Irak'ta IŞİD tarafından Hilafetin ilan edilmesinin ardından dünyadaki tüm Müslümanlar, Hilafet Devleti fiilen kuruldu mu, yoksa bu ilan sadece sembolik mi olduğu konusunda ikileme düştüler.

Bir yerde Hilafeti ilan etmek isteyen herhangi bir grup, bu konuda Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip etmelidir. Hilafeti ilan eden bu grup, ilan ettiği o yerde açıkça otoritesi olmalı, dışarıda ve içeride bu otorite aracılığıyla güvenliği sağlamalıdır. Ayrıca Hilafetin ilan edildiği bölge de, devlet dinamiklerine sahip olmalıdır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Medine'yi Münevvere'de İslami Devlet kurduğunda böyle yapmıştı. Medine'de otorite Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e aitti. İç ve dış güvenlik İslam otoritesinin emanı altındaydı. Çevre bölgede Medine de devlet dinamiklerine sahipti.

IŞİD tarafından ilan edilen Hilafetin ne Suriye ne de Irak üzerinde hiç bir otoritesi yoktur. İçeride ve dışarıda güvenlik ve emniyet de sağlamış değildir. Hatta biat edilen Halife, ortalığa bile çıkamıyor. Aksine devletin ilanından önceki durum gibi hâlâ gizlenmeye devam ediyor! Bu ise Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in fiiline aykırıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ, devlet kurulmadan önce Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Sevr mağarasında saklanmasına izin verdi. Ama devlet kurulduktan sonra ise Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem, ümmetin işleri yürütüyor, orduya komutanlık ediyor, davacılar arasında hüküm veriyor, elçiler gönderiyor ve elçileri karşılıyordu. Dolayısıyla devletten önceki durum ile devletten sonraki durum birbirinden farklıydı. Buna göre IŞİD tarafından ilan edilen Hilafetin içi boştur, hiç bir anlam ifade etmez.

Şüphesiz Hilafet, itibarı ve şanı olan bir devlettir. Şeriat, onun nasıl kurulacağını beyan ettiği gibi yönetim, siyaset, ekonomi ve uluslararası ilişkiler ile ilgili hükümlerinin de nasıl çıkarılacağını beyan etmiştir. Hilafet, Web sitelerinde veya yazılı basında ya da görsel ve işitsel medyada ilan edilen ve anlamı olmayan sadece bir sembolden ibaret değildir. Aksine Hilafet, dünyayı sarsan ve kökleri toprak parçasında yerleşik tarihi bir olaydır. Hilafet, iç ve dış güvenliği koruyacak, içeride İslam'ı uygulayacak, davet ve cihat yoluyla İslam'ı dünyaya taşıyacaktır.

Fakat üzerinde durulması gerekli husus, sıradan insanlar nezdinde Hilafet düşüncesine yönelik meydana getireceği olumsuz etkidir. Hilafet düşüncesi bu sıradan insanların gözünden düşecektir. Hilafet, Müslümanlar için büyük öneme sahiptir. Böylelikle Hilafet, sıradan insanların kalplerinde önem ve büyüklüğünü kaybedecektir. İçeriği olmayan ve dileyen kimsenin isim olarak kullanabileceği güzel bir isim haline dönüşecektir. Bu zamanda Hilafetin kurulması, daha öncelerine nazaran çok daha yakındır. Ve Müslümanlar, Hilafetin kurulmasını sabırsızlıkla bekliyorlar. Onlar, Hizb-ut Tahrir'in Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'de Hilafetin ikame keyfiyetine bağlı kalarak kararlı bir şekilde hızla yürüdüğünü ve yolun sonuna geldiğini de görüyorlar. İşte böyle bir zamanda Hilafetin ilan edilmesi, sıradan insanların zihninde Hilafet gerçeği hakkında şüpheli olmasa da, bulanık bir görüntü verecektir.

Böylece her Müslüman grup, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu örnek edinerek Hilafeti kurmak için çalışmalıdır. Çünkü Hilafet, ancak Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip ederek kurulabilir.