Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral El Burhan ile Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey örgütünün lideri Orgeneral El Hılu, Geçiş Hükümeti ile SPLM arasında ilkeler bildirgesi imzaladı. Bu bildirgenin en göze çarpan kısmı, din ve devlet işlerinin ayrılması ve Sudan’da sivil, demokratik ve federal bir devletin kurulmasıydı. Madde (2-2)’ye göre: “Farklı bölgelerdeki Sudan halkının, işlerinin âdemi merkeziyetçi ya da federal yönetimle yönetilmesi hakkını onaylıyoruz.” Madde (3-2)’ye göre: “Sudan’da kültürel, etnik, dini ve bölgesel kimlikleri devletten ayırarak tüm Sudanlılar için din özgürlüğünü, dini uygulamaları ve ibadet özgürlüğünü garanti eden sivil demokratik federal bir devletin kurulması. Devletin kimseye bir din empoze etmemesi, resmi bir din benimsememesi, devletin din ve inanç işlerinde ve vicdan meselelerinde tarafsız olması, ayrıca devlet, anayasada bu ilkeleri güvence altına almak koşuluyla din özgürlüğünü ve dini uygulamaları garanti eder ve korur.”

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, aşağıdaki gerçekleri vurguluyoruz:

Birincisi: 28 Recep 1342 / 03 Mart 1924’de Hilafet Devletinin yıkılmasından bu yana zaten din ve devlet işleri ayrı. Sözde bağımsızlık, sömürgeci İngiliz kâfirin kurduğu laik yaşamın (dinin devlet ve toplumdan ayrılması) bir devamıdır.

İkincisi: İslami kurtuluş rejimi sadece slogandan ibaretti. Hükümet sistemi cumhuriyetti, ekonomik sistem, kapitalizmdi, küresel faiz kurumlarının (IMF ve Dünya Bankası) kontrolündeydi. Dış politika küfür yasası olan uluslararası hukuka ipoteği altındaydı. Ceza hukukuna bazı şeri hükümler sokulmuştu. Bunları bile saltanatlarının son zamanlarında iptal etmeye ya da devre dışı bırakmaya başlamışlardı.

Üçüncüsü: Mevcut sistem (geçiş dönemi), saf laikliktir ve hatta İslam ile bağlantılı her madde, sömürgeci kâfiri razı etmek için iptal edilmiştir.

Dördüncüsü: El Burhan’ın imzaladığı ilkeler anlaşması, altı ay önce Hamduk ile El Hılu’nun imzaladığı, Amerikan ajanlarının reddettiği, daha sonra kendilerinin imzaladığı ilkeler anlaşmasının aynısıdır. Amerika, uzun yol kat edilen ve Avrupa ajanlarının galibiyetini çok az kalmış olan sözde barış dosyasına hâkim olmak istiyor. Askerler, Cuba’da barış anlaşması imzaladı.

Beşincisi: Ülkemizi açıkça laikleştiren, sözde federalizm ve özyönetim ile ülkemizi parçalayan kâfir Batının projelerine karşı durmak, ümmeti küfür sistemlerinden, sömürgecilerin komplolarından ve içerideki uzantılarından kurtarmak, ancak Hizb-ut Tahrir ile çalışmakla mümkündür. Kurulacak Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet, ümmetin kimliğiyle uğraşanların elini kesecek, kendi yurtlarında bile onlara saldıracak, iyiliği taşıyacak, onları kapitalizmin karanlık ve açgözlülüğünden kurtarıp, İslam’ın aydınlık ve adaletine çıkaracaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ^{[Enfal 24]}