Özgür Asya Radyosu [Radio Free Asia] 13 Ocak 2014'de Aralık ayında meydana gelen acımasız cürüm ile ilgili daha fazla ayrıntılar yayınladı. Bu ayrıntılar Müslüman çoğunluğun yaşadığı Sincan eyaletinden Uygurlu bir kadın ile ilgilidir. Zira altı aylık hamile kadın, Çinli yetkililer tarafından kürtaja zorlandı. Radyoya göre, kadın zorunlu ameliyatın ardından hastalandı ve çeşitli sağlık komplikasyonlarına maruz kaldı. Bu kadının yaşadığı hüzün verici çile, 28 saat sürdü. Bir kaç yerel yetkili, bilinci yerinde olmayan baygın kadını zorla evinden alıp götürdüler. Yatağa bağlı iken düşük yapması için iğne verildi. Şiddetli ağrılar içinde bu durumda kendi kaderine terk edildi. Görevlilerden biri çocuğun ölümünü doğrulayana kadar öylece kaldı. Bu kadın, geçen ay acımasız Çin rejimi tarafından gebeliğin son dönemlerinde kürtaja zorlanan Sincan eyaletinin dört Uygurlu kadınlarından biridir. Bu kadınlardan biri, düşük yapması için iğne verildiğinde dokuz aylık hamileydi. Bebek canlı doğdu ama ilacın etkisinin bir sonucu olarak daha sonra öldü.

İslam düşmanı Çin rejimi tarafından Sincan eyaleti Müslümanlarına karşı işlenen bu vahşet, hız kesmeden devam etmektedir. Biz, geçtiğimiz ay Çinli yetkililer tarafından Uygurlu Müslüman kadınların giydikleri İslami elbiseye karşı yürütülen baskıcı kampanyanın ayrıntılarını da gördük. Öyle görünüyor ki acımasız Çin rejimi, Doğu Türkistan'da İslam'ın gelişmesini engelleme girişimlerinden umutsuzdur. Bu konuda Uygurlu kadınlara karşı en acımasız yöntemleri kullanıyor. Bu yöntemler, devletin gerçek, barbar ve çirkin yüzünü ortaya koyuyor. Oysaki ekonomik başarılarıyla dünyaya çok modern ve uygar bir görüntü sergilemektedir. Çin rejimi, İslam'ın Çin toplumunda giderek artan etkisinden korkuyor. Bu yüzden Uygurlu Müslümanlar, sadece İslami kimliklerini tehdit eden baskıcı eylemler ile karşı karşıya değiller, aksine aynı zamanda daha fazla baskıcı politikalar ile de karşı karşıyadırlar. Bu politikalar, ahlaksız kürtaj ve sterilizasyon programları ile onların asil rahimlerini yok edecektir. Tüm bunlar, Doğu Türkistan ve tüm İslami ülkelere İslam'ın izzetini yeniden getirebilecek geleceğin Mücahit ve Müçtehitlerinin doğumunu önlemek amacıyladır. Bu arada Batılı hükümetler, kurumlar ve bıkmadan usanmadan tüm dünyaya insan hakları safsatasını yayan örgütler, bu tüyler ürpertici zulüm karşısında sessiz kalmaktadırlar. Bu, Batılı değerler sisteminde ekonomik çıkarları güvence altına almanın, daima insanlık onurundan önce geldiğinin kanıtıdır. Aynı zamanda bu, kapitalizmin, laikliğin ve evrensel demokratik sistemin Sincan Müslümanlarının cürümleri dâhil tüm insanlığın maruz kaldığı zulmü ortadan kaldırmaktan aciz ve yetersiz kaldığının göstergesidir. Ayrıca Uygurlu Müslüman kadınlar, çaresiz bir av gibi kendi kaderlerine terk ediliyorlar. Korku, kasvet ve ihanet ayrılmaz nitelikleri olan eli kanlı yöneticiler, onları görmezden geliyorlar.

Tek bir ümmet olmamız niteliğiyle biz, Sincan Müslümanlarının acı ve sıkıntılarını görmezden gelemeyiz, duyarsız kalamayız. Hizb-ut Tahrir kadınları olarak biz, değerli Uygurlu bacılarımıza deriz ki: Biz, size yapılanlara karşı uluslararası kamuoyu oluşturmak için öncülerden olacağız ve sizi korumaya davet edeceğiz. Hilafeti kurmak için bütün gücümüzü sarf edeceğiz. Çünkü Uygurlu Müslümanları koruyacak tek güç, Hilafettir. Sadece Hilafet, onlara onurlu bir hayat bahşedebilir. Çünkü Hilafet ümmetin kalkanı ve zırhıdır. Tüm İslami beldeleri ve orduları İslam'ın yönetimi altında birleştirecektir. Uluslararası gücüyle de tek bir Müslüman kadına bile işkence etme cesaretini gösteren sistemlerin kalbine korku salacak, Müslümanları baskıcı zulümden kurtarmak için zaman kaybetmeden bütün orduları harekete geçirecektir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: إِنَّمَا الْإِمَامُ ‏‏جُنَّةٌ ‏ ‏يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmam ancak bir kalkandır, arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu
Kadınlar Kısmı