halkı koleraya yakalandı. Nüfusun yoğun olduğu bölgelerdeki suçlardan bahsetmiyorum bile. Öyle ki binlerce çocuk, kadın, genç ve yaşlı öldürüldü. Binlerce öğrenci, okullarının hedef alınması veya ikamet ettikleri yerlerden sürülmeleri nedeniyle eğitimlerine devam edemiyor. Binlerce çocuk, gıda güvensizliği, yaygın açlık ve yetersiz beslenmeden muzdarip.

Güya Suriye’deki insani durumla ilgilenen örgütlerin iddiası, asılsız bir iddiadır. Amaçları, halkın acılarını azaltmak, bundan suçlu Baas rejimini ve bu barbarca savaşa bulaşanları sorumlu tutmak değildir. Çünkü bu savaş, büyük güçlerin zulüm ve zorbalığa başkaldıran Şam halkına karşı ilan ettikleri bir savaştır. Kapitalist ülkelerin, nasıl Yemen, Myanmar, Filistin, Keşmir ve diğer ülkelerdeki Müslümanları kurtarma gibi bir niyetleri yoksa Suriye’deki Müslümanları da kurtarma gibi bir niyetlerinin olmadığı açıktır. Çünkü çürük kapitalist standartlarına göre, çocukların ve savunmasız sivillerin öldürülmesini durdurmak veya bitirmenin getireceği hiçbir siyasi veya ekonomik kazanç yoktur.

Ey Müslümanlar! Bildiğiniz gibi şu anda Suriye halkını etkileyen insan yapımı bir insani felaket söz konusu. Çünkü suyu insan kirletiyor. Tarım ve sanayide kurşun, cıva gibi ağır metaller, pestisit ve gübre gibi tehlikeli kimyasallar ve bileşikler kullanıyor. Ayrıca arsenik metali gibi doğal kaynaklı materyallerin veya bakteri, virüs gibi patojenik mikroorganizmaların ve tek hücreli organizmalar ve solucanlar gibi parazitlerin bir sonucu olarak da kontamine olabiliyor. Bu kirleticiler çözüme kavuşturulmadığında, insan sağlığına zararlı bir dizi hastalığa yol açabiliyorlar. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünya çapında bir milyardan fazla insan temiz içme suyundan yoksun. Her yıl çoğu çocuk olmak üzere en az dört milyon insan, tifo, kolera, şistozomiyaz, dizanteri ve diğer ishalli hastalıklar gibi kontamine içme suyundan kaynaklı hastalıklar nedeniyle ölüyor.

Bu nedenle zarar vermek de, zarara zararla karşılık vermek de yoktur şeri kaidesi ve tüm Müslümanlara ait olan kamu sularını kirletmeyi yasaklayan hadisler uyarınca, su kaynaklarının temizliğine özen göstermesi, içme suyunun kalitesini ve kirleticilerden arındırılmasını izlemesi devletin görevidir. Ama bu adil ve güdücü devlet nerede?

Evet, işlerini güden ve hudutlarını koruyan bir devletin yokluğunda İslam ümmetinin hali pürmelali budur. Bu ümmet, nasıl kurtulacağını bilinceye, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti ile dinini hayat sahasında uygulayıncaya kadar içerisinde bulunduğu çöküntüde devam edecektir.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” ^{[Rum 4-6]}