26 Ekim 2015 tarihinde meydana gelen deprem Pakistan’ı sarstı. Şu ana kadar en az 230 insan hayatını kaybetti, yüzlerce yaralı var ve binlerce ev de yıkıldı. Hizb-ut Tahrir, ölenlerin günahlarını bağışlaması için Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya dua ediyor. Allah ölenlerin yakınlarına sabır versin, yaralıları tekrar sağlığa kavuştursun ve insanların maddi kayıplarını telafi etsin [Âmin] Gerçekten de hiç kimse bu doğal felaketleri önleyemez. Ama İslam, böyle bir felaketle karşı karşıya kalmadan önce gerekli hazırlıkları yapmayı bize emretti. Ancak mevcut yöneticiler, öyle görünüyor ki ne Şeriatın yükümlülüklerini biliyor ne de insanların işlerini gütmekten kendilerini sorumlu hissediyorlar. Pakistan’ın kuruluşundan bu yana siyasi ve askeri liderlik içindeki hainler, yeterli sağlık tesisleri, düzgün inşa edilmiş evler ve ulaşım yolları yapmadılar. Bunun için gerekli özeni göstermediler. Acil durumlarda insanların güvenliğini sağlayan herhangi bir mekanizma da oluşturmadılar. Pakistan daha önce 8 Ekim 2005’te feci bir deprem deneyimi yaşadı. O zaman devletin böyle afetlerle mücadele edecek herhangi bir mekanizmasının olmadığı görüldü. Bu deprem sonrasında yöneticiler, gururla Ulusal Afet Yönetim Kurumu [NDMA] kurulduğunu ilan ettiler. Şu andan itibaren devletin, gelecekte meydana gelecek herhangi bir afetle mücadeleye hazır olacağını iddia ettiler. Ancak son deprem, NDMA’ın hiçbir fonksiyon ve emaresinin olmadığını gösterdi ve bir kez daha kaos ve ihmal olduğunu gördük. Felaket mağduru insanlar, devletin kendilerine yardım etmediğini ve insanların birbirlerine yardıma koştuklarını söylüyorlar. Dolayısıyla biz, sözde terörle mücadele için sadece ordunun “Yeşil kitabının” değişmediğini, aksine tüm gerekli kaynakların seferber edildiğini, Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirmek için bir mekanizmanın dahi kurulduğunu görüyoruz. Ancak insanların işleri söz konusu olunca, yöneticiler, sadece NDMA’nın kurulması ile yetiniyorlar. Onun için tüm kaynakları seferber etmiyor, çalışma planı dahi sunmuyorlar.  Hizb-ut Tahrir, tüm Müslümanlara bir çağrıda bulunuyor. On yıl önce yaptıkları gibi erkek ve kız kardeşleri için öne çıkmalı ve bu zor zamanda onlara yardım etmelidirler. Ayrıca Hizb-ut Tahrir, bütün Müslümanları Hilafetin kurulması mücadelesine katılmaya davet ediyor. Çünkü Hilafet, insanların işlerine son derece önem verir. Hatırlayın Ömer RadiyAllahu Anh’ın ne dediğini? “Dicle Kenarında bir koyunun ayağı tökezler düşerse, Allah’ın bunu yarın bana “Ya Ömer! O koyunun ayağı tökezledi neden Nehrin Kenarına çit yapmadın? Neden parmaklık yapmadın? Neden o koyun o nehre düştü diye sormasından korkarım.” İşte Müslümanlar Halifesinin nefsinde böyle derin bir şefkat vardır. Çünkü Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:  ْمُهَ ل ٌّ اش َ غ َوُهَ و ُ وت ُمَيَ ف َ ين ِمِ لْ سُْ الْ ْنِ م ًةَّيِعَ ي ر ِ لَ ي ٍ ال َ َ و ْنِ ا م َم ةَّنَجْ ال ِهْيَلَ ع ُ َّ اللَّ َمَّرَ ح َّ لَِّ إ “Müslüman bir halka, Allah’ın görüp gözetmek üzere idareci kıldığı hiçbir yönetici yoktur ki, onları aldatmış bir halde ölürse muhakkak Allah ona cenneti haram etmiş olmasın.” [Buhari] Pakistanlı Müslümanlar, şunu iyi bilmelidir ki ister demokrasi isterse diktatörlük ile yönetilsinler, işleri her daim ihmal edilecektir. Çünkü sivil ve askeri yöneticiler, kendilerini Allah Subhânehu ve Teâlâ karşısında sorumlu hissetmiyorlar. Yalnızca kendi kişisel çıkarlarını gerçekleştirmek için çalışıyorlar. Tabii ki sömürgeci efendilerinin çıkarları her şeyin üstündedir. Hilafette yönetici olan Halife, İslam’ın kurallarını uygulamakla mukayyettir. Hem Müslümanlar hem de Allah Subhânehu ve Teâlâ karşısında sorumludur. Pakistanlı Müslümanlar, yeryüzünde Allah’ın dinini uygulamak ve haklarını güvence altına almak için Hizb-ut Tahrir’in Hilafeti kurma mücadelesine katılmalıdır.