El Halil kenti, Kudüs ve Mescid-i Aksa’dakine benzer şekilde şiddetli bir Yahudileştirme kampanyasına maruz kalmaktadır. Yahudi varlığı, bayramlar, tarihi ve dini kutlamalar bahanesiyle kenti Yahudileştirmek ve gerçeklikleri dayatmak için her olayı, hadiseyi ve dini bayramı kullanmaktadır. Bu bağlamda, Yahudi varlığı cumhurbaşkanının İbrahimi Camisi’ne düzenlediği baskın, El Halil’in kalbini ve İbrahimi Cami’ni hedef alan düşmanca eylemin bir parçasıdır.

Yahudi varlığı, eski kenti, çevresini ve İbrahimi Camisi’ni Yahudileştirmek için gözünü El Halil kentine dikti. Herzog’un, “Halil kentinde Yahudilerin tarihi hakka sahip olduklarına!” dair açıklaması bunun kanıtıdır. İki yıl önce de Netanyahu, “El Halil Yahudilerden arınmayacak, buranın yabancısı değiliz. Sonsuza dek burada kalacağız” ifadelerini kullanmıştı. Yahudilerin politikası daha fazla gerçekliği empoze etmeye dayanıyor. Eski şehrin kalbine yerleşim bölgeleri kuran ve İbrahimi Camisi’ni bölen Yahudi varlığı, şimdi de yerleşim bölgelerini bir araya toplamaya çalışıyor. El Halil kentinin kalbine büyük bir yerleşim yeri kurmak için eski şehri Yahudileştirmekte, özel mülkiyeti haline getirmek için İbrahimi Camisi’nin ikinci kısmını da ele geçirmek için uğraşmaktadır.

İbrahimi Camisi baskınına Herzog’un yanı sıra El Halil’in güneyindeki köylülere saldırılar düzenleyen “Tepe Gençliği” mensupları ve milletvekili Itamar Ben Gvir ve Baruch Marzel başta olmak üzere Kahani hareketinin liderlerinin katılması, İbrahimi Camisi’nden çıkarken ırkçı tezahüratlar atılması, bu suçluların Murabıtları evlerinden, meskenlerinden ve İbrahimi Camisi çevresinden kovma heveslerini göstermektedir. Bunun hazırlığını yapıyorlar, sadece uygun fırsat kolluyorlar.

Bu ihlaller ve Yahudi varlığının bu meydan okuması, Filistin yönetiminin güvenlik koordinasyonu ortaklığında gerçekleşmektedir. Yönetim, Filistin halkına baskı yaptı, dava taşıyıcılarını kovuşturdu, gözaltına aldı. Siyasi görüşlerinden dolayı insanları yargıladı, haksız vergiler ve KDV’ler ile rızklarını kısıtladı, aralarına fitne tohumları saçtı. Şu anda bu gaspçı varlık, normalleşmesi ışığında Arap rejimleri ile ortak savunma anlaşmaları imzalamaya başladı. Bütün bunlar, Filistin halkı ve ümmetin bir füstatta, Filistin yönetimi, hain yöneticiler, Yahudi varlığı, Amerika ve sömürgeci ülkelerin de başka bir füstatta olduğunu vurguluyor.

İbrahim Aleyhisselam’ın şehri El Halil ve İbrahimi Camisi, mübarek toprak Filistin’in en önemli iki simgesidir. Filistinlilerin ve Müslümanların bu ikisi üzerindeki hakkı, UNESCO veya Yahudi varlığının kurulmasında ve yasallaştırılmasında rol oynayan Birleşmiş Milletler’e bağlı diğer kuruluşların belirleyeceği tarihi veya kültürel bir hak değildir. Aksine Kur’an-ı Kerim’in belirlediği bir haktır, Müslümanların bu hakkı koruması ve savunması farzdır. Dolayısıyla İslam ümmeti bu kanseri kökünden söküp atmalı, El Halil’i, Kudüs’ü ve tüm Filistin’i pisliğinden ve iğrençliğinden arındırmalıdır.

El Halil halkı, birliklerini, dayanışmalarını ve bağlılıklarını hedef alan her şeye karşı uyanık olmak zorundadır. Yekvücut olup şüpheli kimselerin körüklediği anlaşmazlıklara aldırmamalı, kendilerini ve şehirlerini hedef alan, yerinden etmeyi ve kovmayı amaçlayan tehlikenin boyutunun bilincinde olmalıdır.