Amerika'nın Afganistan ve Pakistan Özel Temsilcisi James F. Dobbins, 13 Mayıs 2014'de Tokyo'da ABD Büyükelçiliği'nde bir basın toplantısı sırasında "Afganistan'da Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki askeri varlığın, bu yıl asker sayısı azaltılacak olsa da "önemli oranda" kalacağını duyurdu. Dobbins'in bu açıklaması, kesinlikle bunu kutlamak için bir neden değildir. Amerikan işgalinin üzerinden on iki yıl geçmiş olmasına rağmen Afganistan ciddi bir kriz ile karşı karşıyadır ve kriz hâlâ devam ediyor.

Kapitalizm, Afganistan'ı kendi kaderine terk etti. Muazzam servet, bir kaç kişinin tekelinde. Milyonlarca insan yoksullukla boğuşuyor. Afganistan'da bebek ölüm oranı, dünyada ikinci sırada. Her dört çocuktan biri, beş yaşına gelmeden ölüyor. Altı yaşından sonra hayatta kalanların dörtte biri de temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tuğla, halı dokuma, inşaat, madencilik ve tarım sektöründe çalışmak için eğitimini feda etmek zorunda kalıyor. Sağlık alanında ise hayatta kalanların %59'u hayatlarının ilk yıllarında, uygun bir diyet ve yeterli bakım eksikliğinden dolayı zihinsel ve fiziksel olarak bodur kalıyor.

Amerikalı sömürgecilere gelince, son derece kazançlılar. Çünkü Afganistan'ın devasa maden serveti, Batılı şirketlere Amerika'nın eli Orta Asya zenginliklerine uzansın diye savaş ganimeti olarak peşkeş çekiliyor. Yoksa Amerika'nın Afganistan işgalinin gerçek amacı bu mu? Servetleri kontrol etmek, o korkunç savaşa iten önemli bir faktör müdür? Amerikalılar tarafından sponsor edilen kukla hükümete gelince, yetkililer ülkenin zenginliğinin yağmalanmasının ortağıdır. Kamu arazilerini istila ettiler. Yolsuzluk, torpil, adam kayırma, illegal kazanç, rüşvet, zimmete para geçirme, Afganistan'da yaygın yozlaşmanın tezahürleridir. Yolsuzlukla Mücadele ve Denetleme Üst Kurulu gibi işlevsiz kurumlar kurmak, kapitalizmin kurbanlarını aldatmak için bir düzmecedir.

Amerikan işgali altında bu yolsuzluk, garip bir olgu değildir. Çünkü Amerika, yolsuzluk tohumlarını ekti ve girdiği her ülkede bunları besledi. Amerika, Afgan halkının barış ve refahını sağlamak için Afganistan'a gelmedi. Aksine tüm bölgeyi istikrarsızlaştırmak amacıyla geldi. Ki orada kendi varlığını kurmak için bir bahane bulabilsin. Bundan daha da önemlisi, İslami Hilafet Devletinin kurulmasına engel olsun! Bu hedeflerine ulaşmada yozlaşmış yöneticilerden başka kim Amerika'ya yardım edebilir ki? Bu nedenle Amerika, sözde kalkınma fonları ve ülkenin yeniden inşası için sözleşmeler yoluyla o yozlaşmış yöneticileri ödüllendirdi. Amerika kısmi olarak çekilse de ülkede kaldığı sürece acılar sona erecek değildir. Yetkililerin defalarca Kabil'e yaptıkları ziyaretlerin amacı, 100.000'den fazla personeli barındıracak dokuz askeri üs inşa etmektir.

Müslümanlara Afganistan'ı vampir kapitalist ve diktatörlerin tehdidinden kurtarmak farzdır. İslam, sayıları yarım milyara ulaşan Güney ve Orta Asya Müslümanlarını birleştirici yegâne bağdır. Afganistan, Pakistan ve bir bütün olarak bölgenin tüm Müslüman ülkeleri, aslında tek bir ülkedir. Raşidi Hilafet döneminde bölge fethedilince yüzyıllar boyunca İslam'ın egemenliği altında yaşadılar. Ülkeyi ve insanları, servet ve kaynakları korumak için yeniden Hilafeti kurmanın zamanı gelmiştir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ"İmam ancak bir kalkandır, arkasında savaşılır ve onunla korunulur."