10 Aralık günü Hindistan’ın aşırı sağcı partisi Shiv Sena, Allahabad Yüksek Mahkemesi’nin üç talak uygulamasını zalimce adlandırmasının ardından Hindistan Başbakanı Narendra Modi’den ülkede Müslümanlarca uygulanan Şeriat yasalarında reform yapılmasını istedi. İslam hukukunda yapılacak reformun, Müslüman kadınların çıkarına olduğu ileri sürülmektedir. Sena sözcüsü Saamana, “Allahabad Yüksek Mahkemesi, Şeriatta reform gerekip gerekmediği sordu. Başbakan Narendra Modi de kimsenin tavsiyesine bakmaksızın evet demesi gerekir. Yüksek Mahkeme’nin söyledikleri... Ülkenin hissiyatını ve Müslüman kadınların elemini yansıtmaktadır. İslam’ın kişisel hukuku adına Müslüman kadına işkence yapanlar, vatandaşlık karşıtı olarak yaftalanıp cezalandırılmalıdır.”dedi. Üç talak tartışmaları, Perşembe günü Allahabad Yüksek Mahkemesi’nin uygulamayı “aşağılayıcı”olarak nitelendirmesi sonrası iyice şiddetlendi. Mahkeme, söz konusu uygulamanın “Hindistan’ın ulus olması yönünde engel teşkil ettiğini”belirtti.

Sena partisinin genetik yapısını anlarsak, Müslüman kadın ya da bir başkası olsun onun insan hakları savunuculuğu ile hiçbir ilgisinin olmadığını görebiliriz. Sena, aşırı milliyetçi dogmatik köklere sahiptir. Maharashtrians’lara özel statü verilmesi gerektiğini söyleyerek yoksul Güney Hindistan göçmenlerine ayrımcılık yapmaktadır. Shiv Sena kadroları, Güney Hint topluluklarına karşı çeşitli saldırılara karışmıştır. Güney Hint restoranlarına karşı vandallık yapıyor, Marathisleri ücretli çalıştıran işverenlere baskı uyguluyorlar. Ayrıca partinin Bollywood film endüstrisi üzerinde etkin olduğu bilinmektedir. Kadının nesneleştirilmesi ve istismarını savunmak şovenizmdir. İşte gerçekten “kadını aşağılamak”budur. İslam hukuku, Hindistan kadınlarına asla gerçek bir tehdit değildir. Gerçek tehdit, ikiyüzlü, cani ve bozuk kapitalist liberal demokratik sistemdir. Kapitalizm, kar için kadınların istismar edilmesine izin verir. Cinsel özgürlükleri kutsayıp teşvik eder. Oysa cinsel özgürlükler, tecavüz salgını ve Hindistan’da kadınlara yönelik diğer cinsel suçların başlıca nedenidir. Dolayısıyla Şeriat hukukuna saldırı, sadece bir aldatmacadır. Kapitalist ve liberal değerlerin neden olduğu kadın istismarından vatandaşların dikkatini başka yöne saptırmaktır. Ayrıca Hindistan’ın laik yönetimi ve gayri İslami gelenekleri, Hintli kadınların kitlesel yoksulluğuna, şiddet ve korku salgınına, kadınların sosyal hareketini sınırlayan kast sistemine, kız çocuklarının diri diri öldürülmesine ve Hindistan’daki kadınların karşılaştığı diğer sorunların nedenidir. Bu hastalıkların İslam hukuku ile hiçbir ilgisi yoktur.

Şeriat yasalarını reform etmek, Hindistan’da Müslüman ve Gayrimüslim kadının statüsünü yüceltmez. Bundan daha ziyade insanların liberal demokratik değerler ve laik sisteme sadakatine neşter vurulmalıdır. Bu sistem, milyonlarca Hindistanlı kadına sefaletten başka ne verdi ki. Hiçbir otorite Allah’ın hâkimiyetinden daha üstün olamaz. Toplumda birine nasıl davranılacağını en iyi Allah bilir. Hilafet Devletinde uygulanan Şeriat hukuku, yönetimi altındaki insanların statüsünü her zaman yüceltecektir. O kadar ki İslam’ın adaletini gördükten sonra kadın da dâhil olmak üzere milyonlarca insan Müslüman olmuştur. Ki Batı da dâhil Müslüman olanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Bu yüzden bugün Hindistan’da milyonlarca Müslüman kadın, insan yapımı sistemlerin sefaletinden kendilerini kurtaracak yegâne sistemin İslam olduğunun farkındadır.

Ey Hindistanlı Müslüman kadınlar!  İslam hukukuna yapılan laik saldırılar karşısında güçlü ve sabırlı olmanızı Allah’tan niyaz ederiz. Ve sizi gerçek siyasi varlığın acilen kurulmasını desteklemeye davet ediyoruz. Kurulacak Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti, dininizi koruyacak ve tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ  “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, zalimlerin ta kendileridir.”^{[Maide 45]}