10 Nisan 2017’de Pakistan içinde sahte bayrak operasyonları düzenleyen Hint casusa ölüm cezası verildiğini açıklamak, iyi bir adımdır, ancak yeterli değil. Aslında bu adım, yöneticilerin kurnazca bir aldatmacasıdır. Bir yandan yöneticiler, genel olarak Müslümanlar özel olarak da silahlı kuvvetlerimiz arasındaki Hindistan karşıtlığını yatıştırmak için Hint casusa ölüm cezası verirken, öte yandan aynı yöneticiler, normalleşme politikasının bir parçası olarak Trump yönetimi gözetiminde Hindistan ile diyalog ortamı yaratmaya çalışıyorlar. Eğer yöneticiler, Pakistan’a, Müslümanlara ve İslam’a samimi olsalardı, Hint devletine harbi düşman devlet muamelesi yaparlar ve BJP öncülüğündeki rejimin, Büyük Hindistan “Akhund Bharat” özlemi için ölüm cezası demek olan normalleşme politikasını askıya alırlardı.

Eğer bu yöneticiler samimi olsalardı, Keşmir’deki silahlı direnişten korumak için korkak Hint askerlerine yardımda bulunan Pakistan yöneticilerinin askeri normalleşme politikasının boynuna ilmik geçirirlerdi. Pakistan yöneticileri, acımasız Hint saldırganlığı karşısında üstün becerilere sahip silahlı kuvvetlerimize “sağduyu” çağrıları yaparken, işgal altındaki Keşmir’in kurtuluşu için savaşan örgütlere karşı linç kampanyası başlattılar. Pakistan yöneticilerinin bu linç kampanyası doğrudan Hint istek ve arzuları doğrultusundadır. Öyle ki 31 Ocak günü Hindistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vikas Swarup düzenlenen bir basın toplantısında, “Sınır ötesi teröre karışan terörist örgütlere vurulacak inandırıcı bir darbe, Pakistan’ın samimiyetinin kanıtı olabilir”diye konuştu. Eğer bu yöneticiler samimi olsalardı, köklü İslam sevdamızı yok etmek isteyen Trump yönetimi ile işbirliği yapan Pakistan yöneticilerinin politik normalleşme sürecini ipe asarlardı. Çünkü İslam, Hint devletinin egemenliği önünde duran en büyük engeldir. İslam, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet yoluyla Hint Yarımadası’ndaki yüz milyonlarca Müslümanı yeniden birleştirebilir. Eğer bu yöneticiler samimi olsalardı, Müslüman topraklarda Hindistan için fırsatlar yaratmaya çalışan hain Pakistan yöneticilerinin ekonomik normalleşme sürecini askıya alırlardı. Oysaki aynı yöneticiler, bizim sanayi ve tarım sektörümüz enerji sıkıntısı ve ağır vergiler nedeniyle kötürüm durumda iken Hintli şirketler için ticari sınırları kaldırmaya çalışıyorlar. Pakistan’ı borç tuzağına düşüren ve birçok kaynağın anahtarını Çin’e teslim eden Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na (CPEC) Hindistan’ın da katılımı yönünde çağrılarda bulunuyorlar.

Ey Pakistan silahlı kuvvetler içindeki samimi subaylar! Mücrim yöneticiler, Hindistan’a karşı atılan bu gibi adımlarla gözlerimizi boyarlarken, bizi yüz üstü bırakıp düşmanlarımıza destek olmak için dinimize saldırıyorlar. Gece gündüz Hindistan’ı bölgede egemen güç yapmak için çalışıyorlar, sizi demoralinize ediyorlar, gerçek gücünüzü bir türlü kabul etmek istemiyorlar. Onun için haydi Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Hilafet, Allah’a Salih kul olmanın ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Hindistan’ın fethedileceği müjdesini pratik olarak gerçekleştirmenin tek yoludur. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

عِصَابَتَانِ مِنْ أُمَّتِي أَحْرَزَهُمَا اللَّهُ مِنْ النَّارِ عِصَابَةٌ تَغْزُو الْهِنْدَ وَعِصَابَةٌ تَكُونُ مَعَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِمَا السَّلَام  “Benim ümmetimden iki grup vardır ki Allah onları ateşten korumuştur. Savaş için Hindistan’a giden grup ve İsa ibn Meryem ile beraber olan gruptur.” ^{[Ahmed, Nesâi]} Ebu Hurayra RadiyAllahu Anh’dan rivayet edildiğine göre

وَعَدَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ غَزْوَةَ الْهِنْدِ فَإِنْ أَدْرَكْتُهَا أُنْفِقْ فِيهَا نَفْسِي وَمَالِي فَإِنْ أُقْتَلْ كُنْتُ مِنْ أَفْضَلِ الشُّهَدَاءِ وَإِنْ أَرْجِعْ فَأَنَا أَبُو هُرَيْرَةَ الْمُحَرَّرُ   “Allah Rasûlü bize Hint gazvesi olacağı vadinde bulundu. Eğer yetişirsem canımı ve malımı bu uğurda infak ederim. Öldürülürsem, şehitlerin en efdali olurum. Gazi olarak dönersem, o zaman özgür Ebu Hurayra olurum.”^{[Ahmed, Nesâi ve El Hâkim]}