Perşembe, 19 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi

No: HTu2013BAu20132010u2013MMBu2013TRu20130012 H. 17 Zilka’de 1431
M. Pazartesi, 25 Ekim 2010

-Basın Açıklaması- Almanya Şansölyesi, Avrupa'da İslam'a Karşı Kini Körüklemektedir

İslam ve Almanya'daki Müslümanların Alman toplumuna entegrasyonu hakkında Almanya'da dönen tartışmaların tam ortasında Almanya Şansölyesi Angela Merkel şöyle bir açıklamada bulundu: "Almanya'ya yüzlerce yıldır Nasranilik ve Yahudilik değerleriyle damgalanmıştır." Ve şöyle ekledi: "Müslümanlar, Almanya'da yaşamak istiyorlarsa şeraite değil anayasaya itaat etmelidirler." Bunun yanı sıra Müslümanların entegrasyon sürecinin ilerlemesinin zaruretine de vurgu yapmıştır.

Almanya Şansölyesi'nin bu açıklamaları, Amerika Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon), Amerikan uçaklarının Pakistan'da düzenlediği askeri operasyonların Alman Müslümanlar olduğundan şüphelenilen direnişçilerin ölümüne yol açması hakkında yaptığı histerik açıklamaların ardından gelmiştir. Bundan önce de Alman Federal Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarasin, içerisinde Müslümanların horlanmalara maruz kaldığı bir kitap yayınlamış ve Müslümanların Almanya toplumuna entegrasyonlarının başarısız olmasını eleştirmişti. Bunun ardından Almanya Devlet Başkanı Christian Wolf, Alman Birliğinin Yirminci Yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmasında şöyle demiştir: "İslam Almanya'nın bir parçası haline gelmiştir!"

Bu açıklamaları yorumlarken aşağıdaki gerçekleri vurgulamak isteriz:

Birincisi: Almanya Şansölyesi'nin açıklamaları, son on yıl içerisinde güçlü bir şekilde yükselen birçok Avrupa politikacısının benimsediği Avrupa'nın sistematik politikası bağlamında gelmiştir. Bu politika ise İslam'ı ve şeriatı Avrupa halklarının bir düşmanı olarak tasvir etmeye, Avrupa'daki Müslümanların varlığın "bir güvenlik sorunu" ve "günah keçisine" dönüştürmeye dayanmaktadır. Bunu ise düşen popülerliklerini yükseltmek ve vahşi kapitalizm doğrultusunda ekonomik, maliye, sağlık ve eğitim gibi Avrupa'nın birçok sistemindeki katı değişiklikler hususundaki dikkatleri başka yöne çekmek amacıyla bu politikacılar tarafından tekrarlanan girişimler altında Avrupalı toplulukların acısını çektiği ekonomik ve toplumsal sorunların mesuliyetini Müslümanlara yüklemek yoluyla yapmaktadırlar...

İkincisi: Almanya Şansölyesi'nin bu açıklamaları, Müslümanları -delil ve fikir yoluyla- İslam mefhumlarını, değerlerini terke ve Batılı hadaratın çirkefliğine entegre etmeye ikna etmede başarısız olan Batılı politikacıların akıllarına tahakküm eden üstünlük algısını ifşa etmektedir. Böylece Müslümanları Batılı değerlere ve mefhumlara boyun eğmeye sevk etmek için baskıcı ve zorbacı politikalara, katı kanunlara ve güvenlik baskılarına başvurdular. Avrupa ve genel olarak Batıdaki bu resmi eğilim, Batı düşüncesinin, mefhumlarının ve değerlerinin kırılgan olduğunu -bir kez daha- teyit etmektedir. Aynı zamanda bu politikacıların, İslam dünyasının işlerine müdahale etmenin ve tek ümmet ile tek beldenin evlatları arasına anlaşmazlıklar sokmanın bir aracı olarak kullanmayı alışkanlık haline getirdikleri "inanç, bireysel ve düşünce özgürlüklerinin", "insan haklarının" ve "azınlık haklarının" kutsiyetini gururla vurgularlarken ne denli ikiyüzlü olduklarını da göstermektedir.

Üçüncüsü: İslam karşıtı medyasal, siyasal ve kültürel iğrenç deformasyon kampanyalarına rağmen Avrupa'da ikamet eden Müslümanların genelinin dinlerine sımsıkı sarıldıklarının, Müslüman kuşakların dinlerini, hükümlerini ve değerlerini araştırmaya yöneldiklerinin, İslam davetini kendi ortamlarına taşıdıklarının, kültürünü kendi muhitlerinde yaydıklarının, on binlerce Batılının İslam'ı kabul etmeye meyil ettiklerinin ortaya çıkmasının yanı sıra İslam dünyasındaki genel kamuoyunun Raşidi Hilafet Devleti altında İslam Nizamı'nı ikame etmeye dönüşmesi; işte tüm bunlar, Batıdaki siyasi ve ekonomik karar vericilerinin; devletlerarası sahneye ve ilişkilere etki etmek üzere güçlü bir şekilde yolunu yarmaya devam eden küresel bir ideoloji ve kapsamlı bir hayat nizamı olan İslam'a karşı görüşlerinde bir değişim meydana getirmiştir. Bu da -bu kişilerin nazarında-, hızla İslami kimliği yok etmenin, Müslümanları ümmetlerinden koparmak için muhasara etmenin ve onları Batılı hadaratın potasında zorla eritmenin kaçınılmaz olduğu anlamına gelmektir. Aksi takdirde Müslümanlar, Hilafet Devleti'ne dayanan gerçek bir güce, İslam davetinin fikri, siyasi ve medyasal bir platformuna ve kapitalizmin dehlizlerinde bocalayan Batılı halklara hidayet yolunu aydınlatacak bir kandile dönüşecektirler.

Dördüncüsü: Hizb-ut Tahrir, Batılı halklardan akıllı olanları, yöneticilerin saptırmalarının avı olmamaları, kendilerini iktidara taşıyan sermeye sahiplerine hizmet etmekten başka bir dertleri olmayan liderlerinin tuzaklarının gerçeğini idrak etmeleri, Batılı devlet organlarının iftiralarından ve aynen maktulü öldürüp sonra da cenazesine katılan kimse gibi olan istihbarat birimlerinin desiselerinden uzak kalarak hakka ulaşmaları için bilinçli ve insaflı bir şekilde İslam'ı araştırmaya yönelmeleri çağrısında bulunmaktadır.


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan
Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43
www.hizb-ut-tahrir.info
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER