Cuma, 07 Ramazan 1446 | 2025/03/07
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi

No: HT-BA-2025-MB-TR-17 H. 4 Ramazan 1446
M. Salı, 04 Mart 2025

Uluslararası Hukuk Aldatmacası ve Uluslararası Mahkeme Demagojisi

Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler üyelerinin ortak mutabakatı çerçevesinde kurulmuş olup, uluslararası düzeyde bölgesel sınır ihtilafları, uluslararası anlaşmaların ihlalleri, çevre meseleleri ve özellikle savaş eylemleri ile insan hakları ihlalleri gibi konularda yetkili bir karar organı olarak işlev görmektedir.

Uluslararası kurallarda sözleşmelere ve anlaşmalara saygı duymak, uluslararası düzeyde üzerinde anlaşmaya varılmış yasal sınırları aşmamak ve geleneksel olandan uzaklaşmamak genel kabul görmüş bir prensiptir. İnsanlık, tüm çağlar boyunca bu ilkelere bağlı kalmıştır. Ancak, zaman zaman bu sınırları aşan ve kötüye kullanan istisnai kişiler çıkmıştır. Tarih, bu ihlalcileri suçlu ya da sapkın olarak kaydetmiş, toplumlar ise onları dışlayıp mücadele ederek tekrar kurallara uymaya zorlamıştır.

Birleşmiş Milletler ve bağlı kuruluşların, insanlığın faydası için kurulmadığını, hiçbir zaman mazlumların ve çaresizlerin dostu olmadığını biliyoruz. Aksine bu kurumlar, sömürgeci devletlerin çıkarlarına hizmet eden bir araç olup, bu devletlerin propagandasını yapmakta ve zayıfları her türlü aldatma ve yanıltma yöntemleriyle manipüle etmektedirler. İnsanlar, adaletin sağlanması ve suçluların yargılanması için bu kurumlara başvurmak zorunda bırakılmaktadır.  Ancak, bu kurumlar gerçekte, sömürgeci devletlerin kendi çıkarlarına uygun olarak belirledikleri ve düzenledikleri insan hakları ilkeleri ile uluslararası hukuk normlarını uygulamaktadırlar. Bu da, sömürgeci devletlere bağımlılığı ve köleliği pekiştirmekte, mazlumların kendi kaderlerini belirlemelerini, adaleti sağlamalarını ve zalimlere karşı mücadele etmelerini engellemektedir.

En son Uluslararası Ceza Mahkemesi, 21 Kasım 2024 tarihinde Yahudi Başbakan Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkardı. Mahkeme, Gazze’deki açlığı bir savaş silahı hâline getirmeyi, sistematik cinayetleri ve zulmü insanlık dışı suçlar kategorisinde değerlendirmiştir.

Yahudi varlığı temsilcilerine yönelik bu kararlar, medya ve siyaset dünyasında büyük tartışmalara yol açtı. Mahkeme, sapkınlıkla, anlamsız bir karar almakla ve antisemitizmle suçlandı. ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki suçları nedeniyle Netanyahu ve Gallant hakkında verilen tutuklama kararına misilleme olarak mahkemeye yaptırım getiren bir kararnameyi imzalaması, mahkemeye yönelik saldırgan tutumu daha da pervasız hale getirdi. Netanyahu Washington'u ziyaret ettiği halde tutuklanmadı. Hukuk uzmanları bu eylemi mahkemenin ve uluslararası adalet ilkesinin altını oymak olarak nitelendirdi.

Asıl şaşırtıcı olan, özellikle Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok devletin bu duruma sessiz kalmasıdır. Bu tür girişimlere karşı güçlü bir tepkinin verilmemesi, Amerika ve Yahudi varlığının hukukun üstünde olduğu izlenimini yaratmıştır. Olayı daha da vahim hale getiren gelişme ise Almanya’nın yeni Şansölyesi Friedrich Merz’in, tutuklama kararına rağmen Netanyahu’yu Almanya’ya davet etmesi oldu. Hatta Merz, bu kararın etrafından dolanmanın yollarını aradığını açıkça dile getirdi. Merz, “Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan tutuklama emrine rağmen, Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret etmesini sağlayacak bir yol bulacağım.” dedi. Seçim zaferinin ertesi günü düzenlediği basın toplantısında ise, “İsrail Başbakanı’nın Almanya’yı ziyaret edememesi fikri tam anlamıyla saçmalık.” ifadelerini kullandı. Merz, Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde ve kendisine "Planlaması halinde tutuklanmadan Almanya'yı ziyaret edebilmesinin ve tekrar ayrılabilmesinin yollarını ve araçlarını bulacağımıza söz verdim." ifadesini kullandı. Yani, hukuku ve mahkeme kararını ayaklar altına alarak, mahkemenin hükmünü yok saymaya kalkışacaktır. Bu davet başlı başına hukukun çiğnenmesi ve mahkemeye meydan okumaktır. Hukuka saygıyı savunan ve Almanya’nın bir hukuk devleti olduğunu, anayasaya bağlı kaldığını ve yargısının bağımsız olduğunu iddia eden bir siyasetçinin böyle bir açıklama yapması büyük bir tutarsızlıktır.

Artık dünyanın, insanları yöneten tüm politikacıların sadece kendi çıkarlarını gözettiğini, insani değerlere, adalete veya hakikate önem vermediklerini, aksine, hakikatleri tahrif edip, bizzat kendi koydukları ve insanlığa empoze etmek için yanıltıcı taktikler uyguladıkları yasa ve gelenekleri çiğnediklerini, zulüm, tarafgirlik ve sapkınlıklarına rağmen bunları doğruluk ve güvenilirlik kisvesi olarak lanse ettiklerinin anlamasının zamanı gelmiştir. Halklara bu kurum ve kuruluşlar aracılığıyla yapılan yalan ve aldatmacanın tek örneği bu değildir. Aksine, uygarlık tarihleri zulüm, baskı, katliam ve terör ile doludur. Bu da, aslında uygarlıklarının ne kadar sahte ve yüzeysel olduğunu göstermektedir. Son iki yüzyılda, özellikle İslam Devleti’nin yıkılmasından sonra bu ülkelerin süper güç statüsüne yükselmesinden bu yana uygarlıkları, insanlığa refah değil, fakirlik, kölelik ve baskıcı rejimler getirmiştir. İslam Devleti ise, insan haklarına saygı gösteren, uluslararası antlaşmalara ve hukuki düzenlemelere bağlı kalan, bunu yalnızca Allah’ın emirlerine uymak ve O’nun rızasını kazanmak amacıyla yapan bir yönetim anlayışına sahipti; menfaat ve dünya çıkarları peşinde koşan bir sistem değildi.

Bunun en büyük kanıtı, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın birçok ayette sözleşmelere ve antlaşmalara bağlı kalmayı emretmesi ve bunu imanın, takvanın ve doğruluğun bir ölçütü olarak belirlemesidir. Nitekim Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَوْفُوا بِالْعُقُودِ“Ey iman edenler! Akitlerinize (sözleşmelerinize) vefa gösterin.” [Maide 1] Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ“Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!” [Bakara 177]

بَلَى مَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ وَاتَّقَى فَإِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ  “Hayır! (Gerçek onların dediği değil.) Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sever.” [Ali İmran 76]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan
Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43
www.hizb-ut-tahrir.info
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER