حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Hollanda
Medya Bürosu
No: HLu2013BAu20132014u2013MBu2013TRu201320 |
H. 26 Safer 1436 M. Çarşamba, 17 Aralık 2014 |
Basın Açıklaması Hollanda'da Artan İslamofobi ve Müslümanlara Karşı Nefret, İslam Karşıtı Politikaların Bir Sonucudur
Dün Volkskrant gazetesi, İslamofobi olgusu nedeniyle Hollanda'da yaşayan Müslümanların baskı ve saldırıya maruz kaldıklarını vurgulayan bir makale yayınladı. Son zamanlarda İslamofobi ile ilgili olaylar, İslam ve Müslümanlar karşıtı söylemler önemli ölçüde arttı. 2013 yılında yayınlanan rakamlar, Müslümanların en az 150 olayın kurbanı haline geldiğini göstermektedir. Bu, haftada yaklaşık üç resmi raporun kayıtlara geçtiği anlamına gelir. Fiziksel taciz, tehdit, hakaret, peçe ve başörtüsü nedeniyle ırkçı söylemlere maruz kalmak ve camilere yönelik Vandalizm saldırıları gelen şikâyetler arasındadır. Bu resmi tutanakların buz dağının sadece bir yönü olduğunu belirtmekte fayda vardır. Rapor edilen benzeri olaylar hiç bir zaman gerçeği yansıtmıyor. Bu gelişmeler, şüphesiz rahatsız edicidir. Ancak burada Hollandalıların İslam ve Müslümanlara yönelik korku ve nefreti neden artıyor diye de sormak gerek?
Müslümanlar, bazen entegrasyon kisvesi altında yaftalanıyor, İslami semboller de sorun olarak görülüyor. Herkes bunun farkındadır. Bu politika, Hollanda'da Müslümanlar ile Gayrimüslimler arasında uçurumun oluşmasına yol açtı. Sözde terörizmle mücadele adına Hollanda hükümetinin birçok Müslüman ülkesine asker göndererek savaşa katılması da Hollandalıların Müslümanlar karşısında korkularının artmasına katkıda bulunduğu konusunda hiç şüphe yoktur.
Bizim bir kaç hafta önce Müslümanlar ile Gayrimüslimleri bilinçlendirmek amacıyla "Hep birlikte İslam karşıtı politikalara karşıyız" başlığı altında başlattığımız kampanyanın nedenlerinden biri de budur. Bu bağlamda birçok eylem yaptık. Ülke genelinde bildiri dağıttık, toplantı ve paneller organize ettik. Konferans düzenledik, birçok medya programına katıldık. İnsanların, özellikle de Müslümanların dikkatini "Cihatçı Yaklaşımı Entegre Eylem Programı" adı altında kabine tarafından sunulan ve mevcut hükümetin politikası ile uyumlu olan, ancak biraz daha sıkılaştırılması ve bir dizi yeni önlemler dâhil edilmesi gereken bu yeni önlem paketine çektik.
Bu ülkedeki bütün insanlara, özellikle buna sessiz kalmak istemeyenlere yönelik net çağrılar yaptık. Onlardan bu önlemlere karşı tavır almalarını istedik. Müslüman topluluklara uygulanan zulme izleyici ve sessiz kalmamalarını talep ettik. Müslüman toplulukları radikalizmin kaynağı olarak gören ve aşırılığı önlemek için Müslüman toplulukları yok etmek anlamına gelen sözde "Anti-radikalleşme politikası" karşısında durmalarını talep ettik. Pratikte "Anti-radikalleşme politikası", Müslüman toplulukların yakın takibe alınması ve İslami görüntüden dolayı durdurulup sorgulanması anlamına gelir. Daha önce birçok olayda olduğu gibi yargı kararı ve delil olmadan sırf şüphe iddiasıyla pasaportlarına el koymak, seyahat yasağı, çocukların velayetini ellerinden almak demektir.
Ummu Usame olayında devletin Müslümanlara karşı izlediği ırkçı politika açıkça görülüyor. Ummu Usame, kadınları cihada teşvik ediyor şüphesiyle gözaltına alındı. Ardından delil yetersizliğinden dolayı serbest bırakıldı. Beş aylık çocuğu ise şüphe ve Türkiye'ye seyahat etmek niyetinde olduğu gerekçesiyle elinden alındı. Çocuk Koruma Konseyi resmi sözcüsüne göre mahkeme, geçici vesayet hakkını anneden alıp yetim yurduna yerleştirilmesine karar verdi. Çocuk Koruma Konseyi daha soruşturma tamamlanmadan, anne ile çocuğun durumunu dinlemeden böyle bir karar aldı.
İslami kimlik ve İslami uygulamalara yer vermeyen İslam karşıtı politikayı laik düşünceden ayırmak olanaksızdır. Burada İslam'a baskı ve zulüm yaparak sekülerleşme metamorfozu yönünde hazırlanmış birçok çalışma ve girişimler var. Onlar, herkese toplumun inandığı fikri dayatan laik bakış açısından hareket ediyorlar. Bu nedenle İslami fikirlere tutunan ve İslami hayat yaşamak isteyen Müslümanlar, bizzat sorunun kaynağı ve entegre niyetinde olmayan insanlar olarak algılanıyor. İşte tüm velvele ve gürültünün nedeni budur. Bu politika, Batı düşüncesinin beceriksizliğini ve muhalif düşünceye sahip olanlara karşı izlediği tavrın başarısızlığını gösterir. Muhaliflerin fikri hususiyetlerine saygı göstereceği yerde onu dışlıyor ve onu bir parya olarak görüyor.
İslam ise tam bunun tersinedir. Başlangıçta kimseyi inanmaya zorlamaz. Gayrimüslimleri dini öğretileri ile baş başa bırakır. Sadece bu da değil, aksine İslam, kökeni ve inancına bakmaksızın İslami toplumda yaşayan herkesin haklarını ve güvenliğini garanti altına alır. Hükümleri ve otoritesi altında yaşamak isteyen herkese kucak açar. Asırlarca süren medeniyeti ve Gayrimüslimlerin tarihi bunun nihai kanıtıdır.
Son olarak Hollanda'daki Müslümanların geleceği ve güvenliği iyiye işaret değil. Müslümanların bu ülkede güven ve huzur içinde yaşayabilmeleri için ilk önce tanınmaları ve inançlarını saygı gösterilmesi gerekir. Hizb-ut Tahrir, birlikte yaşamak için Müslümanlar ile Gayrimüslimler arasında kaynaşmanın ne kadar önemli olduğunun altını çizdi. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir, İslam hakkında zihinlerde yerleşik hatalı fikir ve tasavvurları bertaraf etmek, İslam korkusunu azaltmak için sürekli dürüst ve rasyonel bir tartışma düzenlemeye davet etmiştir ve hâlâ da etmektedir. Aynı zamanda Hizb, Müslümanlara karşı izlenen haksız politika ve önlemlerin arkasındaki gerçek nedenin laik düşünce olduğunu bildiği için onun hakkında bir tartışma organize etmeye de çağırıyor.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Hollanda Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: +31 (0) 6 11 86 05 21 www.hizb-ut-tahrir.nl |
E-Mail: Okay.pala@hizb-ut-tahrir.nl |