حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: LB-BA-2008-MB-TR-0004 |
H. 15 Cumâde’s Sânî 1429 M. Perşembe, 19 Haziran 2008 |
- Basın Açıklaması - Nehr-ul Bârid Mülteci Kampı Trajedisi Yaşanalı Bir Sene Oldu, Filistinli Mülteciler Hala Girişlerde Bekletiliyor!
Geçen sene Nehr-ul Bârid Mülteci Kampı'nda Lübnan ordusu mensuplarının yanı sıra başlıca kurbanları mülteci sakinleri olan trajik olaylar patlak verdiğinde, tüm mâsumların bu trajediden uzak tutulması için haykırdık. Aldığımız yanıt hep, ülkenin güvenliğini korumak farz oldu, bu güvenlik operasyonu ile sıkıntılar sona erecek, kamp yeniden imar edilecek şeklindeydi. Çatışma sona ermesine, kampın geneli yerle bir edilmesine ve bir seneden fazla bir zaman geçmesine rağmen göç eden ve geri dönen kamp sakinlerinin trajedileri son bulmadı, tek bir çivi dahi çakışmadı, tek bir taş dahi yerine konulmadı, tek bir binâ dahi imâr edilmedi. Gerek el-Bedâvî'de, gerekse el-Bârid'te olsun felaketzedeler, yaşlıların, çocukların, erkeklerin ve kadınların iç içe olduğu derme çatma sığınaklarda ve barınaklarda yaşamaktalar. Oysa Yahudi varlığı 2006'da Lübnan şehirlerine ve köylerine saldırır saldırmaz mağdurlara acil yardım çağrıları gelmiş, ardından peş peşe nakdî ve aynî yardımlar yapılmış, evler ve köyler imâr edilmişti. Elbette bu tamamen doğru bir davranıştı, ancak soruyoruz: "Onlar gibi Nehr-ul Bârid sâkinleri de insan evladı değil midir, Ümmet'in ayrılmaz parçası değil midir?"
Bugün ise, mülteci kampı sakinlerinin maruz kaldığı insanlık trajedisinin çözümünü talep etmek yerine bu ülkedeki siyâsî karar vericiler yüzünden maruz kaldıkları fazlalaşan zulmün kaldırılması için haykırmaktayız. Yaşlısıyla, genciyle, erkeğiyle, kadınıyla kampa yani evlerine girmek istediklerinde izahat yapmak zorunda kalan mülteci kampı sakinleri, her gün mülteci kampına girişlerinde zâlimane uygulamalardan ve kötü muamelelerden şikayetçi olmaktadırlar. Onların buradan başka bir evi var mı ki? Yaya ve araçlı olmak üzere her giriş kapısı önünde kuyruğa giriyorlar, arama bahanesiyle "geçiş" izni verilinceye kadar pek çok meşakkatler ile boğuşuyorlar, kardeşçe ve dostça muamele yerine uygulanan düşmanca muameleden yakınıyorlar. Ayrıca eski mülteci kampına giriş hala yasaktır, giriş için verilen müddet ne eşyaların, ne de malzemelerin taşınmasına yetmemektir ve ölülerin defni için mezarlığa giriş izninden önce saatlerce beklemeyi ve izahat yapmayı gerektirmektedir. İşte bu ve benzeri durumlar, mülteci sakinlerine sordurmaktadır: "Sorunun kökeninde, silahlı el-Abbasî grupları olduğuna ve bu da sona erdiğine göre, mülteci kampı sakinlerinin günahı nedir ki bu sıkıntılara maruz kalmaktadırlar? Yoksa onlar da hedef alınanlar arasına mı sokulmaktadırlar?"
Binâenaleyh şuna dikkat çekmek isteriz; mülteci kampı sakinlerine yönelik kötü veya yabancı misafir muamelesini sürdürmek dînin ve örfün kabul etmeyeceği, insanlık ahlâkı ile bağdaşmayan bir tür toplu cezalandırma olmasının yanı sıra mü'minleri tek bir ümmet kılan Allah için kardeşlik mefhumuna da aykırıdır. Nitekim Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
يا أيها الناس إن ربكم واحد وإن أباكم واحد ألا لا فضل لعربي على أعجمي ولا لعجمي على عربي ولا أسود على أحمر ولا أحمر على أسود إلا بتقوى الله "Ey insanlar! Muhakkak ki Rabbiniz tektir ve babanız tektir. Ne bir Arabın Aceme, ne bir Acemin Araba, ne bir siyahın kırmızıya, ne de bir kırmızının siyaha üstünlüğü vardır. Üstünlük ancak takvâ iledir."
Ancak görünen o ki karar sahipleri, Lübnan'daki bozuk kabilevî gelenekler üzerinde ısrâr etmektedirler. Allah'ın bir kulu, Lübnanlı taifeci kabilelerden birini mensup değilse hakkını arayacak, kendisini savunacak, dahası insanlık onurunu koruyacak hiç kimse bulamamaktadır.
Mülteci kampı sakinlerine yönelik baskının arttırılması, sonuçları hiç de hoş olmayacak ve hiç kimsece kabul edilmeyecek olaylara neden olacaktır. Zîra baskı, sosyal patlamalara yol açar. Kimileri bunu mu istemektedir?! Bunu, kimin çıkarına istemektedir? O nedenle başta parlamento olmak üzere tüm ilgili kesimlerin, özellikle Nehr-ul Bârid olmak üzere mülteci kampı sakinlerine yönelik muameledeki aksaklıkları fark etmeleri, evlerinin, işyerlerinin ve diğer maslahatlarının tahrip edilmesinden kaynaklanan insanlık trajedisine ivedi olarak son verilmesi için derhal harekete geçmesini istiyoruz.
Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], Rabbinden rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurmuştur:
يا عبادي! إني حرمت الظلم على نفسي وجعلته بينكم محرما. فلا تظالموا "Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım, o halde (birbirinize) zulmetmeyin..." [Muslim]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Road 200, Tarabulus/Tripoli – Lebanon Telefon: 03–155103 / 03–446709 www.tahrir.info |
Fax: 06–629524 E-Mail: ht@tahrir.info |