22 Ekim 2017 Pazar günü Hizb-ut Tahrir / Britanya, Birmingham’da “Yasak Politikasını Kurtarma Planını Deşifre Etmek”başlıklı bir gösteri düzenledi. Yasak politikasının tarihi geçmişi hakkında bahseden Dr. Abdul Wahid, gerçek amacının terörle pek ilgisinin olmadığını, aksine “amacının terörü durdurmak değil, İslam’ı değiştirmek olduğunu”ifade etti. Göstericilere bir hatırlatmada bulunan Wahid, “Hiçbir Müslüman, İslam’ın lekelenmesine ve deforme edilmesine izin veremez. Bu yüzden bu politika ve amacını iyi anlamalıyız”diye konuştu.

Yasak politikası tamamen başarısız olup amacına ulaşamasa da ancak Müslümanlar için yeni yasak politikaları benimsenmesi yönünde bazı öneriler var. Sözlerine devam eden Dr. Abdul Wahid “Hükümet, Müslümanların böyle bir projeye sahip olmalarını istiyor. Böyle bir politikaya sahip olmak, hükümetin İslam’ı sorun olarak gören yanlış iddialarını doğrular. Oysa dünyada istikrarsızlığın nedeni dış politikadır…Yasak politikası, terör korkusu nedeniyle İslami değerleri yaftalamak için kullanılıyor. Ne kadar Müslüman olursan, o kadar potansiyel tehdit olursun gibi yalanlar ileri sürüyor.”şeklinde konuştu. Müslümanların yasak politikasını destekleme hissiyatı, eğer bu politikayı desteklemezsek, terörü desteklemiş oluruz baskısından kaynaklandığını söyleyen Dr. Abdul Wahid, “Daha kötüsü eğer biz bu politikayı desteklersek, dikkatleri gerçek sorundan başka bir yöne çekmek için terörün yakıtı bile olabiliriz… Yasak politikası, İmam ve vaizlerin Hilafet, cihat ve şeriat hakkında tartışmalarını yasaklıyor. Bu yüzden gençler bu konularda net bilgilere sahip olamıyor.”dedi ve “Biz, İslam’ı sorun olarak gören yasak politikası ile mücadele edebilmemiz için “İslam’sız değil, daha fazla İslam’a muhtacız”ifadesini yineledi. Müslümanlar, İslam’ı bir ideolojisi olarak anladıklarında, o zaman İslam, dünyandaki hastalıklar için özellikle de laik kapitalist elitin bugün neden olduğu illetler için çözüm olacaktır.

İkinci konuşmacı Ammar Jawad da göstericilere, “Bu tür politikalar yeni değildir, vahyin başlangıcından beri vardır. O gün elitler, İslam’ın sıradan insana verdiği otorite tarafından kendilerini tehdit edilmiş hissettiler. Dolayısıyla “Her zaman müminleri İslam’dan uzak tutmaya ya da inançları, gelenekleri ve değerlerine uygun düşmesi için Risâleti deforme etmeye çalıştılar. Peygamberin, dinlerini eleştirmesi, ilahlarına saldırması, liderleri ile alay etmesi ve atalarına küfretmesi Kureyş’in pek hoşuna gitmiyordu. Bugün ise demokrasi dâhil olmak üzere İngiliz değerleri ile sorunu olan İslam’ın pek çok yönü yasak politikasının hoşuna gitmiyor. O gün Kureyş, insanlara İslam’ın toplumu böldüğünü söyledi, bugün ise yasak politikası, “İslami radikallerin” sosyal uyumu dinamitlediğini söylüyor.”diye konuştu.

Konuşmasını sürdüren Ammar, “Müslümanlar, İslam’a sımsıkı sarılmalı ve günümüzdeki elitler gibi arzularına uygun düşürmek için İslam’ı eğip bükmemelidir.”Dedi. Ve Müslümanları batıl ile hak arasındaki mücadeleden bahseden Kuran ayetlerinden, özellikle de Yunus süresinin 15. ayetinden güç ve öğüt almaya davet etti:

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَـذَا أَوْ بَدِّلْهُ قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِن تِلْقَاء نَفْسِي إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ “Ayetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.” Gösterinin sonunda verilen mesaj açıktı “Yasak, ölmüştür, bırakın ölsün.” ^{[Yunus 15]}