حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HT–BA–2025–MB–TR–02 |
H. 4 Raceb 1446 M. Pazartesi, 06 Ocak 2025 |
Allah’ın Yüce Kitabı Elinizdeyken, Hala Ulusal Diyalogdan mı Medet Umuyorsunuz?
Medya kuruluşlarının aktardığına göre, yeni Suriye yönetimi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Konferansı’ adı altında bir toplantı düzenlemeyi planlıyor. Bu konferansın ardından, geçiş hükümetini seçmek ve bir anayasa taslağı hazırlamak üzere bir genel kurul ile bir komite oluşturulacak. Toplantıya, Suriyeli toplumun tüm temsilcilerinin katılımı için davetler gönderileceği ifade edildi. Kaynaklar, konferansta temsil edilecek tüm Suriyeli gruplarla görüşmelerin sürdüğünü belirtti. Konferans sırasında, hükümeti seçmek, yasama komitelerini oluşturmak ve bu komitelerin çalışma yöntemlerini belirlemek için yürütme komitelerinin oluşturulma mekanizmaları tartışılacak. Ayrıca, halkın oylamasına sunulacak yeni bir anayasa hazırlamak üzere uzmanlardan oluşan bir komitenin de kurulacağı belirtildi. (El Cezire net)
Bu kararda ilk dikkat çeken şey, onu hazırlayanların zihniyetidir. Bu zihniyet, Sykes-Picot gerçeğinden beslenmekte ve Suriye’yi İslamî bağlarından kopararak diyaloğu yalnızca ‘Suriye içi’ bir meseleye dönüştürmektedir. Bu kararı alanlar, Suriye’nin İslam ülkelerinin ayrılmaz bir parçası olduğu ya da büyük bir İslam Devleti’nin çekirdeği ve Nübüvvet metodu üzere Hilafetin dayanak noktası olabileceği gerçeğini akıllarına bile getirmemişlerdir. Suriye’nin yüz yıllarca İslam tarihinde oynadığı derin ve köklü uygarlık rolü göz ardı edilmiş, sömürgeci kâfirlerin Müslüman topraklarını parçalara ayırarak oluşturduğu yapay sınırlar içinde kalması istenmiştir.
Bu kararda ayrıca, sömürgecilerin isteklerine tam bir boyun eğildiği ve küçük etnik gruplara büyük bir rol verildiği de açıkça göze çarpmaktadır. Oysa Suriye halkının ezici çoğunluğunun Müslüman olduğu ve eski mezhepçi rejimin bu çoğunluğun haklarını sistematik olarak gasp ettiği çok iyi bilinmektedir. Bu karar sahiplerinin, kâfir Batı’nın hilekâr planlarıyla bu küçük etnik grupları sömürgeci emellerine alet ettiğini ve Allah’ı hoşnut edecek kararlar almamızı ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet bayrağı altında birleşmemizi engellediğini görmemesi mümkün müdür? İslam’ın tüm insanları kendi potasında eritme yeteneğine sahip olduğuna, dinleri ve ırklarına bakılmaksızın tüm insanların yönetim ve yargı önünde eşit olduğuna, kamu hizmetlerinden eşit şekilde faydalandığına tarihin tanıklık ettiğini unuttular mı?
Peki, bu diyalogcular neyi diyalog konusu yapacaklar? Haberlerde, bu konferansta hükümeti belirleyecek yürütme komitelerinin oluşturulması ve yasama komitelerinin işleyiş mekanizmalarının tartışılacağı ifade ediliyor. Bunun yanında, halkın geleceğini şekillendirecek bir anayasa hazırlamak için bir uzmanlar komitesinin kurulacağı söyleniyor! Bu planın sahibi, ya gerçek bir değişim için bir vizyonu olmayan, şaşkınlık içinde ne yapacağını bilmeyen birisidir ya da Allah’ın hüküm koyma ve yasama yetkisinde tek olduğunu kabul etmeyi her Müslümana farz kılan şer’i hükümlerden bihaberdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ“Hüküm ancak Allah’a aittir.” [Yusuf 40] Şer’i hükümlerin, tartışmaya, diyaloğa veya insanların tercihine tabi tutulması İslam’ın temel ilkelerine aykırıdır ve bu kesinlikle caiz değildir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلالاً مُّبِيناً“Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” [Ahzab 36] Müslüman için doğru şeri duruş, Allah’ın hükmüne tam bir teslimiyet göstermektir. Bu teslimiyet, başarı ve kurtuluşun anahtarıdır.
إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ“Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak İşittik ve itaat ettik demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” [Nur 51] Bunun dışında hareket etmek, büyük bir sapkınlık ve açık bir hüsrandır.
Kararda ikinci dikkat çeken husus, dış güçlerin iradesini yansıtmasıdır. Batılı heyetlerin yeni yönetimle yaptığı görüşmeler bunu gösteriyor. ABD heyeti, Avrupa Birliği heyeti, İngiltere heyeti ve diğerleri, hepsi küçük etnik grupların haklarının korunması çağrısında bulundu. Peki yeni yönetim, bu taleplerin ardındaki sinsi planları gerçekten göremiyor mu? Gerçekten bu talebin, diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi, Suriye üzerindeki kontrollerini pekiştirmenin bir aracı olduğunu bilmiyor mu?
Buradan yeni Suriye yönetimine sesleniyoruz: Allah’ın rızasını kazanmak ile sömürgeci kâfirleri hoşnut etmek asla bir araya gelemez! Tirmizi’nin, Müminlerin annesi Aişe RadıyAllahu Anha’dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
مَنِ الْتَمَسَ رِضَا اللهِ بِسَخَطِ النَّاسِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ، وَأَرْضَى عَنْهُ النَّاسَ. وَمَنِ الْتَمَسَ رِضَا النَّاسِ بِسَخَطِ اللهِ سَخِطَ اللهُ عَلَيْهِ، وَأَسْخَطَ عَلَيْهِ النَّاسَ“Kim insanların gücenmesini göze alarak Allah’ın rızasını gözetirse, Allah ondan razı olur ve insanları da ondan razı eder. Kim de Allah’ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını gözetirse, Allah ona gücenir ve insanları da ondan gücendirir.” Ayrıca, sömürgeci kâfirlerin dinlerine uymadıkça sizden asla razı olmayacaklarını da bilmelisiniz. Onların arzularına tabi olduğunuzda ise hem Allah’ın dostluğundan hem de yardımından yoksun kalacaksınız.
وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ“Sen dinlerine uymadıkça ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost ne bir yardımcı vardır.” [Bakara 120]
Müslümanların anayasası, Allah’ın Kitabı, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünneti, sahabenin icması ve şer’i kıyastan çıkarılmalıdır. Anayasa çıkarma yetkisi ise yalnızca âlimlere aittir, sıradan insanlara değil. Bu çıkarım genel diyaloğa tabi tutulamaz ve referanduma sunulamaz. Zira Allah ve Rasûlü hüküm verdiğinde, artık mümin erkek veya kadının seçim hakkı yoktur. Aksine aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasûlüne davet edildiklerinde, işittik ve itaat ettik derler. İşte gerçek kurtuluş budur; bunun dışındaki her yol dalalet ve hüsrandır.
Son olarak, yasama, hüküm ve anayasa konularıyla halkın ümmet ve şura meclislerine temsilci seçmesi arasındaki farkın net bir şekilde ortaya konulması gerektiğini belirtmek isteriz. Bu iki meselenin birbirine karıştırılması caiz değil. İlk önce, Kitap, Sünnet, icma sahabe ve kıyastan çıkarılan İslam anayasası uygulanmalı, sonra da devleti denetlemek ve görüş bildirmek için temsilciler seçmek üzere ümmet meclisinin oluşturulması sürecine geçilmelidir. Ümmet meclisi devletin bir organıdır ve anayasa koyma yetkisine sahip değildir.
Aşağıda, Hizb-ut Tahrir’in Kitap ve Sünnet’ten ve onların işaret ettiği kaynaklardan çıkardığı anayasanın linki yer almaktadır. Bu anayasa, Hizbin Allah’ın vaadini gerçekleştirmek üzere Allah’ın izni ve başarısıyla yeniden kurmak için uğruna mücadele ettiği Hilafet Devleti’nde uygulanacaktır.
وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ “Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaatte bulunmuştur.” [Nur 55] Bugün zorba yönetimlerin gölgesi altında yaşıyoruz; ancak Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, bu karanlık dönemin ardından bir aydınlığın geleceğini müjdeliyor... Ahmed’in, Huzeyfe’den rivayet ettiğine göre, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu”
https://www.hizb-ut-tahrir.org/PDF/AR/ar_books_pdf/MshrAdstr03062014.pdf
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |