Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), insan haklarını geliştirmek ve ilerletmek için Birleşmiş Milletler ve İnsan Hakları Konseyi ile işbirliği yapacaklarını vurguladı. Hamideti, insan haklarının iyileştirilmesine ilişkin tüm tavsiyeleri önemsediklerini belirtti. ^{(04.06.2022 SPA)}

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Kadın Kolları olarak biz, aşağıdaki gerçekleri açıklıyoruz:

Birincisi: İnsan hakları fikri, tamamen Batılı bir fikirdir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Birleşmiş Milletler Şartı ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul etti. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, sözde insan haklarının temeli kabul edildi. Zamanla Birleşmiş Milletler, insan hakları hukukunu kadınlar, çocuklar, engelliler, etnik azınlıklar ve savunmasız gruplar için belli standartlar içerecek şekilde genişletti. Dolayısıyla insan hakları, din ve devlet işlerini birbirinden ayıran kapitalist Batı bakış açısına göre belirli kriterlerdir. Kapitalistlerin bireye ve topluma bakışını ifade ederler. İnsan hakları kadınlar ve çocuklar için geçerlidir. Geri kalan gruplar, sadece gözleri boyamak için zikredilmiştir. İnsan hakları Batılı ülkelerin İslam sistemlerinin yokluğunda baskı ve zulüm gören şuursuz birçok kadının aklını çeldiği parlak bir slogandır. Batının, kendi yöntemine ve hayata bakış açısına göre dillendirdiği (kadınları, çocukları ve özgürlükleri koruma) sloganları, Sudan halkının dini olan İslam sistemi ile çelişir.

İkincisi: İnsan hakları külliyen yalandır. İnsan haklarını savunduğunu iddia eden bu örgüt kaç kez toplandı? Genelkurmay başkanlığı önündeki katliam da olduğu gibi insanların, özellikle de Müslümanların soğukkanlılıkla katledildiği meseleleri sulandırmaktan başka ne işe yaradı. Müslüman ülkelerde kanlar dökülürken, yüzbinlerce Müslüman yaralanıp tutuklanırken, milyonlarcası yerinden edilip göç ederken, insan hakları goygoycusu Batı, parmağını bile kıpırdatmadı. Bu şaşırtıcı değil, çünkü öldürülen ve acı çeken Müslümanlardır. Katil ise Batının uşağı ve çıkarlarının bekçisidir. Cenab-ı Hakk’ın diniyle ve Allah’ın Şeriatını hâkim kılmak isteyenlerle mücadele etmektedir.

İnsan haklarını korumakla övünen politikacılar, kapitalizmin yakıcı ateşi ve baskısıyla insan haklarını ayaklar altına almaktadır. Bu ülke zengin olmasına rağmen ateşini Batı ve yandaşlarının tutuşturduğu çatışmalarda ölmeyen birçok insan, açlıktan ve yoksulluktan ölmektedir hem de bir avuç kapitalist ve yandaş politikacı lüks içinde yaşarken. Bütün bunların nedeni, kapitalist sistemin adaletsizliği ve halkının açgözlülüğüdür.

Üçüncüsü: İnsan hakları kocaman bir yalandır, parlak bir slogan ve ümmet düşmanı kapitalist Batı ile işbirliği yapan politikacıların dillerine doladığı elastiki bir terimdir. Politikacılar, ülkenin iç işlerine karışmak, zenginliğini yağmalamak ve halkını köleleştirmek için insan haklarını bahane edinenleri kırmızı halılarla karşılamaktadır. İnsan hakları, gerçekleri çarpıtan sapık medya kanallarının pazarladığı bir terimdir. Medya, Şeriatın bakış açısına göre kadınlara bakışı, haklarına bir saldırı olarak görmektedir. Oysa bu bakış açısı, Müslüman kadının toplumdaki statüsüne bir darbedir.

Son olarak, dünyayı kapitalizmin kötülüklerinden arındırmak, zulmü ortadan kaldırmak, sahiplerine haklarını iade etmek ve yeryüzünü adaletle doldurmak için Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinin kurulması, acil bir mesele halini almıştır.