İmran Han, 18 Ağustos 2020’de bir televizyon röportajında iki yıllık iktidarını değerlendirdi. Han, “Ülkeyi refah devleti yapmaya çalıştığımı söyleyebilirim”dedi. Ancak maalesef Pakistan’ın “elitlerin güdümünde” olduğunu, bir avuç elitin sistemi istismar ederek tesislere erişim sağladığını söyledi. Rejimin ileri sürdüğü bahane ve mazeretlere rağmen Pakistan Müslümanları, yüksek “Yeni Pakistan” beklentilerinden sonra hayal kırıklığı yaşadılar. Tıpkı eski Pakistan gibi “Yeni Pakistan”da da elektrik ve gaz fiyatlarına korkunç zamlar yapıldı. Bu yüzden çoğu insan, sıcak havalarda klima, soğuk havalarda da su ısıtıcılarını kapatmak zorunda kaldılar. Dolar/Rupi paritesinin sert düşüşüyle birlikte un, bakliyat ve yemeklik yağ fiyatlarında korkunç artış oldu. Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e açık savaş ilanı anlamına gelen faizciliğe dayalı bankacılık sistemi, kesintisiz devam ediyor. IMF talimatlarına uygun olarak akaryakıt fiyatları gibi vergiler de faiz arayışındaki yatırımcılara faiz ödemek için rekor seviyelere yükseldi. On milyon iş ve beş milyon ev vaatlerine ne oldu? Açıkçası, demokrasi sadece seçkinlerin çıkarlarını güvence altına alır. Kökleşmiş, kurumsallaşmış “elitler” yoluyla kapitalist sistemi dayatır. Bu nedenle eski Pakistan’daki elitler mafyasının, kuruluşundan bu yana “Yeni Pakistan” rejimine katılması, kar elde etmek ve iki elleriyle yağmalamak için un, şeker, elektrik ve gaz krizleri yaratması şaşırtıcı değil. Dış politikada da rejim hayal kırıklığına uğratmadı. ABD’ye körü körüne itaatleri nedeniyle yöneticiler, paralı askerlerden kiralık kolaylaştırıcılara dönüştüler. Afgan direnişini müzakere masasına oturtmak için silah bırakmaya zorladılar, bitkin ABD askerlerine çok ihtiyaç duydukların ferahlığı sağladılar. Dahası, Keşmir’in kurtuluşu için ateşli ve yetenekli silahlı kuvvetlerimizi seferber etmek yerine Müslümanların üzüntüsüne üzüntü katmak için rejim, şarkılar yayınladı, Tweetler attı, konuşmalar yaptı.

Öyleyse “Yeni Pakistan’ın” demokratik yolu, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Medine Devletine benzer bir devlete nasıl götürebilir? Gerçekten de, Türkiye ve Mısır deneyimlerinden sonra “Yeni Pakistan” da demokrasinin asla İslami yönetime götürmeyeceğini doğruladı. Kur’an ve Sünnet yerine demokrasi, İngiliz Raj kalıntıları ve parlamentonun arzu ve istekleri de dâhil olmak üzere insan yapımı kaynaklardan yasalarını türetir. İslami duyguları okşayan, iktidara gelmek için İslam’ı kullanan PTI’nin ezdiği Müslümanlar, şimdi yeni bir liderlik arayışı içindeler. Defalarca yaşadıkları hayal kırıklığını bir daha yaşamamak için Müslümanlar, İslami sistemlere çağıran tek bir siyasi partiye dönüş yapmalıdır. O parti Hilafete çağıran partidir. Hilafet, İslam’ı ekonomi, yargı, toplum, eğitim, iktidar ve dış politikada kapsamlı ve tavizsiz bir şekilde uygulayacaktır. O politik parti, mevcut demokratik küfür sistemine katılımı reddediyor, bunun yerine nusret yöntemini benimsiyor. Nusret yöntemine göre İslam bütünsel olarak ve hemen uygulanmalıdır. Her Müslüman, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurma mücadelesinde politik parti olan Hizb-ut Tahrir’e katılmalıdır. Gerçekten de, bu asil hedefe ulaşmak Allah’ın yardımı ile zor değildir.

وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ“Bu Allah’a zor değildir.”^{[İbrahim 20]}