Hilâfet Devleti H. 28 Receb 1342, M. 3 Mart 1924 tarihinde yıkıldıktan sonra İslam dünyası İslami anayasasız yaşamaktadır. Bu vesileyle Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilâyeti, Hizb-ut Tahrir'in "Mukaddimetu'd Düstur" adlı neşriyatını Urduca olarak yayınladı. Hilafet Devleti yıkıldıktan sonra 1953 yılında kurulan Hizb-ut Tahrir ilk kez 1963 yılında İslam'ın dili olan Arapça ile İslami anayasa hazırladı. Bugün ikinci baskısı yayınlanan bu anayasa, Müslüman dünyasında uygulanan tüm anayasalardan farklıdır. Çünkü 191 maddenin her biri, sadece Kur'an ve Sünnetten çıkarılarak İngiliz, Fransız, Amerikan, demokratik, diktatör, monarşi, Batı, Doğu ya da herhangi bir diğer insan yapımı kanunlar kirliliğinden arındırılmıştır. Bu kapsamlı İslami anayasa, Hilâfeti yeniden kurmanın eşiğinde olan bir ümmet için hazırlanmıştır.

İnşaAllah bu Receb ayında Urduca anayasa ile donatılan Hizb-ut Tahrir gençleri, 1973 yılında hazırlanan Pakistan anayasasının İslami olup olmadığı konusunda Pakistan genelinde zengin tartışma ortamları düzenleyecekler. Bu iki ciltlik İslami anayasa, herhangi bir mevcut anayasanın İslami olup olmadığını anlamak için çok önemlidir. Dahası bu "Mukaddimetu'd Düstur" ümmete Hilâfet Devletinin şeklini açıklamaktadır. Her maddesi, Kur'an ve Sünnetten alınan deliller ile serdedilmektedir. Bu da bu maddelerin insan yapımı yasalardan arındırılmış tamamen İslami kaynaklara dayalı olduğunu kanıtlar. Bu Mukaddimetu'd Düstur, özellikle İslam'ın geri dönmesini arzulayan bir ümmete yön vermeye çalışan seçkin elitlere güzel bir fırsat sunmaktadır.

Bugün tüm ümmet, hak dinin tekrar otorite ve devlete egemen olmasının özlemini çekmekte ve bunun için yoğun tartışmalar yapılmaktadır. Bu yüzden Urducaya çevrilen Mukaddimetu'd Düstur, devlet adamı ve fakih Şeyh Ata ibn Halil Abu Raşta önderliğinde Hizb-ut Tahrir'in ümmete ve Pakistan halkına çok değerli bir armağanıdır. Bu anayasa, ümmete ve bugünün Ensar'ına Kur'an ve Sünnetin insanoğlunun herhangi bir sorununa sessiz kalamayacağını, İslami Şeriatın her çağ ve her mekân için bir yaşam biçimi olduğunu vurgulamaktadır.