Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: LBu2013BAu20132013u2013MBu2013TRu20130009 H. 27 Rabi’-ul Âhir 1434
M. Cumartesi, 09 Mart 2013

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Ahmed El-Kasas'ın, Cibran Basil'in İslam Şeriatına Açıkça Saldırmasına Cevap Vermek İçin 09.03.2013'deki Basın Konferansında Yapmış Olduğu Konuşmanın Metni

Cibran Basil ve onun turuncu akımı, alışık oldukları üzere yeniden, ırkçılık eğilimli, küçük bir edepten bile yoksun ve Lübnan ve dışarıda işiten tüm Müslümanları provoke edecek şeklindeki konuşmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Zira dün Rabia'da düzenlemiş olduğu basın konferansında iğrenç ve kaba sözlerle İslam'a, şeriatına ve tâbilerine saldırmaya başvurmuş, beri oldukları şeylerde Müslümanlara iftira atmış, kadın haklarına saldırdıkları ve kadınların otomobil sürmelerini engellemek ve onlarla hayvanî bir şekilde cinsî münasebette bulunmakla ilgili fetva verdikleri şeklinde Müslümanlara yalan iftirada bulunmuştur. Ayrıca idam cezasının baş kesilerek uygulamasından dolayı İslam şeriatına saldırdığı gibi insanların işlerini şeriata göre gözetmesinden ve kendi iddiasına göre şeriatın Halife'nin talep ettiği hususlara muhalefet eden herkesi öldürdüğünden dolayı da Hilafet Sistemi'ne saldırmıştır.

Sizler için dileğimiz, Aonluların vızıltıları ile çığlıklarına ve onlara karşı cevap verme zahmetinde bulunmanın rahatlığını yaşamaktır. Ancak görünen o ki onların, Nasrani sokağının dikkatini çekme, onların saplantılarını istismar etme ve onları İslam ve Müslümanlardan korkutma arzuları, Allah bu Ümmet için gerekli olan emri yerine getirinceye kadar sona ermeyecektir. Bizim, Kur'an'ımıza, Nebimize ve şeriatımıza hakaret eden bu adam gibi bir şahsı dinlemeye, sonra da sessiz kalmaya tahammülümüz yoktur. Özellikle de bu ifadeleri uydu kanalları aracılığıyla milyonlarca insanın karşısında kullanmışken.


Ey Cibran Basil, kapıyı açtın madem öyleyse cevabı dinle:

1- Müslümanları tekfirle suçladığın yeter artık. Sen hangi dindensin ki diğerlerini tekfir ediyorsun. Nitekim kendisini inandığın kilisen, ister Müslüman ister gayrimüslim olsun Mesih [Aleyhi's Selam]'ın uluhiyetine inanmayan herkesi farklı ifadelerle tekfir etmektedir. Sonra onun, Mesih [Aleyhi's Selam]'ı inkar eden ve onun çarmıha gerilmesi hususunda Romalıları aldatan Yahudilere tekfir damgasını vurduğunu görmüyor musun? Ey kültürlü adam, buradaki tekfir küfür ve ihanet babından değildir. Bilakis o, vasıf ve takrir babındandır. Sayın kültürlü Bakan, dikkatinizi Müslümanların Musa ve İsa İbn-u Meryem [Aleyhi's Selam]'a ve bu ikisine vahyedilen Tevrat ve İncil'e iman ettiklerine çekeriz. Nitekim Allahu Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ "Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız." [Bakara 285]

Ancak siz, Muhammed'in risaletini ve ona vahyedilen kitabını inkar ettiniz. Şimdi biz bu sözle iftira mı atmış oluyoruz, yoksa bu gerçek bir nitelendirme midir?! Buna rağmen bizler, senin dinimize ve tâbilerine yaptığın gibi senin dinine ihanet etmekten ve onun tâbilerini kışkırtmaktan kaçınıyoruz. Bunu ise Allahu Teâlâ'nın bizim hakkımızdaki şu emrine uyduğumuzdan dolayı yapıyoruz:

وَلا تُجَادِلُوا أَهْلَ الْكِتَابِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِلَّا الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ وَقُولُوا آَمَنَّا بِالَّذِي أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَأُنْزِلَ إِلَيْكُمْ وَإِلَهُنَا وَإِلَهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ "İçlerinden zulmedenleri bir yana, en güzel bir şekilde olmadıkça Ehl-il Kitap ile cedelleşmeyin ve deyin ki: Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim İlahımız da sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur." [Ankebût 46]

2-Müslümanların kadın haklarını ihlal etmesine gelince; kadına hakaret eden ve onun haklarına saldıran İslam değildir. Ayrıca sizin dininizin gördüğü gibi Adem [Aleyhi's Selam]'ın yolunu şaşırmasında ve onun cennetten çıkarılmasında Havva'yı suçlayan İslam değildir. Bilakis İslam, sorumluluk hususunda her ikisini de eşit tuttuğu gibi her ikisine vesvese veren Şeytan'ı suçlamakta ve masiyeti her ikisine nispet etmektedir. Nitekim Allahu Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:

فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَعَصَى آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَى "Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Adem Rabbine asi olup yolunu şaşırdı." [Taha 121]

Bilakis İslam, insanlık bakımından erkek ile kadını eşit tutmakta, kadına herhangi birinin vesayeti olmaksızın mülk edime ve tasarrufta bulunma hakkı vermekte, kadının elinde malı olsa bile kadının nafakasını erkeğin üzerine vacip kılmakta ve on dört asır boyunca kadına yöneticiyi seçme ve siyasi çalışmaya katılma hakkı vermektedir. Ama bu arada Avrupa, yirminci yüzyıla kadar bu haktan bu mahrum kaldığı gibi senin Lübnan anayasan da 1953 yılına kadar seçme ve seçilmeden mahrum kalmıştır. Senin hiç çekinmeden ve utanmadan kötüleme cüretini gösterdiğin Kur'an'ın bahsettiği vurmaya gelince; bu, tüm engelleme araçlarının tükenmesinin ardından naşize kadın için bedenine acı ve zarar verme sınırına ulaşması caiz olmayan bir azarlama ve kınama vurmasıdır. Dolayısıyla İslam'ın, eşler arasındaki ilişki için koyduğu hususta asıl olan Allahu Teâlâ'nın şu kavlidir:

وَمِنْ آَيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآَيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ "Nefislerinizden sizin için, kendileriyle sükunet bulasınız diye eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet kılmış olması O'nun ayetlerindendir. Doğrusu bunda düşünen bir kavim için ibretler vardır." [er-Rûm 21]

Nitekim Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], kadınlara ikramda bulunulmasına vurgu yapmış ve şöyle buyurmuştur:

خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ لأَهْلِهِ وَأَنَا خَيْرُكُمْ لأَهْلِي "Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben ise aileme karşı sizden daha hayırlıyım."

Sonra bize söyle bakalım ey Bakan: Lübnan'da kadının otomobil şoförlüğü yapmasını engellemekle ilgili fetva veren kim Allah aşkına?! Hala yüzsuyunu koruyorsan gerek Lübnan gerekse Lübnan dışındaki şeriat alimlerinin ve Müslüman kadınların genelinin otomobil kullanmaya bağlı kaldıklarını fark ediyorsundur herhalde?! Zaten tek bir devletin dışında hiç kimse bu yasağı şeriatla ilişkilendirmemiştir. Senin, mütedeyyin Müslümanların kadınlarla hayvanî bir şekilde cinsi münasebette bulundukları şeklindeki yalanına gelince; bu, sana geri dönecek olan bir yalandır. Herhalde sen bununla, kendini ve eşyaları pazarlamak için kadının bedenini bir eşya olarak kullanan ve ne bir haya ne de evin ve ailelerin hurumatlarını gözeten düşük şaka programları için yarışan pornografik kanalını tarif ediyorsundur! İslam'a gelince; geçmiş tüm Nebilerin şeriatlarında olduğu gibi kadını, korunması gerek bir namus kıldığı gibi bedenini de sadece iffetini ve onurunu koruyacak olmasının yanı sıra aynen erkeklerin haklarının korunduğu gibi evlilik hayatındaki haklarını koruyacak olan eşi için korunur kılmıştır. Nitekim Allahu Teâlâ, kadınlar hakkında iffet ayetleri indirmiş ve şöyle buyurmuştur:

فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللَّهُ "Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar." [Nisâ 34]

Sonra haydi bir de bu küstah eleştirilerini, genelevi ruhsatı veren yasalarına ve yarı çıplak dansçıları sunmada başı çeken Lübnan Gazinosu'na sahip olan devletine yöneltsene! Çok ayıp ey Bakan!

3- İdam cezasının baş kesilerek olmasından dolayı şeriata saldırmana gelince; ey akıllım, İslam şeriatına saldırmadan önce dön de bir asılma idamıyla cezalandıran Lübnan yasana baksana! Asılarak öldürülen bir kişinin ölümden dakikalar önce çekmiş olduğu o şiddetli acıları herhangi bir doktora sordun mu?! O ilk Müslümanların idamda neden başın kesilmesini tercik ettiklerini biliyor musun? Çünkü hızlı ve acıdan çok uzak olduğu ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu emrini uygulamak için:

إِنَّ اللهَ كَتَبَ الْإِحْسَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ فَإِذَا قَتَلْتُمْ فَأَحْسِنُوا الْقِتْلَةَ "Allah her şey üzerine ihsanı yazmıştır. O halde öldürdüğünüz zaman öldürmeyi güzel yapın."

Ayrıca sen, bu asırdaki Müslüman fakihlerin idam şekillerinin hiç birine sarılmadıklarını ve işkenceden hali bir idamı talep ettiklerini de biliyorsun.

4-Sonra bir de İslam şeriatı ile hükmedilmesini arzulayan Müslümanlara saldırdın. Allah aşkına bize  söyle: Müslümanların şeriatlarını, senin iğrenç mezhepsel sistemini karıştırdıktan sonra 1926 yılındaki Lübnan Cumhuriyeti'nin anayasasını Fransız Cumhuriyeti'nin üçüncü anayasasından kopyalayan Fransız anayasa hukukçusu Joseph Bounkor'un şeriatı ile mi değiştirmelerini istiyorsun?! Ayrıca laik Fransız yasalarının, senin dininle ve konferansında övüp durduğun doğulu mensubiyetinle bir ilişkisi var mı acaba?! Dahası laik Fransız yasaları, kilise düşmanlığı ve hakarete dayalı değil midir?

Büyük Fransız devrimi döneminde Nasrani din adamları vardı?! Buna mukabil, on üç asır boyunca ecdatlarınızın kiliselerini koruyan ve onlar için dini vecibelerinin ve ahval-i şahsiye ile ilgili yasalarının uygulanmasını garantileyen İslam şeriatı değil midir?!

5-Sonra şeriata yönelik saldırını, yüzyıllar boyunca senin doğunu müzmin Avrupa'nın açgözlülüklerine karşı savunan koruyucu bir kale olan ve Batı'nın hegemonyasından ve onun iğrenç laikliğinden kurtulmak amacıyla yeniden geri dönmesi bugünkü dünya Müslümanlarının umudu haline gelen Hilafet Sistemi'ne saldırın takip etti. Dolayısıyla sen, bu Hilafet'in görüntüsünü şu sözünle çarpıttın: Şeriat, Halife'ye muhalefet eden herkesin öldürülmesini emretmektedir! Bu, gerçekten hayret verici ey Basil! Madem Halifeler kendilerine muhalefet eden herkesi öldürüyor, o halde sen ve Şam ülkelerinde yaşayan babaların ve atalarından olan kavmin nasıl doğdunuz acaba?! Sen bu yalanlarını nerenden uyduruyorsun Allah aşkına?! Yoksa sen, Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, şu hadisine mi işaret ediyorsun:

مَنْ أَتَاكُمْ وَأَمْرُكُمْ جَمِيعٌ عَلَى رَجُلٍ وَاحِدٍ يُرِيدُ أَنْ يَشُقَّ عَصَاكُمْ أَوْ يُفَرِّقَ جَمَاعَتَكُمْ فَاقْتُلُوهُ "İşiniz (yönetiminiz) bir adam üzerine birleşmiş iken her kim gelir de asanızı parçalamak veya cemaatinizi (birliğinizi) bölmek isterse onu öldürün."

Şayet saldırdığın bu ya da benzeri hadislerse işte o zaman sen, hiç çekinmeden ve utanmadan yeniden Müslümanların Resulüne hakaret etme cüretini gösteriyorsun! Tüm bunlara rağmen sana şunu sormak isteriz ey uyanık adam: Senin anayasanda, büyük hıyanetle suçlandığı kanıtlanan herkes için idam cezası vardır metni geçmiyor mu?! Senin Lübnan devletin, 1949 yılında darbe operasyonu yoluyla otoriteyi zorla gasbetmeye çalışan parti liderine idam cezası uygulamadı mı?! O halde devleti bölmeye ya da meşru otoritesine karşı darbe yapmak için çalışan bir kimseyi idamla cezalandıran İslam şeriatını nasıl kınayabilirsin?! Gerçekten senin işin, çok acayip bir iş?

Ey Cibran Basil, ey Basil'in akımı ve ey akımın liderleri! Sizler, haklarınıza karşı sistematik gasbın olduğundan bahsediyorsunuz. Halbuki sizin kavminiz, Cumhuriyetin ilan edilmesinden bu yana on yıllarca Lübnan otoritesini tamamen gasbettiler ve onlar, en iyi hallerinde bile yarının üzerine geçemediler. Şimdi bugün sizler kalkmış, seçmenlerin üçte birinden fazlasını oluşturmadığınız halde milletvekili ve bakanlar meclislerindeki ve diğer yüksek, dahası yüksek olmayan görevlerdeki sandalyelerin yarısının sizin hakkınız olduğu iddiasını vurguluyorsunuz! İşte sizin akımınız, azınlıklar ittifakına katılmalarının ardından tek başlarına Bakanlar Kurulu'nun üçte birini kaplamışlar ve ülkedeki en önemli birkaç Bakanlığı elde etmişlerdir. Bunun üzerine hala haklarınızın gasbedildiğinden şikayet ediyorsunuz! Biraz utanın ey kavim!

Ya siz, ey Aoun akımının müttefikleri! Bu Bakan'ın, Kur'an'ınıza, Nebinize ve şeriatınıza hakaret ettiğini işitmiyor musunuz?! Liderlerinize yönelik yapılan kötü söylemler sizleri kışkırttığı gibi onun söylemleri de sizleri kışkırtmıyor mu?! Neden bir kelimeyle bile olsa ona cevap vermiyorsunuz?! Yoksa günahkar ittifakınız için Kur'an'ınızı ve şeriatınızı fidye olarak mı vereceksiniz?! Tarihinizdeki o verimsiz günler için mi! Bir gün olsun Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu hadisini görüp işitmediniz mi:

سَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ سَنَوَاتٌ خَدَّاعَاتُ يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيُخَوَّنُ فِيهَا الأَمِينُ وَيَنْطِقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ قِيلَ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالَ الرَّجُلُ التَّافِهُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ "İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle suçlanacaklardır. İşte o zaman ruveybida konuşacaktır." Denildi ki: "Ruveybida da nedir?" Buyurdu ki: "Kamunun işleri hakkında (söz sahibi olan) müptezel adamdır!"

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Road 200, Tarabulus/Tripoli – Lebanon
Telefon: 03–155103 / 03–446709
www.tahrir.info
Fax: 06–629524
E-Mail: ht@tahrir.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER