İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre geçtiğimiz Haziran ayında başlayan bahar sezonundan bu yana Sudan’da sel ve yağmurlardan ölenlerin sayısı 88’e ulaştı, 44 kişi de yaralandı. Hartum Valisi, sel baskınlarının Nil yakınlarındaki bölgelerdeki evlere önemli zararlar verdiğini açıkladı. Sel ve yağmurlar, bazı yollarda orta ve büyük derecede hasarlara yol açtı. Şimdiye kadar Hartum’un altı bölgesinde kısmi ya da tamamen 5.000’den fazla evin çöktüğü kaydedildi.

Dün olduğu gibi bugünün yöneticiler de önceki hükümeti suçluyorlar, sorunları önemsemediklerini belirtiyorlar. Ama iktidara geldiklerinde aynı suçu işliyorlar. Böylece krizler çığ gibi büyüyor. Kötü hizmet nedeniyle toplumun maruz kaldığı krizlere bir yenisi ekleniyor. Evsiz kalan aileler, yaşlılar, kadınlar, çocuklar trajedisine tanık oluyoruz. Ve insanlık dışı manzaralar yaşanıyor. Bu kimselerin alternatif yeri olsaydı, sel baskınlarının yaşandığı yerlerde oturmazlardı.

Görüldüğü gibi rejim, sel baskınlarını önleme konusunda bilimsel çalışma yürütmek yerine eski rejimin sel taşkınları ile mücadele politikalarını aynen sürdürüyor. Oysa bilimsel çalışma neredeyse maliyetsizdir. Halkın ve mallarının güvenliğini sağlamak için gerekli önlemler alınmalı, yağış tahmininde bulunmalı, erken uyarı yöntemleri geliştirmeli, sel baskınları hakkında enformasyon verilmelidir. Uyarı sistemleri, tahliye planları, barajlar inşa etmek, yağmur sularını kentsel alanlar dışındaki vadilere ve akarsulara yönlendirmek, alınacak bu önlemlerden sadece bazılarıdır. Sel baskınlarını önlemek için topraktan setler yapılabilir. Taşlar veya diğer malzemelerle de güçlendirilebilir. Bunlar Sudan’da bol. Alçak bölgelerdeki kentleşme optimizasyonu ve sel riskleri göz önünde bulundurulmalı, oralarda inşaat yasaklanmalıdır. Vatandaşların insani saygınlığını ve onurlarını koruyan alternatif konutlar ve düzen inşa edilmelidir.

Ama bugünkü yöneticilerimiz hizmet kavramından yoksundur. Bu yüzden insanlara hizmet etme sorumluluğundan kaçtıklarını görüyoruz. İcraatlarının ve politikalarının hizmet kavramıyla hiçbir ilgisi yok. Hükümet yetkilisinin sel mağdurlarına yaptığı ziyaret, ilk etapta bir şovdur ve medya propagandasıdır. Sorunun kökenine ilişkin hiçbir çözüm sunmuyor.

Gerçek şu ki, çözüm yolu ve hızı konusunda bu ideoloji sahiplerindeki reaksiyon, ideolojik bakıştan, egemen sistemin insana ve haysiyetine verdiği değerden kaynaklanıyor. Eğer ideoloji insana değer verseydi, İslam ideolojisi gibi insana azami önem gösterseydi, devlet ve vatandaşlar, felaketzedeleri kurtarmak için maksimum derecede ve en yüksek kapasitede hızlı hareket ederlerdi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, devlet başkanı olarak insanların yüksek sesten korktuklarını ve evlerinden çıktıklarını görünce, eyersiz bir ata binip atını sesin geldiği yöne sürmüş, korkulacak bir şey olmadığını, Medine’nin yüksek bir yerinden geçen bir sel olduğunu haber vermiştir. Eğer bu bakış açısı, insan haysiyetini ve yaşamını umursamayan kapitalist teorilere dayalıysa, o zaman hareket, yavaş ve yetersiz olacaktır. Felaketin büyüklüğüyle uyuşmaz.

Ardışık rejimlerdeki hizmet yoksunu kapitalist bakış açısı, hastalığın ve belanın ta kendisidir. İnsanların işlerinin güdülmesini politik amaç edinen bir ideolojik temelde gerçek değişim için çok çalışılmalıdır. Bugün Müslümanlar, İslami hayatı yeniden başlatmak için ayağa ve intifadaya kalkmalı, hizmetten yoksun, her türlü azap eden aşağılık çaresiz bu karton devletçiklerin kökünü kazımalı, muhlis çalışanlar ile birlikte güdücü Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletini kurmalıdırlar.

لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلْ الْعَامِلُونَ “İşte Çalışanları bunun için çalışsın.”^{[Saffat 61]}