Önceki yozlaşmış hükümetler gibi PTI hükümeti de Müslümanları Pakistan’ın devasa mineral ve enerji zenginliklerinin faydasından mahrum etti. Dünya Bankası ve IMF’nin direktifleri doğrultusunda her iki sektörü ısrarla özelleştirdi. Kapitalizm yönetimi altında Pakistan, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın bahşettiği doğal kaynakların büyüklüğüne göre küresel ağırlığa sahip değil. Pakistan, enerji ve maden kaynakları açısından oldukça zengin bir ülkedir. Pakistanlı Müslümanların ayaklarının altında tespit edilmiş doksan iki mineral var. Altın ve uranyum da dâhil olmak üzere sadece elli ikisi şu anda ticari olarak kullanılıyor. Khewra, dünyanın en büyük ikinci tuz madeni. Thar kömür yatağı, 175 milyar tondan fazla barındırıyor. Bu kömür, en az 200 yıl 100.000 MW elektrik üretimi için yeterlidir. Reko Diq, işletilebilir 2.200 milyon ton ve potansiyel 200.000 ton bakır üretimi ve mevcut teknoloji ile en az 46 yıl süreyle her yıl 250,000 ons altın üretimi ile dünyanın en büyük bakır yataklarının biri.

Ancak Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın bu nimetleri, PTI hükümetinin Dünya Bankası, IMF ve kapitalizme teslimiyeti nedeniyle harap edilmiştir. Kapitalizm, mülkiyet özgürlüğünün maksimize edilmesinde ısrar eder. Enerji ve mineraller gibi esasında tüm kamunun bağımlı olduğu zengin kamu kaynaklarının özel mülkiyete devredilmesine kapı aralar. Küresel düzeyde kapitalizmin enerji ve mineralleri özelleştirmesi, dünya zenginliklerinin Körfez ve Orta Asya’daki hanedanlıklar da dâhil olmak üzere bir avuç elitin elinde toplanmasını sağlar. Pakistan’da kapitalizm altında büyük ölçüde enerji ve maden kaynaklarından kamu pahasına yabancı ve yerli çıkarcı belirli bir grup faydalanmaktadır.

Kapitalizmin enerji sektörünü özelleştirmesi nedeniyle enerji sektöründeki özel şirketlerin borcu şuan 2 trilyon rupiye ulaşmıştır. Kapitalizmin “özelleştirmeyi teşvik edici” politikaları nedeniyle özel enerji şirketleri, düşük talep zamanlarında hiç elektrik üretmeseler bile tüketicilerden kapasite ücretleri almaktadır. Bu, yıllık birkaç yüz milyar rupiye tekabül ediyor. Enerji sektörünün özelleştirilmesi sayesinde yerel sanayimiz çökerken, tam potansiyeline ulaşmak için tarımımız sendelerken, işsizlik yükselirken, artan faturalardan dolayı insanların beli bükülürken özel şirketler sürekli büyük kazançlar elde ediyorlar. Kapitalizmin mineralleri özelleştirmesi nedeniyle Temmuz 2019 yılında Dünya Bankası tahkim mahkemesi, Pakistan hükümetine Reko Diq şirketine altın ve bakır arama izni verdiği için yabancı özel şirket Tetis Bakır’a 5,8 milyar dolar tazminat ödemesine karar vermiştir. Ancak daha sonra hükümet, yerel kapitalistlere yol açmak için şirket ile sözleşmesini feshetmiştir.

 Ey Pakistan Müslümanları! Gerçekten de kapitalizm altında bolluğa rağmen kıtlık çekiyoruz. Dahası bütün dünya, kapitalizmin yükü altında eziliyor. Sonuçta kapitalist ekonomik sistem, elitlerin yağması yoluyla ekonomileri harap ediyor. Zenginliklerin çoğunu küçük bir fraksiyonun elinde topluyor. COVID-19 krizinin de gösterdiği gibi Batı ekonomileri çöküşün eşiğinde. Hayatta kalmalarının tek yolu, IMF gibi araçlar yardımıyla dünya kaynaklarını sömürmektir. Müslüman topraklarda kapitalist ekonominin uygulanması yararımıza değil, Batılı sömürgecilerin yararınadır. Kaynaklarımız mülkiyet özgürlüğü, enerji ve minerallerin özelleştirilmesi, doğrudan yabancı yatırım, serbest sermaye akışı gibi kavramlar ile talan ediliyor, Batı ekonomileri için kullanılıyor.

Enerji ve minerallerin özelleştirilmesi topluma zulümdür, aynı zamanda Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetine aykırıdır ve günahtır, Allah’ın azabını gerektirir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْمُسْلِمُونَ شُرَکَاءُ فِي ثَلاثٍ الْمَاءِ وَالْكَلَأِ وَالنَّارِ“Müslümanlar üç şeyde ortaktır, su, mera ve ateş.”^[Ahmed] Amr b. Kays’ın rivayet ettiğine göre

اسْتَقْطَعْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم مَعْدِنَ المِلْحِ بِمَأْرِبَ فَأَقْطَعَنِيهُ فَقِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ إِنَّهُ بِمَنْزِلَةِ الْمَاءِ الْعَدِّ يعني أنه لا ينقطع فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم فَلاَ إِذَنْ“Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e gelerek Me’rib’teki tuz madenini ikta etmesini istedi. O da ikta etti. Mecliste bulunanlardan birisi Rasûlullah’a: Ona tükenmeyecek kadar büyük bir tuz madenini ikta ettiniz deyince o tuzlayı ondan geri aldı.”^[Nesai] Burada amaç, tuz değil, büyük bir maden kaynağı oluşudur. Çünkü Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem verdiğinin tuz olduğunu sanıyordu, ama tükenmez kaynak olduğunu öğrenince geri aldı.

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in eşsiz Sünneti, kamu malları ile ilgili hüküm getirdi. Hüküm, tükenmez maden kaynakları için geçerli. Kamu malları, ne özel ne de devlet mülkiyetine dönüştürülemez. Kamu mülkiyetinin faydası herkes içindir. Ya bizzat kendisi ya da satıştan sonraki faydası, toplum işleri için harcanır. Her ne kadar kamu ve devlet mülkiyetinin idaresini Hilafet Devleti üstlense de, kamu mallarını özelleştirip özel mülkiyet haline getirmesine izin verilmez. Bu, kamu malı için geçerlidir, ancak madencilik, çıkarma, rafinaj, üretim ve dağıtım da böyledir.

Öyleyse Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurarak Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetini diriltmek için çalışalım. Baskıcı kapitalizmin pisliğinden ellerimizi temizleyelim, Yaratıcı Rabbin sistemini uygulamak için çabalayalım, üzerimize yeryüzü ve gökyüzünün bereketini yağdıralım.