Danimarkalı üst düzey politikacılar, tamamen ahlaktan yoksundur. Son yıllardaki gelişmeler izlendiğinde, bu sonuca varılabilir. Bu hafta yaşanan en son olaylar da bu ahlaksızlığı doğrulamaktadır.

Ulusal parlamentoda oy çokluğuyla kabul edilen sözde “imam-paketi”, bir dizi yasalar içermektedir. Daha çok bu yasalar, iyi ilişkilere sahip oldukları totaliter rejimlerin yasalarına benziyor. Bu yasalar, Danimarkalı Müslümanlara daha fazla baskı yapmak için kullanılacaktır. Dikkatsiz ve anayasaya aykırı olduğu için bu yasalar, birçok kesimin şiddetli eleştirisine maruz kaldı.

Ancak yapılan eleştiriler, yasa koyucular üzerinde pek etkili olmadı. Çünkü bu yasa koyucular, yıllardır İslam ve Müslümanlarla mücadelede kendi değerlerinin altını oyuyorlar. Bugün açıktan uluslararası sözleşmelerle mücadeleyi dillendiriyorlar.

İkiyüzlü ve çifte standarda dayalı iç ve dış politika, “pragmatizm” ve “reel politik” gibi kavramlarla örtbas ediliyor. Gerçekten de bu politikalar, ilke ve ahlaktan yoksundur. Politikacılar, Amerikan komutuyla savaştan savaşa koşuyorlar. Kendi vatandaşları veya diğer insanları kayda ya da itibara almıyorlar. Yüksek sesle ve pederane bir şekilde demokrasi ve insan haklarından dem vururken dünya çapında çok sayıda diktatöre destek veriyorlar.

Bilinmelidir ki son zamanlarda hükümet, Beşşar Esed’in iktidarı bırakmasını artık pek “gerçekçi” bulmuyor. İşlediği suçlardan dolayı Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanmasını da istemiyor. Esed, fiilen Suriye’de Batı’nın müttefikidir. Düşman olarak gördükleri dostlarıdır. Muhtemelen Batıda büyük çoğunluk, hükümetin alaycı “reel politik”inin farkında değil ve bu yüzden hükümet, seri katille dostluğunu gizliyor.

Danimarka Dışişleri Bakanı Kristian Jensen, geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda, Danimarka’nın Suriye savaşının Esed rejimini güçlendirdiğini söyledi ve “...Eğer çok ideolojikseniz, çözüme ulaşamazsınız.” dedi. Ulaşılacak bir çözüm, ne pahasına olursa olsun, Batının çıkarlarını korumak zorundadır.

Biz her zaman söylüyoruz, kapitalist ideolojinin kendisi kusurludur, ama bugün politikacılar bile kapitalizmden rahatsızdır ya da liberalizmi savunacak takatleri yok. Kapitalizmi kendi ayakları üzerine terk ettiler: daha az ödün, çifte standart ve daha az pragmatizm ilkesi.

2015 yılında Danimarka siyasetinde roller tersine döndüğünde, eski Dışişleri Bakanı Martin Lidegaard, pragmatik olup Beşşar Esed’le görüşülmelidir açıklamasını yapmıştı. Bunun üzerine muhalefetten Søren Pind, “tamamen ahlaktan yoksun”yanıtını vermişti. Bugün iktidarda onlardır ve aynı ikiyüzlü politikayı izliyorlar.

Sağıyla soluyla Danimarkalı politikacılar: Tamamen ahlaktan yoksundur!