30-31 Aralık 2015 tarihlerinde Kırgız yetkililer, Kırgızistan’ın Nokinski, Bazar-Korgon, Celalabad ve Suzak illeri ile Celalabadskaya iline bağlı Arslanbob kasabasında 17 Hizb-ut Tahrir üyesinin evine baskın düzenleyerek, arama yaptılar. İçişleri Bakanlığı basın sözcüsü Peket Sitov tarafından yapılan açıklamaya göre “Bakanlığa bağlı 10. Daire Müdürlüğü Başkan Yardımcısı Rise Selimov ve Celalabad polis müdürü Veginiş Gorobikov gözetiminde operasyonlar yapıldı. Aramalar sırasında 150 kitap, radikal yayınlar, 200 CD-ROM, not defterleri, gazeteler, uyuşturucu, silah ve mühimmat ele geçirildi.” Ardından hemen harekete geçen medya, “Polis, Hizb-ut Tahrir üyelerinin evinde silah ve mühimmat ele geçirdi.” başlığı altında iftira kampanyasına hız verdi. Kırgızlı yetkililerin, İslam’a, Kırgızistan Müslümanlarına, özellikle de Hizb-ut Tahrir üyelerine karşı bu iğrenç tutumu, artık hükümetinde seferber olduğunu gösterir. Tıpkı Kerimov, Rahmonov, Nazarbayev ve Müslümanlara işkence eden, İslam’ın herhangi bir tezahürüne savaşan diğer zorbalar gibi. Aramalar sırasında yetkililer, ev sahiplerine hakaretler yağdırdılar, yeri geldi darp ettiler. Küçük filan demeden çocuklara karşı şiddet kullanmakla tehdit ettiler. Tezgâh kurarak eşyalarının arasına uyuşturucu, silah ve mühimmat koydular. Her zamanki gibi Kırgız medyası da dava adamları hakkında yalan bilgi ve iftiralar yayımladılar. Oysa medya, aramalar sırasında meydana gelen ihlaller, sahtekârlık, silah ve uyuşturucu kumpasını çok iyi biliyor. Umarız medya, bir daha korkmadan açıkça gerçeği söyler. Bu olay karşısında Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu olarak biz, aşağıdaki hususları hatırlatmak isteriz:

1- Hizb-ut Tahrir, ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir. Siyaset onun işi, İslam onun ideolojisidir. Hizb, İslam’ı bir kaide olarak benimsemesi için ümmet içinde ve ümmetle birlikte çalışır. Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması ve Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek konusunda ümmete liderlik eder. Hizb, siyasi bir partidir, fiziksel eylemlere başvuran silahlı bir grup değildir.

2- Hedefine ulaşmada Hizb-ut Tahrir’in metodunun diğerlerinden farkı, sebat, sabır ve kararlılıkta yatar. Metodu, üç aşamaya ayrılır. Birinci aşama: Kültürlendirme aşaması. İkinci aşama: Ümmetle kaynaşma aşaması ve iktidara ulaşmak için güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etmek. Üçüncü aşama: Müslüman ülkelerde yönetimi teslim almak, Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti altında İslam’ı kapsamlı olarak uygulamak, davet ve cihat yoluyla İslam’ı âleme rahmet ve hidayet Risâleti olarak taşımaktır. Hizb-ut Tahrir, hedeflerini gerçekleştirmek için herhangi bir ülkede şiddeti kendisine bir metot olarak benimsemez. 1953 yılında kurulan Hizbin tarihi geçmişi, bunun en iyi kanıtıdır.

3- Hizb-ut Tahrir’in dünya çapında resmi temsilcileri var. Hizbin faaliyetleri hakkında bilgi almak isteyenler kolayca onlara ulaşabilirler. Pek çok resmi web sitesi yanı sıra internette yayımlanan çok sayıda resmi kitapları da var. Ayrıca bir kimse, farklı dillerde Hizb-ut Tahrir’in hedef ve faaliyetleri hakkında bilgi edinebilir. Kaldı ki Hizb-ut Tahrir, siyasi faaliyetlerini açık bir şekilde yürütür. 60 yıldır yürütülen bu siyasi programı herkesçe malumdur. Hal böyleyken zorbalar, Hizb-ut Tahrir’e iftira atıyorlar. Ülkede partinin faaliyetlerini yasakladılar. Parti üyelerini terörist ve aşırılar olarak nitelediler. Gençlerin insanlar ile kaynaşmasına engel oldular, insanları gerçeği öğrenmekten mahrum ettiler. Aynı zamanda hükümet de kitaplarımız tarafından açıklanan gerçeğe insanların özgürce ulaşmasına engel olmak için Hizbin kitaplarını yasakladı ve onları aşırılık olarak tanımladı. Hizb-ut Tahrir, insanlara hakkı yani İslam’ı taşımaktadır. İslam, insan yapımı bozuk bir sistemin uygulanması nedeniyle büyük sefalet ve felaket içinde olan insanlığın tüm sorunlarını çözmüştür. Bu bozuk yasalar, korkak ve yalancı politikacılar tarafından uygulanıyor. Bu politikacılar, insanların servetlerini yağmalıyor, kadın ve çocuklara işkence ediyor, insanları kurtuluşa, İslam’a davet eden ümmetin sadık evlatlarına iftira atıyorlar. Davet taşıyıcılarına zulmediyor, tutukluyor ve cezaevlerinde öldürüyorlar. Ama İslam’a ve Müslümanlara ne kadar düşmanlık ederlerse etsinler, kuşkusuz Allah Subhânehu ve Teâlâ, Müslüman kullarına yardım edecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” ^{[Saff 8]}