Rahil-Navaz hükümeti körü körüne Amerika'ya itaat ettiği için bir yandan operasyon sopasını kullanırken, diğer yandan bölgedeki Amerikan varlığını güvence altına almak için şimdi de müzakere havucunu kullanıyor. Amerikan planı şunları içeriyor: Afganistan'da dokuz askeri üs, İslamabad'da büyükelçilik kisvesi altında büyük bir kale, ülke genelinde patlama ve suikastlar organize eden Raymond Davis suç şebekesine geniş yetki, ayrıca Afganistan ve Pakistan'da özel güvenlik şirketi maskesi altında 100.000 personel. İslamabad'da Rahil-Navaz rejimi tarafından düzenlenen ilk resmi toplantı, vücudumuzun içindeki yabancı kanser ve ura meşruiyet sağlamanın ilk adımıdır.

Rahil-Navaz rejimi, Müslümanların güvenliğini koruma konusunda samimi ise, başkentteki Amerikan elçiliğini, Karaçi, Lahor ve Peşaver'deki konsoloslukları kapatmak için hemen işlemlere başlamalı, Amerikan istihbaratını ve paramiliter askerleri yakalayıp mahkemelerde yargılamalıdır. Tam tersi rejim, Amerika adına savaş için Müslümanların kanının akıtılmasına, milyarlarca dolar değerinde ümmetin servetinin yok olup gitmesine izin verdi. Şimdi ekonomik çöküntü ve askeri ruhi bunalım içinde olan Amerika, kalıcı varlığını kendisi gerçekleştirmediği için rejim, Amerika adına bir anlaşmaya ulaşmak için gecesini gündüzüne katıyor.

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilâyeti, Amerika aramızda varlığını sürdürdüğü sürece asla barış yüzü göremeyeceklerine dair insanları uyarıyor. Yönetimdeki hainler, efendileri Amerika adına orayı burayı işaret ederek bizi kandırıyorlar. Şeytan ve kötülüklerin başı olan Amerikan varlığına hiç değinmiyorlar. Dahası biliyoruz ki Amerika, ülkemizi asla kendiliğinden terk etmeyecektir. Bizim topraklarımızın ve servetlerimizin kendisine ait olduğunu, istediğinde yağmalayıp talan edebileceğini düşünüyor. Bu nedenle zorla kovulmalıdır. İnşaAllah yakında bunu Hilâfet yapacaktır. Çünkü Amerika, tek bir askeri üs, konsolosluk veya istihbarat bürosu yoluyla bile olsa, bizim üzerimizde söz sahibi olduğu zaman yapmadık hiçbir kötülük bırakmayacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ "Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler." ^{[Mümtehine 1]}

إِنْ يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ أَعْدَاءً وَيَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ "Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar ve inkâr etmenizi arzu ederler." ^{[Mümtehine 2]}