Gençlere siyasi temsil hakkı verdiği iddialarına rağmen PTI hükümeti, Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için politik çalışma yürüten kişilere karşı önceki rejimler kadar acımasız. 15 Eylül 2017’de Dr. Iqbal Zakaria’nın oğlu Muhammed Junaid Iqbal ve Syed Jameel Akhter’in oğlu Syed Nabeel Akhter, Karaçi’de Hilafetin geri dönüşüne çağıran bildiriler dağıtırken hükümet ajanlarınca kaçırıldılar. Muhammed Junaid, NED Mühendislik ve Teknoloji Üniversitesi mezunu bir tekstil mühendisidir. Nabeel ise muhasebecilik mezunudur. Mahkemede on beşinci duruşmaya çıkarıldılar ama mahkeme henüz bir karara varamadı. Aileleri oğullarının nerede olduklarını bilmiyor.

Gecikmiş adalet, adalet sayılmaz. İnsan Hakları Bakanı Dr. Shireen Mazari’nin 5 Kasım 2018’de Başbakan İmran Han’ın Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi hemen imzalayacaklarını söylemesine rağmen Junaid ve Nabeel hâlâ zorla kayıp. Çünkü “ülkede yasalar farklı bakanlıklara takıldığı için yasalaşana kadar bayağı bir zaman geçiyor.” 27 Kasım 2018’de Dr. Shireen Mazari, kişilerin zorla kaybedilmesi yasa tasarısı hazırlıkları olduğunu doğruladı. Ancak ülkede yasaların farklı bakanlıklara takıldığı için çok zaman aldığını da itiraf etti. Kayıp kişilerin aileleri bu tür tedbirlerin sadece oyalama taktikleri olmadığından nasıl emin olabilirler? Çünkü şuan ki hükümet de selefi önceki rejimler gibi ABD’nin siyasal İslam’ı önleme politikası yolunda yürüyor.

Peki, rejim, İslami hayatın yeniden başlamasına çağıran kişilerin zorla kaçırılmasını nasıl kabul edebilir? Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

وَمَنْ عَادَى أَوْلِيَاءَ اللَّهِ فَقَدْ بَارَزَ اللَّهَ بِالْمُحَارَبَةِ“Kim Allah’ın dostlarına düşmanlık gösterirse, bilsin ki açıkça Allah’a savaş açmıştır.” ^[Hâkim] Peki rejim, tek sığınakları dua olan Müslümanların serbest bırakılmasını nasıl savsaklayabilir? Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

اتَّقِ دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ فَإِنَّهَا لَيْسَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ اللَّهِ حِجَابٌ“Mazlumun bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur.” ^[Buhari] Peki rejim, kaçırılanların üzgün aileleriyle yeniden birleşmesini nasıl geciktirebilir? Oysa Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ رَوَّعَ مُؤْمِنًا لَمْ يُؤَمِّنِ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ رَوْعَتَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ“Bir kimse bir mümini dünyada korkutursa Allah da o kimseyi kıyamet günü korkutur.” ^{[Kenzul Ummal]} Peki rejim, tövbe edip Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın indirdikleriyle yönetim için çalışanları nasıl hemen serbest bırakmaz? Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ“Şüphesiz mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.” ^{[Buruc 10]}