Yahudi varlığı Dışişleri Bakanı Eli Cohen, 22 Eylül 2023’te yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’ın “İbrahim Anlaşması”na katılmasının ardından “altı veya yedi” Müslüman ülkenin de Yahudi varlığıyla barış anlaşması imzalamaya hazır olduğunu söyledi. Cohen “Suudi Arabistan’la barış, Müslüman dünyasıyla barış demektir” iddiasında bulundu. Pakistan Dışişleri Bakanı Celil Abbas Jilani, attığı tweette, iki devletli çözümden bahsederek, 1967 öncesi sınırlarına dayalı bağımsız bir Filistin devleti kurulması çağrısında bulundu. Bu, ABD’nin planına tamamen uygundur, ancak Jilani bunun “ulusal çıkarımıza” olduğunu iddia etti. 22 Eylül 2023’te Suudi Arabistan’dan üst düzey bir askeri heyet, “ortak çıkarları ilgilendiren önemli bölgesel ve uluslararası konuları” görüşmek üzere General Asım Münir ile bir araya geldi. Dolayısıyla BAE ve Bahreyn’in başlangıçta Yahudi varlığını tanıdığı “İbrahim Anlaşması”nın kapsamının genişletildiği açık. Filistin’deki gayri meşru Yahudi işgalini tanıyacak bir sonraki hain dönemin oyuncuları, Suudi ve diğer Müslüman ülkelerin yöneticileridir.

Pakistan’ın askeri ve siyasi yöneticilerini bu tür girişimlerden vazgeçmeleri konusunda uyarıyoruz, aksi takdirde Pakistan halkı bunun hesabını soracaktır. Pakistan Müslümanları “ulusal çıkar” kisvesi altında işlenen birçok suçun farkındadır. Ülke, ulusal çıkarlar adına ikiye bölündü. Silahlı kuvvetlerimiz Amerikan savaşının yakıtı olarak kullanılıyor. Keşmir, FATF’ın tehdidiyle peşkeş çekildi. Şimdi de İsra ve Miraç topraklarına ihanetin yolu döşeniyor, aynı “ulusal çıkarı” kullanılıyor. Suudi Arabistan’dan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden, Kuveyt’ten, Katar’dan 70 ila 100 milyar dolarlık olası bir yatırım karşılığında böylesi bir kirli ticarete giriliyor.

Filistin sorununun tek çözümü var. O da Yahudi varlığını yok etmektir. Pakistan, Türkiye, İran, Mısır ve Ürdün dahil birçok Müslüman ülkenin silahlı kuvvetleri bunu yapabilecek kapasitededir. Bu tek doğru şeri çözümdür. İki devletli çözüm planı, bir Amerikan planıdır. İki devletli çözüm, Yahudi varlığının mübarek İsra ve Miraç toprakları üzerindeki yasadışı işgalini tanımak anlamına gelir. Oysa bu topraklar ve çevresi, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın mübarek topraklarıdır. Hiçbir gayrimüslim gücün bu topraklarda hakkı yoktur. Bu nedenle Pakistan’daki Müslümanlar, 1967 öncesi çözümü reddediyor çünkü bu çözüm, Yahudi varlığının Filistin’in bir kısmını işgalini tanıyor. Hilafet olmuş olsaydı Yahudiler Filistin’in bir karışını bile işgal edemezlerdi. Osmanlı Hilafetinin en zayıf günlerinde bile Halife II. Abdülhamid, para karşılığında İsra ve Miraç topraklarının bir kısmını Yahudilere verilmesini kabul etmemiştir. Bu topraklar Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sahabelerinin kanlarıyla kurtarılmıştır. Ancak İslam dünyasında kurulan diktatörlükler, krallıklar ve demokrasiler ucuz ticaret uğruna ilk kıblemizi satmışlardır.

Pakistan silahlı kuvvetlerinde bulunan Selahaddin Eyyubi’nin torunlarını, Selahaddin Eyyubi’nin izinden gitmeye çağırıyoruz. Mübarek Filistin topraklarını kafirlerin şeytani işgalinden kurtarmalılar. Selahaddin Eyyubi bu hedefe ulaşmak için ilk önce Müslümanları birleştirdi. O yüzden onlar da İslam dünyasını birleştirmeli, Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelidirler. Pakistan’ın “altı yedi” Müslüman ülkenin silahlı kuvvetlerine bile ihtiyacı yok. Yahudi işgalini ortadan kaldırmak için sadece bir tanesi bile fazlasıyla yeterli. Müslüman silahlı kuvvetlerinin samimi bir Halife tarafından yönetilmesinin zamanı gelmiştir. Halife gönüllü birliklerimizi Allah yolunda cihat için seferber edecektir.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri! Cihada hazır olduğunuz halde komutanlar ve yöneticilerinizin sizi engellemesi Allah katında kabul edilebilir bir mazeret değildir. Allah’ın Şeriatının uygulanmasının önündeki her türlü engeli ortadan kaldırmalı, Allah yolunda cihat etmelisiniz. Bu, şeri görevinizdir. Haydi İslam dünyasındaki yöneticileri devirmek ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini yeniden kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verin, güç ve kuvvetinizi Allah için kullanın. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِلَّا تَنفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئًا وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ  “Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” ^{[Tevbe 33]}