13 Eylül 2019’da Azad (Kurtarılmış) Keşmir’deki bir mitingde konuşan ve huzursuz Müslümanların alevli tutkusuna su serpen Pakistan Başbakanı, İslam ümmetine savaş açan Modi gibi davranarak “Savaş patlak verirse, bu ulus son nefesine kadar savaşmaya hazırdır.” dedi. Devamla İmran Han, Keşmirli gençlerin Kontrol Hattı’na yürümek istediğini bildiği için “Ben söyleyene kadar yürümeyin. Önce Birleşmiş Milletler’e gidelim ve orada Keşmir sorunu için mücadele edelim” ifadelerini kullandı. Görüldüğü gibi rejim, işgal altındaki Keşmir’e yardım vaadiyle öfkeli Müslümanları kandırmayı sürdürdü. Oysa BM şeytani bir kurumdur. Rejimin yardım vaadi, aç olanların feryadını yatıştırmak için kızgın ocağa taş basmaya benzer. Kaldı ki rejimin, Pakistan silahlı kuvvetleri aslanlarını ateşli gençlerin yanında sahaya sürmemesi, zihinsel sağlık sorunları yaşayan ve işgal altındaki Keşmir direnişinin sergilediği kahramanlıklar nedeniyle intihar eden korkak Hindistan askerlerini yüreklendirecektir. Nükleer savaştan korkmayan ya da zayıf ekonomisini umursamayan Hindistan Genelkurmay Başkanı Bipin Rawat, 12 Eylül 2019’da yaptığı açıklamada, “Bir sonraki gündemimiz Pok’u (İşgal Altındaki Pakistan Keşmir’i ) geri almak ve Hindistan’a ilhak etmek olacaktır.” dedi.

Ey Pakistan Müslümanları! Omurgasız Bajwa-İmran rejimi, kılıç ve ateşe söylem ve jestlerle karşılık verdiği için Müslüman ülkeleri acımasızca işgal eden işgalciler, işgallerini genişletmekten dem vuruyorlar. İtaatsiz bu rejim, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın emir ve yasaklarını küçümsüyor, görmezden geliyor. Düşmanlarımızın yüreğinden Müslüman korkusunun bertaraf edilmesini sağlıyor. Hâlbuki Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

انْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ “(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” ^{[Tevbe 41]} Ümmeti Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem çağlar boyunca Müslüman toprakları işgalden sadece Allah’a tevekkül ederek savaşla kurtarmıştır. Şüphesiz artık bu rejimden umut yok. Kalkanımız olan Nübüvvet metodu üzere Hilafeti restore etmeliyiz. Hilafet yenilgi ve zilleti, zafer ve şehadete dönüştürecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّـهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda savaşa çıkın!” denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?” Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.” ^{[Tevbe 38]}