Amerika, Sudan’ı dini özgürlükler yasası çerçevesinde “Özellikle kaygı duyulan ülkeler” listesine ekledi. Sudan Tribune sitesine göre, 07 Ocak 2018 Pazar günü başkent Hartum’da Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada şunlar belirtildi: “ABD’nin söz konusu açıklaması, uluslararası dini kurumların yöneticileri tarafından Sudan’a nispet edilen nitelemelerle çelişiyor. Canterbury Başpiskoposu Justin Welby geçen temmuz ayında, Avrupa Birliği Dini Özgürlüklerden Sorumlu Komisyonu Üyesi Jan Figel de geçen mart ayında Sudan’ı ziyaret etti ve söz konusu kişiler, hükümetin dini özgürlükleri garanti altına aldığını vurguladılar. Ayrıca ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Sullivan’ın geçen kasım ayında başkent Hartum’daki bir camide çeşitli dini liderlere yaptığı konuşma da dini özgürlüklerin garanti altında olduğunun göstergesi. Ülke çapında 844 kilise, 319 eğitim kurumu ve 173 kültür merkezi var...”

Sudan hükümeti, dini özgürlükler kavramından Amerika’nın ne amaçladığını çok iyi biliyor. Dini özgürlükler kavramı, iki temel konu üzerine odaklanıyor:

Birincisi: Zina haddi (kırbaç ve taşlama), irtidat cezası, miras hükümleri, şeri kıyafet, Kuran ve sünnet metinleriyle sabit diğer hükümler gibi ceza hukukunda varolan şeri hükümleri iptal etmek.

İkincisi: Küfür ve ateizme izin verip yasal olarak güvence altına almak. Yani Amerika, ülkelerden vatandaşlarına dini özgürlük ve ateizme izin vermelerini, dinini değiştirenlerin cezalandırılmamasını talep eden Frank R. Wolf Uluslararası Dini Özgürlük Kanunu uyarınca bireylere dinlerini değiştirme olanağı sunması için Sudan hükümetine baskı yapmaktadır.

Sudan Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklama, kâfirlerin rızasını almak için çırpınan Sudan rejiminin yaşadığı rezalet ve köleliğin, bazı kimselerin geride kalan bir kısım şeri hükümlere aykırı davranmaktan dört köşe olduklarının en güzel göstergesidir. Amerika, hayata çeki düzen veren bir dinden ziyade laik bir din amaçlıyor. Laiklik, yöneticilerin arkasına gizlendiği dini maskeleri düşecektir. Defalarca bunu dile getirdik, anlaşılsın diye yine dile getiriyoruz: Dışişleri Bakan Yardımcısı, 16 Kasım 2017 günü Sudan’a yaptığı ziyaret sırasında hükümetten recim, irtidat, miras vb. şeri hüküm ve cezalarda değişiklik yapılmasını istedi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 31 Mayıs 2012 tarihli sayfasında “Sudan’da recim cezası kaldırılması gerekir.” başlığı altında İnsan Hakları İzleme Örgütü Afrika Direktörü Daniel Bekele’den şöyle dediği aktarılmaktadır: “Hiç kimse ölünceye kadar taşlanamaz. Sudan, en kısa zamanda ayrımcı yasaları reforma tabi tutmalı, idam dâhil tüm fiziksel cezaları iptal etmelidir...17 Aralık 2017 Pazar günü Hartum’daki ABD Büyükelçiliği yaptığı açıklamada, Sudan hükümetinden Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ile uyum açısından “kamunun duygularını inciten açık saçık kıyafetler giymek” ile ilgili Ceza Kanunu’nun 152’inci maddesinin iptalini ya da değişiklik yapılmasını talep etti. Hükümet de bu yönde pratik adımlar attı; Adalet Bakanı, 23 Mayıs 2017 Salı günü ABD Dışişleri Bakanlığı Dini Özgürlükler Sorumlusuna hükümetin anayasa ve uluslararası sözleşmelerle uyum kapsamında açık saçık kıyafet, ibadet ve dini haklarla ilgili maddeler dâhil olmak üzere bazı ceza kanunu maddelerinde değişiklik yapacağını bildirdi.”

Adalet Bakanı, evli zinakara verilen recim cezasını idam olarak değiştirdi. Eski İrşat Bakanı da pazar ve kamusal alanlarda dini konuşmalara yasak getirdi. Şimdi de bazı TV kanalları ve forumlar, bazı şeri hadlerin değiştirilmesi çağrısında bulunuyor. Bütün bunlar, hükümetin ne pahasına olursa olsun kâfirleri razı etmek için elinden geleni yaptığını gösteriyor. Bu adımla hükümet, İslam hükümlerine dil uzatılmasını ardına kadar aralamış oldu. Omdurmanlı bir genç, 07 Mayıs 2017 tarihinde “Müslümanlıktan” “dinsizliğe” geçmek için hükümete başvuruda bulundu. Şüphesiz Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ “Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.” ^{[Bakara 120]}

Ey Sudan Halkı!

Gün geçtikçe yaşanan olaylar, ümmetin sorunlarını benimseyen, düşmanların tuzaklarını deşifre eden, güvenilir bir nasihatçi olan Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti tarafından dile getirilenlerin ne kadar da isabetli olduğunu kanıtlamaktadır. Peki, her iki yurtta kurtuluşa ermek için niye hâlâ nasihate icabet etmiyorsunuz? Allah’ın Şeriatını hayatta kendisine düstur edinen bir devlet ancak Amerika’ya haddini bildirebilir. Onun için hadi bu aşağılık vakayı değiştirin, Hizb-ut Tahrir’e nusret verin ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurun. Hilafet, Allah’ın hükümlerini değiştirmek için çalışan Amerikalıların elini ve kellesini kesecektir.

وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ “De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, müminler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.” ^{[Tevbe 105]}