إِنَّ هَٰؤُلَاءِ مُتَبَّرٌ مَّا هُمْ فِيهِ وَبَاطِلٌ مَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Şüphesiz bunların içinde bulundukları şey yok olmaya mahkûmdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır.”^{[Araf 139]}

Nablus şehitlerinin kanı henüz kurumamışken, yaralılar henüz kanlar içindeyken, ihaneti artık bir bakış açısı daha doğrusu bir yaşam biçimi haline getiren Filistin Yönetimi heyeti, Yahudi varlığının koruyucusu ve sponsoru, küfrün elebaşı ve uluslararası sömürgeciliğin lideri Amerika gözetiminde ve hain Ürdün ve Mısır rejimlerinin katılımıyla en büyük Yahudi suçlular bir araya geldi!

Bu suçlular, tüm değerlerden yoksundurlar, tüm kırmızı ve sarı çizgileri ve hatta kan çizgilerini çiğnemişlerdir. Vallahi cahiliye hamiyetperverliğine bile sahip değillerdir. Ne dine, ne akrabalığa ne de ahde riayet etmezler! Bir hain ve ajan dışında kim halkının katiliyle oturup planlar tertiplemeyi ve halkına karşı anlaşmalar yapmayı kabul edebilir? Günahkâr bir hainin dışında kimi halkına karşı düşmanına yardım edebilir ve cihadı durdurulması gereken bir şiddet olarak görebilir? Onlar için dünyada rezil rüsva, ahirette de veyl ve alçaltıcı bir azap vardır. Yaptıkları ne kötüdür.

Yapılan ortak açıklamada, önceki anlaşmalara olan bağlılığa, taraflarca tırmanan gerilimin düşürülmesine, daha fazla şiddetin önlenmesine, Kudüs’ün tarihi statüsünün korunmasına, Yahudi varlığının dört ay boyunca yeni yerleşim birimi inşasını tartışmaya açmamasına ve altı ay boyunca kaçak yerleşim birimlerine onay vermemesine vurgu yapıldı. Yukarıda belirtilen hedeflere ulaşıldığını belirlemek için Mart ayında Şarm El-Şeyh’te yeniden bir araya gelinmesi kararlaştırıldı.

Bu bağlamda biz, aşağıdaki hususları vurgulamak istiyoruz:

1- Nablus, Cenin ve diğer yerlerde işlediği suçlardan yüzünden eli kanlı Yahudi varlığı ile böyle bir zamanda görüşmek, bile bile Filistin halkına karşı bir suçtur, pervasızlıktır, ihanet ve komplo zirvesidir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ“Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûl’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize de hainlik etmeyin.”^{[Enfal 27]}

2- Yahudi varlığının anlaşmalara bağlı kalacağını düşünmek, siyasi ahmaklıktır, daha doğrusu ajanlığın ta kendisidir. Hangi aklı başında bir insan, denenmişi bir daha denemeye kalkar? Peki ya otuz yıldır denenmişe ne demeli?

أَوَكُلَّمَا عَاهَدُوا عَهْداً نَّبَذَهُ فَرِيقٌ مِّنْهُم بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ“Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa, içlerinden birtakımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez.”^{[Bakara 100]}

3- Otoritenin gerilimi düşürme ve şiddeti önleme taahhüdü, cihadı şiddet olarak tanımlama suçunun yanı sıra mücahitleri takip edip tutuklamaktan, onları takip etmek için güvenlik koordinasyonuna ivme kazandırmaktan başka bir şey ifade etmez. Oysa Yahudilerin suçu kontrolsüz bir şekilde devam edecektir. Yerleşim yerlerinin dondurulmadığını veya Kudüs’ün statükosunda herhangi bir değişiklik olmadığını vurgulayan Hanegbi’nin yaptığı açıklama bunun en iyi kanıtıdır. Yahudi ordusunun faaliyetlerine hiç bir yerde kısıtlama getirilmiyor ve bu gece Havara kasabasında olanlar bunun en iyi tanığı ve kanıtıdır.

4- Kutsal mekânların tarihi statüsünün korunmasından söz edilmesi, Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlarının, namaz kılanları engellemelerinin ve baskı uygulamalarının duracağı anlamına gelmez. Aksine Bu cani varlık, tarihsel durumu koruduğunu açıklayan önceki hükümet gibi, mekânsal ve zamansal ayrımı dayatmaya devam edecek, namaz kılanlara ve itikâfa girenlere yönelik baskınları ve saldırılarını artıracaktır. Ürdün ve Mısır rejimleri bu anlaşma ile bu varlığın suçlarına ve saldırılarına devam etmesi için yeşil ışık yakmıştır. Hanegbi’nin yukarıdaki açıklamaları bunu doğrulamaktadır.

5- İki taraf arasında iletişim kanallarının açılmasından ve koordinasyonun güçlendirilmesinden söz edilmesi, sadece Filistin Yönetimi’nin Yahudi varlığına daha “saygıdeğer” güvenlik hizmetleri sunacağı anlamına gelir. Siyaseti takip eden biri, Amerika’nın daha önemli ve sıcak dosyalarla meşguliyeti nedeniyle siyasi çözümlerin olmayacağını ve bu toplantıların amacının Amerika’yı bu çetrefilli dosyanın derdinden kurtarmak olduğunu bilir.

Ey mübarek toprak halkı! Olaylar, şaşırtıcı bir şekilde otorite ve rejimlerin ihanetini gözler önüne sermiştir. Bu rejimlerin kusurlarını örtmek için incir yaprağından başka bir şeyleri kalmamıştır. Artık ihanetlerinden ve sizi gece gündüz öldürenlerle işbirliği yapmaktan utanmıyorlar. Onlar şu kimselere daha yakındırlar:

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet etmez.”^{[Maide 51]} Öyleyse onlardan ve politikalarından uzak durun, ümmetin canlı güçlerine çağrıda bulunun. Ola ki Mutasım ve Selahaddin gibi adamlar feryatlarınızı duyar da Yahudi varlığı ve uşaklarını kökünden kazımak ve ümmeti bunların şerrinden kurtarmak için Müslüman ordularını seferber ederler. Bu yakında olacaktır Allah’ın izniyle. O halde Allah’ın vaadine ve ümmetinize güvenin, Allah sizinle beraberdir ve O, amellerinizi asla boşa çıkarmaz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ * وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْساً لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz. İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.”^{[Muhammed 7-8]}