Sudan’da aşiret çatışmaları serisi şiddetle devam ediyor. Dün Cuma günü en son Mavi Nil bölgesinde kabile çatışmaları patlak verdi. Devletten gelen raporlara göre Quneis, Qaisan, Rusayris şehri ve diğer bölgelerde meydana gelen şiddet olaylarında on beşten fazla insan öldü ve düzinelerce de yaralı var.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, bu son olaylar karşısında aşağıdakileri hususları vurguluyoruz:

Birincisi: İslam ortadan kalkınca ve devleti yıkılınca insanlar cahiliye hükümlerine geri döndüler. Cahiliyenin ilk zamanlarında olduğu gibi kabile temelinde birbirleriyle savaşmaya başladılar. Oysa Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem kabile savaşını yasakladı:

مَنْ قَاتَلَ تَحْتَ رَايَةٍ عِمِّيَّةٍ يَدْعُو إِلَى عَصَبِيَّةٍ أَوْ يَغْضَبُ لِعَصَبِيَّةٍ فَقِتْلَتُهُ جَاهِلِيَّةٌ “Kim de körü körüne çekilmiş cahillik bayrağı altında savaşır, asabiyet (ırkçılık) için gazaplanır veya asabiyete çağırır veya asabiyete yardım eder, bu esnada da öldürülürse bu ölüm de cahiliye ölümüdür.”^[Müslim]

İkincisi: İslam, bir Müslümanın kanını kutsal saydı. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِناً إِلَّا خَطَأً وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِناً خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلَّا أَنْ يَصَّدَّقُوا فَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِنَ اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيماً حَكِيماً * وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظِيماً “Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, bir mümin köleyi azat etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. Mümin olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mümin bir köle azat etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mümin bir köle azat etmek gerekir. Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay art arda oruç tutması gerekir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”^{[Nisa 92]} Rasûlullah SallAllahu Aleyhi Sellem de şöyle buyurdu:

لَزَوَالُ الدُّنْيَا أَهْوَنُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ قَتْلِ مُسْلِمٍ “Şüphesiz dünyanın yok olması Allah katında Müslüman bir kişinin öldürülmesinden daha ehvendir.”

Üçüncüsü: Mavi Nil bölgelerindeki savaşan kardeşlerimize diyoruz ki, Allah’tan korkun ve Müslüman olduğunuzu unutmayın. Bu savaşınız batıl bir savaştır. Ölen de öldüren de Allah korusun cehennemdedir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَالْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ فِي النَّارِ “İki Müslüman kılıçlarıyla karşılaşırsa ölen de öldüren de Cehennemdedir.”

Dördüncüsü: Dökülen bu kandan hükümet sorumludur. Çünkü güvenlik, halkın işlerinin idarecisi olarak yöneticinin sorumluluğundadır. Zira Peygamber SallAllahu Aleyhi Sellem şöyle buyurdu:

كُلُّكُمْ راعٍ، وكُلُّكُمْ مسْئُولٌ عن رعيَّتِهِ، فالإمامُ الَّذي على النَّاسِ راعٍ وهُوَ مَسْئُولٌ عَنهُمْ “Hepiniz çobansınız ve her biriniz kendi güttüklerinden sorumludur. Emir insanların çobanıdır ve güttüklerinden sorumludur.”

Sonuç olarak, kabile çatışmasını sadece Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet durdurabilir. Hilafetin yokluğunda insanlar, kâfirlerin amelleri gibi amel yapmaya geri döndüler. Sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَا تَرْجِعُوا بَعْدِي كُفَّاراً يَضْرِبُ بَعْضُكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ “Benden sonra birbirinizin boyunlarını vuran kafirler durumuna düşmeyiniz.” buyurdu.”

Ey Sudan halkı! Modern cahiliye hükümlerini bırakın, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilaeti kurmak için ciddiyetle çalışın. Ki her iki yurtta da kurtuluşa eresiniz.

Ey silahlı kuvvetler! Hilafeti kurmak, sömürgeci kâfirin etkisini ortadan kaldırmak ve Hilafetin olduğu günlerde olduğu gibi Müslümanlar arasında kardeşlik oluşturmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Sakın batılın yardımcıları olmayın, o zaman hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğrarsınız. Allah’ın yardımcıları olun ki, bu dünyada nurdan sayfalara yazılasınız ve Allah katında kurtuluşa erenlerden olasınız.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ^{[Enfal 24]}