Amerika, genel olarak Güney Doğu Asya'daki, özel olarak da Endonezya'daki çıkarlarını garanti altına almak için net ve hızlı bir şekilde hareket edip çalışır hale gelmiştir. Zira Amerika, uzun vadeli sözleşmeler yoluyla dünyanın en büyük altın madenine sahip olan Papua bölgesini kontrol etmektedir. Nitekim Amerika, Talisman Saber 2013 olarak adlandırılan tatbikatta Darwin-Avustralya'ya yirmi bin (20.000) ek askerî görevli göndermiştir. Bu ise Amerika ile Avustralya'nın, 15 Temmuz ila 05 Ağustos 2013 tarihleri arasındaki dönemde gerçekleştirecek oldukları ortak bir tatbikattır. Bu askerlere ek olarak Amerikan kuvvetlerinin Darwin'deki sayısı yaklaşık 22.750 askere ulaşmıştır. Sadece bu da değil. Zira bu Talisman Saber 2013 tatbikatına, birçok [FBI] ajanları da katılmışlardır. Avustralya ordusu bu sayıya, yarıyıllık bu manevraları için büyük bir artı olarak itibar etmektedir. Nitekim Avustralya Sözcüsü Tuğgeneral Bob Brown, ortak tatbikat hakkında şöyle demiştir: "Amerika bu yıl, büyük bir kuvvetle gelmiştir."Ayrıca Amerika aynı yıl içerisinde, askerî tatbikatlarda bulunan 11 Avustralya gemisine katılması için bölgeye 15 gemi de göndermiştir.

Birçok medya raporları bu tatbikatın insanî kapasitelerin iyileştirilmesini amaçladığını söylemelerine rağmen Tuğgeneral Brown, Darwin'deki Amerikan asker sayısının artırılmasının, Pasifik'teki nüfuzunu artırmak için Amerikan politikasının bir parçası olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla Amerika, Asya ve Pasifik bölgesindeki siyasî ve askerî nüfuzunu koruma kapasitesi hakkında büyük kaygılar taşımaktadır.  Zira Columbia Üniversitesi Weatherhead Doğu Asya Enstitüsü'nde üst düzey araştırmacılardan biri olan Profesör Anne-Marie Murphy, %60'a ulaşan Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin 2020 yılına kadar Asya'ya konuşlanacağını söylemiş ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Darwin'de devriye görevi yapan toplam 500 Amerikan denizci ve deniz piyadesi olacak ve toplam sayı, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 2500 askere ulaşacaktır."

Hizb-ut Tahrir / Merkezî Medya Bürosu olarak bizler, aşağıdaki hususları vurgularız:

Birincisi: Endonezya, Müslüman bir ülkedir. Dolayısıyla onun içerisinde bulunan tüm zenginlikler, servetler ve stratejik konumlar Müslümanlara ait olup İslam bunların korunmasını vacip kıldığı gibi bu hususta gevşeklik ve ihmalkarlık gösterilmesini de haram kılmıştır. Bundan dolayı muhlis kuvvet sahiplerine yöneliyor ve onlara diyoruz ki: Daha ne zamana kadar ülkenin servetlerinin yağmalanmasına karşı sessiz kalacaksınız?! Daha ne zamana kadar Amerika'yı, Çin'i ve diğerlerini, sanki bizim hiçbir varlığımız yokmuş gibi hiçbirini durdurmaksızın ülkemiz üzerinde mücadele etmeye terk edeceksiniz?!

İkincisi: Hava, kara ve deniz üzerindeki egemenliğimize dönük aşağılayıcı ihlallere karşı sessiz kalmak caiz değildir. Binaenaleyh deniz ticaret yollarında Amerika'nın veya diğerlerinin hakimiyetini kabul etmek doğru değildir!

Üçüncüsü: Amerikan şirketi Freeport McMoran'ın, Endonezya'nın Papua bölgesinde altın ve bakır çıkarmasına izin veren, 1967 yılında 30 yıllığına imzalanan, 1991 tarihinde yeniden 30 yıl uzatılan ve dünyanın en büyük altın madeninin tekelleşmesine izin veren imtiyaz sözleşmesi iptal edilmelidir! Bu sırada ise Endonezya halkı açlıktan ölmektedirler!

Dördüncüsü: Endonezya, Amerika'ya açık bir mektup göndermeli ve Dışişleri Bakanlığı'ndan Amerikan Kongresi önünde Papua'daki insan haklarının ihlal edildiğine dair raporlar sunmasını talep etmelidir! Mektupta, Endonezya'daki Papua bölgesinin, Amerika'nın eyaletlerinden biri olmadığı ifade edilerek şu şekilde seslenilmelidir: Sen ey Amerika! Irak ve Afganistan'da vahşî ve korkunç bir şekilde tün insan haklarını çiğnemenizin ardından insanlık suçları işlediğiniz gibi dünya bölgeleri de kuvvetleriniz tarafından işgal edilip yıkılmaktadır. Aynı şekilde Suriye, Filistin, Çeçenistan, Keşmir ve diğer yerlerde gerçekleşen korkunç cürümlere de sessiz kalmaktasınız. Dahası Amerika, doğrudan ya da dolaylı olarak bu cürümleri desteklemektedir!

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, Endonezya'daki Müslümanlara şu çağrıda bulunuyoruz: Sömürgeci ülkelerin egemenliği ve ülkedeki yetersiz liderlikten kaynaklanan toprak parçalanması noktasındaki riskleri fark edin ve Ümmetin kalkanı olmasının yanı sıra toprakları, ırzları ve servetleri koruyacak ve Allah'ın izniyle çok yakında kurulacak olan Hilafet Devleti'nin ikamesi için bizimle birlikte çalışın. Zira Allah, her şeye kadirdir...