Ağustos ayı elektrik faturaları nihayet halkın sabrını taşırdı. IMF’nin talimatıyla son birkaç yıldır elektrik faturaları hızla artıyor. Geçen yılın temmuz ayından bu yılın temmuz ayına kadar elektrik faturalarına 18 rupi zam yapıldı. Ağustos ayındaki faturalara yüzde 26’lık bir zam daha yapılması kamuoyunu şaşkına çevirdi. Birçok insan intihar etti. Protestolar çığ büyüyor. Elektrik dağıtım şirketlerinin ofislerine yönelik saldırıları önlemek amacıyla polis görevlendirildi. Halka yapılan bu zulmün asıl nedeni, banka ve özel santral sahiplerinin kârını güvence altına almak için insanların alın teriyle kazandıkları paralarının yağmalanmasıdır.

Dünya Bankası’nın önerdiği model doğrultusunda elektrik üretim sektörü özel yatırıma açıldı. Bu, “büyümenin motoru özel sektördür” ve “işletmeyi yürütmek hükümetin işi değildir” gibi yozlaşmış kapitalist teoriye dayanmaktadır. Özel elektrik üreticileri bankalardan aldıkları büyük miktardaki kredilerle elektrik santralleri kurdular. Hükümet, “al-öde” esasına göre enerji santrali üreticileriyle dolar cinsinden sözleşmeler yaptı. Yapılan anlaşmalar, enerji santralleri alanındaki yatırımcılara faiz ödemeleri de dahil olmak üzere tüm işletme maliyetlerinin karşılanmasını garanti ediyor. Elektrik üretmeseler bile kapasite ödemeleri eksiksiz yapılacak. Böylece kapitalist ekonomik sistem, elektrik faturaları ile toplumun her kesiminden para tahsil etmekte, tahsil edilen bu paraları enerji santrali yatırımcıları ile tefeci banka sahiplerinin cebine indirmektedir.

Ey Pakistan Müslümanları! Elektrik krizinin temel nedeni, Batılılaşmış Pakistan liderliğinin uyguladığı kapitalist sistemin mülkiyet konusundaki yanılgısıdır. Bu sistem elektrik, petrol, gaz ve madenlerin özel mülkiyete devredilmesine olanak tanıyor. Bu kaynaklar zorunlu tüketim niteliğinde olup halkın ortak ihtiyacıdır. Ucuz da olsa pahalı da olsa insanlar bu kaynaklar olmaksızın yaşayamazlar. İslam, elektrik, petrol, gaz ve maden kaynaklarının özel mülkiyetini yasaklar. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

الْمُسْلِمُونَشُرَکَاءُفِيثَلاثٍالْمَاءِوَالْكَلَأِوَالنَّارِ“Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, mera ve ateş” ^{[Ebu Davud]} İslam, mülkiyeti özel mülkiyet, kamu mülkiyeti ve devlet mülkiyeti olmak üzere üçe ayırır. Devlet, petrol, gaz, su, mera, elektrik ve su gibi kamu mülkiyetindeki varlıkları denetler. Müslümanların Halifesinin, kamuya ait olan bu varlıkları özelleştirerek özel mülkiyete dönüştürmesi caiz değildir. Böylece Hilafet’te ekonomideki büyük bir zenginlik kaynağı toplu olarak halka tahsis edilmektedir. İslam, kendine özgü mülkiyet anlayışıyla toplumda servetin dolaşımını sağlar. Servetin birkaç yatırımcının elinde yoğunlaşmasını engeller. Dahası İslam’ın ekonomik hükümleri sonucunda elektrik, petrol ve doğalgaz ucuz fiyatlarla halkın kullanımına sunulur.

Ey Pakistan Müslümanları! Elektrik faturalarındaki bu keskin artış aynı zamanda Doğrudan Yabancı Yatırımın (DYY) tehlikelerine de dikkat çekiyor. Hiçbir toplum yabancı şirketler ve yabancı sermaye temelinde güçlü ve bağımsız bir şekilde gelişemez. Böyle düşünmek safdilliktir. Pakistan gelecek yıl kapasite ücretleri adına iki trilyon rupi ödeyecek, bunun büyük bir kısmı Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) anlaşmaları kapsamında Çinli yatırımcılara ödenecek.

Ey Pakistan Müslümanları! Yöneticilerimizin Pakistan’ın kalkınmasına ait vizyonu, IMF’nin emirlerine uymak, ülkenin varlıklarını yabancı yatırımcılara ve şirketlere peşkeş çekmekten başka bir şey değildir. Hilafet bizi Allah’ın vahyine göre yönetecektir. Hilafet, İslam’ın ekonomik sistemini uyguladığında, Müslüman bölgelere refah ve kalkınma getirecektir. O halde protestolarınızda İslami sistemin uygulanması ve Hilafetin kurulması çağrısında bulunun. Pakistan silahlı kuvvetler içindeki akrabalarınızdan Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret talebinde bulunun.