15 Eylül 2015 Salı günü, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, çiftçiler toplantısında yaptığı konuşmada tarım sektörüne 341 milyar rupi tutarında bir yardım paketi sözü verdi. Başbakan, toplantıda olumsuz hava koşulları, tarım ürünlerinin ulusal ve uluslararası pazarlarda düşen fiyatları, artan üretim maliyetleri ve düşük gelirler gibi bu sektörün karşılaştığı çeşitli sorunlardan söz etti. Hükümet, bu pakette pamuk ve pirinç üreticilerine de 5000 rupi nakit destek sözünde bulundu. Pakete göre bu destek, maksimum 12,5 dönüm arazi sahibi çiftçilere ödenecek, potasyum ve fosfat gübre fiyatları torba başına 500 rupiye düşürülecek, küçük ölçekli çiftçilerin mahsulü sigortalanacak, kredilerin faizleri hükümet tarafından ödenecek ve tarım makinesi satın alan çiftçilere genel satış vergisinde indirim yapılacaktır. Oysa olumsuz hava koşulları ve düşük fiyatlı mallar, çiftçilerin karşılaştığı sorunların temeli değildir. Çünkü bunlar, bizim kontrolümüz dışında olağan olaylardır. Afetleri suçlamak, hükümetin sorumluluğunu aklamaz ya da özellikle kapitalist baskıcı sistemi uygulayan hükümetin ihmalkârlığı için bir bahane olamaz. Bu aşamada tarım ya da sanayi olsun ekonominin her sektörü, iş yapmanın ağır maliyeti nedeniyle hükümetten rahatsız. Yüksek girdi maliyetleri, tarım ve sanayi ürünlerimizi yerli ve yabancı piyasalarda yabancı ürünler ile rekabet edemez hale getirdi. IMF’nin komutlarına uyulduğu için iş yapmak zorlaştı. Hükümet, GSYİH vergi oranını, elektrik ve gaz fiyatlarını, genel satış vergisi dâhil tüm vergi kalemlerini artırıyor. Herhangi bir hükümet, temel sorun olan kapitalist ekonomik sistemi es geçerek herhangi bir sektör ya da sıradan insanlara yardım paketi sözü veriyorsa, bu, sadece büyük kapitalistlerin ve büyük toprak sahiplerinin işine yarayacaktır. Küçük işletmeler, küçük çiftçiler ve sıradan insanların omuzlarındaki yükü hiçbir zaman hafifletmeyecektir. Bu nedenle bu paket, geçmişte başarısız olan tüm benzer paketler gibi başarısız olmaya mahkûmdur.

Eğer hükümet, bir ekonomiyi sağlam temeller üzerine oturtmak istiyorsa, o zaman İslam’ın emirlerine göre hareket etmeli, hemen IMF programından vazgeçmeli, petrol, gaz ve elektrik gibi kaynakları kamu mülkiyeti ilan etmeli, bunların tedarikini halka uygun fiyatlarla temin etmeli, genel satış vergisi dâhil tüm gayri meşru vergileri iptal etmelidir. Bu adımlar, işletme maliyetlerini müthiş bir şekilde azaltacaktır. Ve ürünlerimiz, hem yerel hem de uluslararası pazarlarda yabancı ürünler ile rekabet edebilir hale gelecektir.

Ancak demokrasi altında asla gelişme olmaz. Zira demokrasi, zenginlerin çıkarlarına hizmet eden bir sistemdir. İster dünyanın en büyük demokratik ülkesi Hindistan’da olsun, isterse demokrasinin bayraktarlığını yapan ABD’de olsun, kapitalist sistem altında sıradan insanların yaşamı sürekli kötüleşmektedir. Hilafet, insanlara gerçek yardım vaadinde bulunan tek yönetim sistemidir. Çünkü İslam, ekonomi için benzersiz bir sistem sunar. Kamu mülkiyetine ve gelir kaynaklarına ilişkin eşi benzeri görülmemiş hükümleri vardır. Bu hükümler, işletmeleri aşırı vergi yükü ile sıkboğaz etmez. İslam’ın ekonomik sistemi, mevcut kapitalist sistem ile tabana tabana zıttır. Zira mevcut sistem, kamu mülkiyetini özelleştirerek toplumu büyük gelir kaynaklarından yoksun bırakmaktadır. Hükümet de gayri meşru vergiler yoluyla insanların özel mülkiyetini yağmalamaktadır.

Bu nedenle Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, işadamları ve çiftçileri Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulması için Hizb-ut Tahrir’e katılmaya davet etmektedir. Kapitalizme son vermek ve Hilafeti kurmak, ekonomiyi sağlam temeller üzerine oturtacaktır.