Bugün Hizb- ut Tahrir / Britanya, Londra’nın göbeğinde güçlü bir miting düzenledi. İngiltere’nin dört bir yanından yüzlerce tutkulu Müslüman, “Filistin’i Kurtarma Çağrısına Yanıt Verin” sloganı altında bir araya geldi. Bu mitingde konuşma yapan konuşmacılar şu yaşamsal mesajları verdiler:

1- Sınırların Ötesindeki Siyonist Varlık ve Sömürgeci Sorumluluk.

Siyonist varlık, tarihsel sömürgeci entrikaların tanığıdır. Çıkarları doğrultusunda hareket eden bu sömürgeci güçler, Orta Doğu’nun kalbinde yeni bir devlet (günümüzdeki bir devlet başkanı adayının ifadesiyle bir uçak gemisi) yarattılar. Bu yeni devletin sonuçları, müsadere, tehcir ve devam eden soykırım gibi yıkıcıydı.

2- Yapay Ulusal Varlıklar ve Ajan Yöneticiler, Ortak Anlaşmazlıktır.

Aynı sömürgeci oyunun kuralları, İslam dünyasının her yerinde uygulandı. Dolayısıyla yapay ulusal varlıklar ortaya çıktı. Etnik, dilsel veya kültürel gerçekler dikkate alınmadan sınırlar çizildi. İktidarı korumak ve sömürgeci etkinin sürekliliğini sağlamak için kukla yöneticiler yerleştirildi. Bu yöneticiler, sahip oldukları devasa ordulara, güçlere ve kilit boğazları kontrol etmelerine rağmen Filistin halkına yardım etmek için hiçbir şey yapmadılar.

3- İki Devletli Çözüm İllüzyondur.

Bir zamanlar barışa giden yol olarak kabul edilen iki devletli çözüm, bugün uygun olmadığı görülmüştür. İki devletli çözüm, adaletten ziyade jeopolitik çıkarlar için tasarlanmış ABD destekli bir yanılsamadır. Yerleşim yerlerinin ve apartheidin genişlemesi, Filistin topraklarının küçülmesi ve umutların azalması gibi bu çözümün sahadaki gerçekliği çok açık ve net ortadadır. Gerçek çözüm, bu modası geçmiş metnin göz ardı edilmesini gerektirir. Çözüm, tüm halkların (Yahudi, Müslüman ve Hıristiyan) adalet, eşitlik ve haysiyet içinde bir arada yaşayabileceği bir gelecek hayal etmeyi gerektirir. Bunu 13 asırlık kanıtlanmış bir geçmişe sahip olan Hilafet Devleti ancak başarabilir.

4- Kurtuluş İslami Şeri Bir Görevdir.

İslam ümmeti için Filistin sadece siyasi bir mesele değildir, kutsal bir görevdir. İnancımız, haksızlığa karşı durmamızı, işgale direnmemizi, işgal altındaki toprakları özgürleştirmemizi gerektirir. Bu nedenle Müslüman çoğunluklu ülkelerdeki düzenli ordular uykudan uyanmalıdır. Orduların müdahalesi saldırganlık değildir, mazlumları korumak ve adaleti tesis etmek için şeri bir yanıttır.

5- Tarihten Güç Almak Tükenmeyen Umuttur.

Filistinliler, kontrol noktalarının varlığı, aralarına bölücü duvarlar örülmesi ve sevdiklerini kaybetmeleri gibi her gün zorluklarla boğuşuyorlar. Ancak tarih bize zulme karşı mücadelenin zaferle noktalandığını hatırlatıyor. Endülüs’ten Cezayir’e, Hindistan’dan Endonezya’ya kadar Müslümanlar zorluklarla karşılaşmışlar ve bu zorluklardan zaferle çıkmışlardır. Sağlam inanç ve ilahi hidayet nedeniyle adaletin galip geleceğine ve Filistin’in özgürleşeceğine inanıyoruz.