Kapitalizm gerçekten de krizde. Ana akım medyada bu gerçek giderek daha fazla dillendiriliyor. Ortak paydaya göre 2008’teki mali kriz banka sistemindeki eksikliği açığa çıkarmıştır, dolayısıyla kapitalizmi kurtarmak için bir takım değişiklik yapılması gerekir. Yeniden piyasaya çıkan solcular, daha fazla devlet kontrolü çağrısında bulunurken, sağcı liberaller ayrıntılar dışında pek fazla direnç gösteremiyorlar.

Bunların hepsi, yirminci yüzyılda yaşanan büyük buhranın ardından ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sayısız yamaları ve ekonomik politikada reformları tartışan bencil ekonomistleri andırıyor. Son ekonomik krize neden olan neo-liberal ekonomi, kapitalist ekonomist reformcuların en güncel başarısız deneyimidir. Başarısızlık, kapitalizm doktrininin çürük doğası ve kusursuz bir alternatif arayışı, kapitalizmde piyasa güçlerinin getirdiği iyilik ve refahı kabul etmemizi gerektirir. Ancak çöküşün, gelişmenin, enflasyon döngüsünün ve deflasyonun hayatın gerçekleri olduğunu hâlâ kabul etmemiz isteniyor. Oysa kapitalist ideolojinin eşsiz bir şekilde dünyaya verdiği sefalet ve zarar ortada.

Kapitalist ideoloji, dini hayattan ayıran seküler akide temeline dayanır. Özgürlük ve demokrasi teorileri, dünyanın bugün mustarip olduğu yozlaşma, zulüm ve sefil liberal hegemonyaya yol açtı. Kapitalizm, çarpık bir ideolojidir, her zaman en az hak eden ve tek dertleri kendi refahları olan zengin eliti güçlendirir. Kapitalist ideoloji, hükümet haydutlarına sivillere karşı şiddet kullanmalarına, ekonomik kazanç uğruna kitlesel baskı ve katliamı sürdürmelerine olanak sağlar. Kapitalistler, gezegeni imha ediyor, yoksulluğu yaygınlaştırıyor veya sivillere karşı keyfi şiddet uyguluyor. Böyle olsa da kapitalistler hâlâ merkezdedir ve yaptıklarından sarfı nazar edebiliyorlar. 

Yoksullar, verimsiz olmakla suçlanırken, zengin politikacıların yoksullaştırıcı politikaları göz ardı ediliyor. “Yeşil” enerji yetersizliği ya da insanlar yeterince geri dönüşüme önem vermemekle suçlanırken, kapitalistlerin zengin kalmasına neden olan aşırı tüketim teşviki ve tüketimi özendirme göz ardı ediliyor. Christchurch’te Müslümanları öldüren katil, aşırı sağcı olmakla suçlanırken, Müslüman dünyasındaki sömürgecilik hegemonyasını korumak için kapitalizmin İslam’a karşı yürüttüğü aldatıcı savaş görmezden geliniyor.

Kapitalist medya, şu anda Sri Lanka’da sivillerin maruz kaldığı korkunç katliamdan İslam’ı suçlarken, saldırganların kini göz ardı ediliyor. Zaman zaman yapılan kapsamlı araştırmalar, bu tür sivil katliamlarına karışan bireylerin motivasyonunun, baskıcı sömürgeciliğe karşı besledikleri kin ve huzursuzluk duygusu olduğunu ortaya koyuyor. İslam, her nerede meydana gelirse gelsin bu tür saldırıları kategorik olarak reddeder. İslam ayrıca bugün kapitalistler öncülüğündeki sömürgeci baskıyı da kategorik olarak reddeder. Öte yandan kapitalizm, kapitalist elitin ekonomik kazanç için herhangi bir insanı hedef almasını engellemez veya sayısız suçlarını örtbas etmesine mani olmaz.

İnsanlara zulmeden kapitalist ideolojinin hesapsız kalmasının nedeni, bugün dünyada bir Hilafet Devletinin olmamasıdır. İnşa Allah Nübüvvet metodu üzere Hilafet yeniden kurulduğunda, kapitalizmdeki kusurları görenler için gerçek bir alternatif olacaktır. Sadece ve sadece o zaman kapitalist elitin sebep olduğu sefaletin son bulduğunu görebileceğiz.