Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi

No: HTu2013BAu20132010u2013MMBu2013TRu20130020 H. 18 Muharrem 1432
M. Cuma, 24 Aralık 2010

-Basın Açıklaması-

Sayın Saygıdeğer el-Ahram Gazetesi Editörü;

Üstaz Abdulmecit, el-Ahram gazetesinin 21.12.2010 tarihli 45305 sayılı baskısında yayınlanan "İslami Hareketler ve Hilafet Meselesi" başlıklı makalesinde "siyasi İslami hareketlerden" Hilafet meselesine ilişkin tutumlarını netleştirmelerini istemekte, Hilafet meselesinin bir devlet projesi ekseninde tartışmaya açılması için Hilafet nizamından vazgeçmelerini, tarihi bir kalıntı haline geldiğini ve programlarının müstakbel bir Hilafeti ihya etmeye daveti kapsamadığını ilan etmelerini şart koşmaktadır. İslam ümmetinin kerim Resul döneminden Osmanlı Hilafeti'ne kadar gölgesinde yaşadığı yönetim nizamının dini siyasetle mezcetmeye dayalı siyasi İslami bir nizam olduğunu kabul etmesine rağmen kendisi, din ile siyaseti birbirinden ayırmayı amaçlayan kıytırık girişimlerin başarısızlığından yakınmaktadır.

İslam için çalışan hareketleri siyasi İslam olarak tasnif ederken böylesi bir tasnifi nereden çıkardığını anlamış değiliz. Sanki ortada siyasi, ruhi, sporsal ve sosyal İslam diye bir şey var. Bunların dışında İslam'ı Müslümanların zihinlerinden silmek, Batılı sömürgecilerin İslam ümmetini, tek beldenin ve milletin evlatlarını onların aralarına ektiği iğrenç vatancılık bayrakları altında birbirleri ile savaşan düşmanlar yapan kendi haritalarına göre param parça bir ümmet haline getirmeyi hedefleyen projesinin propagandasını yapmak için büyük çabalar harcayan oryantalistlerin ve sömürgeci devletlerin çağrılarını çağrıştıran ayrımlarda bulunsa da bunların hiçbir bilimsel veya nesnel dayanağı yoktur.

Dr. Abdulmecit, ortaya attığı bu şey ile hasmının bağımsız düşünme hakkını elinden alarak sivil devletin karakterize olması gereken rasyonalizme karşı çıktığının farkında mı? Kendisini, İslam'ı Batının İslam ümmeti üzerindeki hegemonyasına boyun eğmeye rıza gösteren itaatkar ve uysal bir din olmaya adapte etmeyi hedefleyen Batılı sömürgecilerin projesinin sözcülüğünü yapmaya adadığının farkında mı? Nitekim sevgili dostum doktor, makalesinde buna birçok kez işaret etmiştir.

[لا إله إلا الله محمد رسول الله] akidesine dayanan İslam'da bu dînidir şu siyasidir ayırımı yapmak diye bir şey yoktur. Zira bir Müslüman, tüm amellerini ve işlerini beşeri nizamlara ve şeriatlara göre değil kıyamet günü hesaba çekileceği şer hükümlere göre yürütmekle mamurdur. Nitekim ayet-il kerime şöyle demektedir: قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ "De ki: Şüphesiz benim salahım, ibadetim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir." [el-Enam 162]

Allahu Subhânehu, kainatı, insanı ve hayatı yarattı ve insan için onu dünyada ve ahirette dosdoğru yola eriştirecek bir şeriat koydu.

Beşeri şeriatlara muhakeme olup maslahata, arzu ve isteğe binaen helali haram ve haramı helal kılmak Allahu [Subhânehu ve Te'alâ]'ya şirk koşmanın bizzat kendisidir.

Geçmişte Dr. Abdulmecit sivil devleti, vatandaşlık, dinlerin ve mezheplerin çeşitliliği ve hukukun üstünlüğü şeklinde tanımlamıştı. Hukukun üstünlüğü hususunda bir ihtilaf yok ama ihtilaf hangi hukukun olduğundadır? Yani insanın hayatını tanzim etmesi ve amellerini yürütmesi bakımından kanun yapan kanun koyucu kimdir? İslam, yasama hakkını başkasına değil sadece yaratıcıya hasretmiştir. Beşeri nizamlar ise ferdin ve toplumun ekonomi, yönetim ve hayatın diğer alanlarıyla ilgili işlerini yürütmesi için insanı veya belli bir zümreyi, anayasa mahkemesi denilen organa dayanan yasama meclisi adı altında yasama, anlaşmazlıkları çözme ve çözümleri belirleme konumuna koymaktadır.

Dr. Abdulmecit, yöneten ile yönetilen, avam ile elit hatta Müslüman ile gayrimüslim arasında İslam hukukunun ayrım yapmadığı noktasında uzman bir kimsedir. Zira herkes hukukun çatısı altındadır ve her kim olursa olsun Allah'ın hadlerini aşan bir kimse cezaya çarptırılır. Vahyin Allah'ın kulu ve resulüne indirdiği nasslar yoluyla konulan İslam hukuku, yalan ve iftira ile halk ve halkın maslahatı için yönettiğini iddia eden -ki halk bundan uzaktır- hakim zümrenin çıkarlarına hizmet eden beşeri yasamaların vakıasında olduğu gibi falan filan insanın maslahatı için değildir. Nitekim Batılı sistemler, hükümetleri getiren ve götürenlerin bizzat para ve sermaye sahiplerinin olduğu, yöneticinin yürütme ve partisinin yasama organındaki rollerinin bu çıkar sahiplerine hizmet etmek olduğu aksi takdirde koltuklarından oldukları hakikatini tüm çıplaklıyla ortaya koymaktadır. "Kızılderili halkını imha etmesi bakımından" on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda eski ve yeni dünyada ekini ve nesli helak eden savaşlar üretmesi bakımından Batılı demokrasinin ve sivil laik devletin nimetlerini serdetmeye gerek bile duymuyoruz! Bunlar, Begin, Şaron ve Netanyahu gibilerini yetiştiren "İsrail" demokrasisinin nimetlerine kadar dayanmış ve Guantanamo, Ebu Garip ve Bagram'la da kalmamıştır...!

Abdulmunim Saîd, geçen haftaki Dubai Medya Fuarı'nda doktorla bir görüşmede bulunmamı sağladı ve konuşmamız şu eksende oldu: Medya, Batının borazanlığını yapan bir araç değil zilletten kurtulması ve Batılı projenin kendisine vurduğu prangaları kırması için ümmeti gayrete getirmenin şeffaf ve objektif bir aracı olmalıdır. Herkes bilmektedir ki Hizb-ut Tahrir, kurulduğu geçen asrın ellilerinin başlarından beri sadece fikrî ve siyasi söyleme dayanmıştır. Hizb, ümmeti sömürgeci Batının projesinin etkisinden kurtararak onu tekrar milletler arasındaki konumuna oturtmak ve dünyadaki boyun eğdirilmiş halkların hidayet kandili ve feneri haline getirmek için onun elinden tutmanın yolunun bunda olduğu görüşündedir. Kendisine davet ettiğimiz kurtuluş işte budur. Yani insanlığın, insanlığı uçuruma sürükleyen yıkıcı politikalarında ruhi veya insani veya ahlaki kıymetlerin manasını bilmeyen fertlerin arzu ve isteklerinden kurtulmasıdır. Şayet laik sivil devletten fikir ve görüş özgürlüğünü güvence altına alacağı beklentisi içerisinde olanlar varsa meselelerin gerçeğini ortaya koymayı amaçlayan dayatmacı politikalardan ve önkoşullardan uzak objektif bir tartışmaya buyursunlar. Hadi yapabiliyorlarsa gelsinler?


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan
Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43
www.hizb-ut-tahrir.info
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER